Geçmiş, şimdi ve gelecek… Bir zaman çizgisi… Biz bu zaman çizgisinin neresindeyiz? Gerçekten biz kimiz? Zamanda yolculuk yapabilir miyiz?
Süperpoze’nin başarısından sonra David Walton’ın yeni romanı Süpersimetri, zaman kavramını merkezine alan ve bunu popüler bilimle harmanlayarak okura sunan bir bilimkurgu. Evrenin bilinmeyenlerine dalan Süpersimetri’de David Walton, Süperpoze’de yarattığı evreni devam ettiriyor. Lookheed Martin mühendisi olan David Walton okura uzman olduğu alanın; Higgs parçacıklarının, uzay-zamanın ve kuantum dünyasının kapılarını açıyor. April Yayıncılık etiketiyle raflarda yerini alan Süpersimetri, maceranın ve gerilimin hiç azalmadığı ve her sayfasında sizi daha da içine çeken bir bilimkurgu şöleni sunuyor.
Walton, ilk romanda olduğu gibi bu romanda da Higgs projektörünü romanın çıkış noktasına oturtuyor. Romanın kaderini değiştiren saplantılı, paranoyak ve zeki Profesör Oronzi tarafından yaratılan bebek evrende Higgs projektörü yüzünden bir delik oluşuyor ve ilk romanda kaybolduğu düşünülen varcolacadındaki bir varlık, bu delik sayesinde zamanda kırılmalar yaratıyor. Yunan mitolojisinde ölümsüz ve saldırgan bir figür olarak karşımıza çıkan varcolac’ınburada da mitolojiden gelen özelliklerini koruduğu görülüyor. Sadece kendi hayatını ve bu delikten çıkarak hayatta kalmayı önemseyen; bunun için insanları ele geçirip yönlendiren ve gerekirse öldüren bir varlık. Ayrıca dünyanın sonu için de en büyük tehlike! Fakat ortaya çıkana kadar varcolac, çok az sayıda kişi tarafından biliniyor.New Jersey Süper Çarpıştırıcısı Yüksek Enerji Laboratuvarında savunma bakanının da bulunduğu devlet yetkililerine geleceğin silah teknolojisi ile ilgili Alex’in yaptığı sunum sırasında varcolac, Oronzi’nin yarattığı bebek evrenden kaçıyor ve herkesi öldürüyor. Orada, Alex ile Oronzi dışında varcoloc’tan kimsenin haberi yok. Bundan sonra da işler karışmaya ve ilginçleşmeye başlıyor. Tüm bunları hem saklamak hem de açıklamak zorundalar, hikâyelerini insanlara anlatıp inandırmak zorundalar, kendilerini, ailelerini, insanlığı korumak zorundalar ve kiminle iş birliği yapıp kime güveneceklerini seçmek zorundalar.
Tüm bu bilim ve macera boyutunun yanında çok insani bir noktaya da değiniyor Süpersimetri. İnsanın ne için yaşadığı, aile ve birey olma, kendini sorgulayıp yüzleşebilme ve fedakârlık… Bu romanın duygusal ve insani tarafı zamanda bir kırılmayla Alex ve Sandra olarak iki kişiye bölünen ve olasılık dalgaları çökmediği için tekrar tek bir kişi, yani Alessandra olamayan bu iki karakterin üzerinden kurgulanıyor. Kendi anılarıyla birbirlerinden bağımsız kişilikler olarak yeni bir zaman çizgisinde hayatlarına devam eden ve iki kişi olduktan sonra birbirleriyle ve kendileriyle yüzleşmek istemeyen Alex ve Sandra, hem kendilerini hem ailelerini, en önemlisi de dünyayı kurtarmak için iş birliği yapmak ve birlikte hareket etmek zorunda kalıyor. Korkuları, yüzleşmeleri, içsel hesaplaşmaları, fedakârlıkları ve vazgeçişleri… Gerilim, olaylarla sınırlı tutulmuyor ve tüm bu kavramlar üzerinden kişisel gerilim de yaratılıyor. Okuyucuyu bir noktada düşündürecek ve kendi hayatını sorgulamaya itecek tüm bu noktalar, bu bilimkurgu romanına farklı boyutlar kazandırıyor.
Zaman yolculuğu, farklı evrenler ve boyutlar, buralardan gelen yaratıklar, dünyayı kurtarmak için savaşanlar, kahramanlar… Son zamanlarda Dark, Stranger Things, Avengers gibi popüler fantastik yapımları sevenlerin hiç de yabancı olmadığı konular bunlar. Süpersimetri’nin bu popüler yapımlardan farkı ise tüm bu konuları bir kitapta buluşturup bilimin ışığında okuyucuya sunması; hem de aklı ve zekâyı başrole koyarak. Gerilimin ve polisiyenin de işin içinde olduğu, insani taraflarınıza da dokunacak bir macera üstelik. David Walton da bu kitabıyla sizi zamanın kalıplarının kırıldığı fizik ve kuantum dünyasında heyecanlı bir maceraya davet ediyor.
|
- ZAMANIN KALIPLARINI KIRAN BİR BİLİMKURGU: SÜPERSİMETRİ - 25 Ekim 2019
- Bu hayatın ne kadarı bizim? - 26 Mart 2019
- Akılalmaz Bir Yolculuk! - 6 Aralık 2018
FACEBOOK YORUMLARI