Karanlığı Dağıtan Aydınlık

Laiklik, bu yaklaşımla, eski düzeni savunmanın aracı olmaktan çıkıyor, insanca bir yaşam için mücadele etmenin, iktidara direnmenin sembolüne dönüşüyor.

Enver’in parmakları klavyenin tuşlarını tıkırdatırken, Orhan’ın karşısındaki ekranda da imleç hızla ilerliyor. “Anlaşılan o ki bir cenaze törenindeyiz.” diye devam diyor Enver. “Çok sevdiğimiz memleketimiz ağır yaralıydı, öldü.” Arkadaşının yüzündeki hoşnutsuzluğu görmüyor, ama “Şimdi doğum zamanı…” diye ekleyince, Orhan’ın başıyla bir onaylama işareti yaptığını fark ediyor.

124. sayfasındaki cümleyi okuduğunuzda, “Bu kitap bunun için yazılmış” diye aklınızdan geçiriyorsunuz. “Şimdi doğum zamanı!”

Cumhuriyet Senin İçin kitabını okurken, zihninizde böyle bir görüntü canlanıyor: Karanlık ve yüksekçe bir sahneye düşen iki spot ışığı var. Biri Enver Aysever’in, diğeri de Orhan Gökdemir’in yüzünü aydınlatıyor. Karşılıklı ayakta duruyorlar. Önlerinde yüksekçe birer konuşma kürsüsü. Ama konuşmuyorlar, yazıyorlar. Birbirlerinin yazdıklarını kendi ekranlarından canlı biçimde okuyorlar.

Biri birkaç sayfa yazınca ara veriyor, diğeri aynı başlık altında devam ediyor. Sonra yeni başlığa geçiyorlar. Her ara bölümün başında birinin adı bulunuyor; “Enver” veya “Orhan”. Kitap bu şekilde, karşılıklı yazışma biçiminde ilerliyor. Ama sonradan bir kitapta toplanmış mektuplaşmalar değil bunlar. Başından itibaren planlanmış bir kitap projesi. Spontane gelişen bir sohbet üslubuyla ilerlese de, bir çalışma olduğu, ciddi bir üretim süreciyle ortaya çıkarıldığı izlenimi ediniyorsunuz. Anlaşılan, konuşma kürsüsünün yanında, üzerine spot düşmediği için görülmeyen sehpanın üzerinde, kaynak olarak başvurdukları çok sayıda kitabı hazır bulunduruyorlar.

AYAKTA DURMAK

Sayfaları çevirdikçe, yüzleri aydınlık bu iki insanın ayakta duruşları daha da anlamlanıyor. Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine; bağımsızlığa, özgürlüğe, laikliğe, bilimselliğe, kültüre, sanata duydukları saygı somutlaşıyor duruşlarında. Bazı sayfalarda ise, duruşları bir direniş görüntüsüne bürünüyor; yobazlığa, ayrımcılığa, hukuksuzluğa karşı bir duruş! Ve aynı zamanda, Cumhuriyet’in önceki on yıllarına, özellikle de 50’lerden itibaren ortaya çıkan uygulamalara bir karşı çıkış dile getiriyorlar.

Epeyce de bilgi veriliyor. En az 60 yıllık Amerikan projesi olan “Yeşil Kuşak”, yakın tarihin belirleyici olayları, Cemal Gürsel, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Numan Kurtulmuş gibi kişilerin toplandığı Komünizmle Mücadele Derneği, Milli Türk Talebe Birliği, “Ak Genç” örgütü… Onlarca yıl önceki “Bayrağa Saygı” mitingleri, Amerikan donanmasının değil de onu protesto eden işçi ve öğrencilerin düşman kabul edilmesi… Nurcular, Fethullahçılar, “Hizmet” denilen hareketler…

Aslında bu kitabı okuyorsanız, bu bilgilerin çoğunu zaten biliyorsunuzdur. Yeni bilgi edinmekten çok, doğru odaklanma sayesinde, ortalıktaki bilgilerin bilimsel düşünmenin verileri haline gelmesine tanık oluyorsunuz. Kitapta verilen bilgiler –“hatırlatılan” bilgiler diyelim–, tek tek “tarihsel bilgi” olmayı aşarak bir araya geliyor, adeta örgütlenerek bir “bilinç” haline yükseliyor. Bu sayede Orhan, “Milliyetçilik ise ancak bir düşmana karşı gelişebilir; bizdeki emperyalizmin yedeğinde olduğu için sadece içerideki düşmanlara dikti gözünü.” diye açıklıyor.

KARŞI OLMAK MESELESİ

AKP’nin yönetim tarzına ve dinselleşmeye karşı olmak memlekette epeyce yaygın bir durum. Fakat bu karşı çıkışın hangi değerlere dayandığı konusunda karışıklık var. Pek çok örnekte, AKP öncesi on yılların savunulamaz ve kabul edilemez uygulamalarını desteklemek görüntüsü ortaya çıkıyor.

“Atatürkçülük”, “laiklik”, “demokrasi” gibi, hatta “insan hakları” gibi kavramları kirleten, onları çarpıtarak kullanan eski egemenlere açıkça tavır almadan bu değerleri AKP’ye karşı kullanmak, ancak ve ancak AKP politikalarını meşrulaştırma işine yarıyor.

Aysever ve Gökdemir’in eleştirileri, açık biçimde eski yönetimleri de kapsıyor. Bu sayede, bir olguya karşı çıkarken onun nedenini savunur duruma düşmekten kurtuluyorlar. Ve “Cumhuriyet’in ilkiyle ilgili tartışmalar anlamsızlaştı.” deme hakkını elde ediyorlar. “Tartışma bittiği için değil bu, tarih buradaki sorunu geçersiz ilan ettiği, önümüze çözülmesi gereken yeni sorunlar koyduğu için.”

Ancak böyle bir tavırla, laiklik, eski düzeni savunmanın aracı olmaktan çıkabilirdi. Kitapta, insanca bir yaşam için mücadele etmenin, iktidara direnmenin sembolüne dönüşüyor laiklik.

Ve laiklik, demokrasi, insan hakları gibi talepleri sadece yaşam biçimine yönelik görmenin doğru olmadığına; bunların emek değerleriyle, özgür ve eşit bir hayat yaşamakla ilişkisine de değiniliyor.

Sahnenin büyük kısmı karanlık da olsa, aydınlık noktaların ne kadar belirleyici, ne kadar güçlü olduğunu okuyoruz.

  • Cumhur’iyet Senin İçin
  • Yazar: Enver Aysever, Orhan Gökdemir
  • Türü: Politika
  • Baskı Yılı: Kasım 2016
  • Sayfa Sayısı: 312 Sayfa
  • Yayınevi: Tekin Yayınevi

 

Zafer Köse
Latest posts by Zafer Köse (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Ahmet Antmen ile Beride Kalan Zamana Bir Bakış, Bir Söz, Bir Haykırış

Read Next

Kısa Karanlıklar

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram