Sıradan insan öyküleriyle tarihe tanıklık ediyordu Genç, biraz düne, biraz güne… Sıradan insan öyküleri… Simitçi, bayrakçı, piyanist, öğrenci…
2015 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülü’nün sahibi, Halil Genç imzalı ‘Kızıma Bir Yağmur Bulmalıyım’ isimli öykü kitabının geçtiğimiz yıl Chiviyazıları Yayınevi’nden ikinci baskısı yayımlandı.
Hikâyelerinin hemen hepsinde kendimden değilse bile, etrafımdan parçacıklar bulmamın en büyük nedenlerinden biri sanırım Halil Genç’in gençlik yıllarında içinde bulunduğu ortamın babamın, annemin, abi ve ablalarımın ortamıyla, hatta belki de davasıyla aynı olmasından kaynaklanıyordu.
Ne de olsa yasaklanan kitaplar, işkenceler, mahpuslar ve dahasını 80’lerde doğan kuşak olarak kitaplarda, şiirlerde, şarkılarda ve yaratıcılığın kullanıldığı her yerde görüyor ve yaşıyorduk. Ne de olsa 70’lerinde genç olmuş, suçlanmış, yargılanmış, işkence edilmiş, ailelerine kolluk kuvvetleri tarafından baskı yapılmış gözaltılarda kaybedilmiş, öldürülmüş bir neslin uzak ama bir o kadar da yakın tanığıydık. Dönemin bütün umutları, umutsuzlukları, kazanımları ve kaybedilenleri yediğimize içtiğimize kadar sinmiş, uyuduğumuz odaların duvarları, kapı ve pencereleri ne sohbetlere ve deneyimlere tanıklık etmişti. Her soğuyan duvar, yeniden ısındığında bir kez daha haksızlık, kayıp ve cinayet kokuyordu odalarımız. Rüyalarımızda duyduğumuz sloganlar, yakarışlar, isyan çığlıkları, ardından gelen derin sessizlik ve hemen ardına eklenen korkulu ‘rap rap’lar kolektif bilinçdışımızın, odanın bir köşesine sinmiş oyuncaklarımızla oynarken duymamaya çalıştığımız yakın geçmişimizin derin izleriydi. Genç’in öykülerini okurken hiç yaşamadığım ama yaralarını üzerimde taşıdığım ‘o günler’in uzak tanıklığını bir kez daha hatırladım. Hafızam tazelendi en derine gömdüklerimden. Babama duyduğum özlem perçinlendi. Onu bir kez daha anlamam gerekti.
Genç’in öykülerinin önemli bir kısmında değil baş karakter, yan karakter dahi olamazdım bu deneyimsizlikle ya babama kalsa kollarında kaybettiği arkadaşının ismini bir kız çocuğu olarak dahi dünyaya gelmiş olsam bana verecek, adım anlamını henüz bulamamış bir toplumun içinde ‘Aydın’ olacaktı. Ailenin geri kalanının itirazı baskın çıkmış, adım ‘Aydın’ olmamış ama ben o ismi her bir uzvumda taşımıştım.
Babamı anlamam gerektiği gibi, kendimi bir kez daha anlamam kitap ilerledikçe oldu. Sanki önceki satırlarda anlattığı bugüne dair değilmiş gibi gelmişti. Peki bugün de olmuyor muydu ‘olan’ ne varsa en ‘şiddetli’sinden?
Sıradan insan öyküleriyle tarihe tanıklık ediyordu Genç, biraz düne, biraz güne… Sıradan insan öyküleri… Simitçi, bayrakçı, piyanist, öğrenci… Sıradan insanların ve üstelik sıra dışı öyküleri de değil. Her gün karşılaşabileceğimiz türden insanların her gün yaşanılabilecek olasılıklar düzeyine kurulu öyküleri. Bir işportacının gözünden Gezi’nin birleştiriciliği, paylaşımcılığı, bir Beyoğlu sakinin gözünden Gezi’nin direnişçileri, dayanışmacılığı, bir piyanistin gözünden Gezi’nin imkânsızı imkânlıya dönüştürüşü. Tam da bu sebeple belki kitapta yer alan her öyküde insan ister istemez kendi deneyimlerini hatırlıyor. Çemberin giderek daraldığı bugünlerde bazen yakın bazen uzak tanıklıklar. Birebir deneyimlediğim zamanları, Gezi Parkı’nı direnişini üç ayrı öyküde anlatışı ise içimin karanlığını çözüp yeniden umut ışını gösterdi (ara sıra Gezi hakkında okumak lazım sanırım, ama boş bir romantizmle değil ki onun bile faydası olabilir). Hemen her öyküsünün sonunda olmasa da içinde bir yerde umut vardı Genç’in.
Ağdalandırmadan direkt yazılan ve okurken içine çekilen öyküler. Bugüne dair, bugün okunsun yarına da tanık olarak kalsın diye okumak gerek Genç’in öykülerini. Umut olsun diye okumak gerek benim için kitabın en çarpıcı öyküsü olan ‘El ile Değil, Gönül ile’yi. Onun aktardığı gerçek miydi bilmiyorum ama kendi stilini dünya çapında kabul ettirmiş Belçikalı Çingene caz gitaristi, iki parmağı olmayan Django Reinhardt’ın hikâyesi gerçekti. Yani hangi uzvunu kaybedersen kaybet müzik ve hayat devam ediyordu.
|
- Yerliler, göçmenler ve huzur içinde göçmek üzere gelenler… - 19 Ocak 2017
- En çok umut gerek! - 18 Şubat 2017
- 2016’nın Müzik Kitapları Seçkisi - 18 Aralık 2016
FACEBOOK YORUMLARI