Türkiye’de Kapital’in hikayesi, 2007 yılında yaşanan ekonomik krizle birlikte tüm dünyada olduğu gibi yeni bir keşfetme ve anlama çabası dönemine girmiştir. 2008 yılında tüm dünyada Kapital en çok satılan kitaplar listesine girmiş, Türkiye’de de satışlar yükselmiştir.
Türkiye’de solun tarihi 1960’lı yıllara kadar tarih yazımında oldukça ihmal edilen alanlardan biri olmuştur. Diğer Batılı fikir akımları gibi Osmanlı’nın son döneminde hareketlenen ve özellikle 2. Meşrutiyet döneminde görünürlük kazanan sol hareketin tarihi, Mete Tunçay’ın Türk tarih yazımı açısından çığır acıcı nitelikte olan eseri “Türkiye’de Sol Akımlar“ın 1967 yılında yayınlanmasından sonra yeni bir evreye girmiştir. Mete Tunçay’ın akademik titizliği ve detaycılığı genç kuşak tarihçilere solun tarihini yazmak açısından yeni ufuklar açmıştır. Mete Hoca kendi başına bir ekol oluşturmuş ve birçok yeni tarihçi onun rahle-i tedrisinden geçmiştir.
Mehmet Öznur Alkan bu ekolden yetişen tarihçilerimizden biri olarak tarihin ilk bakışta görünmeyen, detay olarak algılanabilecek farklı toplumsal yönlerine odaklanarak, detaylardan bütüne giden yolları inşa etmek suretiyle Osmanlı ve Türk modernleşmesine yeni bakış açıları kazandırmıştır. Tunçay’ın Toplumsal Tarih ekolünün en önde gelen temsilcilerinden biri olan Alkan, bayramlardan seçim kampanyalarına; Osmanlı’da pozitivizmin tarihinden eğitim tarihine; giyim kuşamdan sporun tarihine kadar çok geniş bir yelpazede sosyal tarih araştırmaları yapmıştır.
Bu araştırmalarda yalnızca devlet arşiv belgelerinden değil, afişler, plaklar, popüler dergiler, video kayıtları ve fotoğraf albümleri gibi son derece geniş bir tarihsel malzemeden yararlanmıştır. Alkan’ın son eseri 150. Yılında Das Kapital: Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’deki Serencamı işte bu altyapı ve akademik arka plana dayanan aynı titiz yaklaşım üzerinde yükselmiştir.
Das Kapital’in Türkçe’ye çevirilerinin hikayesi, bir anlamda Osmanlı’dan günümüze Türkiye’de Sol’un genel tarihini izlememizi sağlıyor. II. Abdülhamit’in ardından II. Meşrutiyet ile birlikte meydana gelen özgürlük ortamı Osmanlı’da birçok fikir akımının yaygınlık kazandığı ve siyasi neşriyatın arttığı bir dönem olmuştur. Kapital’in ilk çevirisi de işte bu dönemde Yahudi bir sosyalist olan Bohor İsrail tarafından yapılmaya başlanmıştır. Bu ilk Kapital çevirisi genelde bilinmez ve birçok eserde Kapital’in ilk defa 30’lu yıllarda Türkçeye çevrildiği iddia edilir. Ancak 1912 yılında Ceride-i Felsefiye dergisinde, özetin özeti şeklinde de olsa Bohor İsrail, Fransızca’dan Türkçe’ye Kapital’in kimi bölümlerini çevirerek neşretmiştir.
Bu dönemde Osmanlı sosyalistlerinin daha çok gündelik haberleri yayınladıkları İştirakiyyun dergisinin yanı sıra daha çok fen ve toplumsal bilimler alanına yönelecek bir yayın ihtiyacına binaen Ceride-i Felsefiye çıkarılmış ve Bohor İsrail’in çevirisi sayesinde Kapital’de kullanılan birçok kavrama ilk defa Türkçe karşılık bulunmuştur. Osmanlı’nın son dönemini değerlendirirken çoğu zaman aradan geçen ulus devletleşme süreci ve bu sürecin tarih yazımını “millileştirmesi” nedeniyle Gayr-ı Müslimlerin oynadıkları önemli roller görmezden gelinir. Halbuki özellikle entelektüel yazın anlamında gayrımüslim Osmanlı elitleri çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bohor İsrail de bu örneklerden biridir. Bu dönemle ilgili değinilmesi gereken diğer bir nokta da Kapital’in sermaye kelimesiyle karşılanmasıdır. 30’lardan sonra bu tercih değişecek ve kitabın başlığı yalnızca Kapital olarak kullanılacaktır.
1930’lu yılların ilk yarısında Sovyet Rusya ile geliştirilen yakın ilişkilerin ve sıkı devletçililk politikasının de etkisiyle sol düşüncede çok kısa süreli bir hareketlenme yaşanmıştır. Bu dönemde liberal Haydar Rifat Yılmaz 1933’te özet bir Kapital çevirisi yayınlamaya başlamıştır. Ancak çeviri üzerine Kerim Sadi’den gelen sert eleştiriler nedeniyle sonunu getirememiştir. Kerim Sadi ve Suphi Nuri İleri 1936’da başka özet çeviriler yapmışlar, Hikmet Kıvılcımlı ise ilk defa Almanca orijinalinden Kapital çevirisine başlamış ama tutuklandığı için bitirememiştir. 1938 yılında ise iktidar partisi CHP bütün sol yayınları yasakladığından bu kısa süreli çeviri hareketi de son bulmuştur. Dönemin iç işleri bakanı Şükrü Kaya “efkar-ı umumiyeye ve bilhassa memleketin istikbaline bakim olacak gençliğe komünistlik fikri aşıladığı anlaşılan ilişik listede yazılı eserlerin meni hükümetçe kararlaşmış bulunmaktadır.” şeklinde bir genelgeyle, Türkiye tarihinde ne ilk ne de son olacak kitap yasaklamalarından birine imza atmış ve Kapital’in çevirileri hikayesi bir dönem daha kapanmıştır.
DP dönemi Alkan’ın da ifadesiyle özgürlükler anlamında bir “yalancı bahar” havası yaratmıştır. Solcular Demokrat Parti’yi eleştirseler de CHP’den daha özgürlükçü buldukları için daha ılımlı yaklaşmışlardır. Ancak iş sol fikriyatın yayılmasına gelince DP de hızlı bir şekilde yasakçı iktidarlar arasına katılmıştır. Nitekim bu dönemde Gerçek dergisi tek sayı yayınlanabilmiş ve Yeni Hayat dergisinde yayınlanacağı duyurulan Kapital çevirisi ise dergi yazarlarına açılan “komünizm propagandası yapmak” iddiasıyla açılan soruşturma nedeniyle başlayamadan bitmiştir.
1960’lı yıllar ise Sol hareket için daha fazla özgürlük imkanı sunan yıllardır. Türkiye İşçi Partisi’nin dönemin Anayasa Mahkemesine başvurusu sayesinde propaganda içermeyen bilimsel nitelikli sol yayınların yayınlanabileceğine dair kararından sonra 1965 yılında yeni bir sol neşriyat çevirisi hareketi başlamıştır. 1966 yılında Sol Yayınları tarafından basılmaya başlanan Kapital’in ilk cildi beş kitap olarak basılmış ve beşincisi Kapital’in Hamburg’da ilk kez yayınlandığı yıl olan 1867’den tam yüz yıl sonra 1967 yılında neşredilmiştir.
Demektir ki Kaptial’in birinci cildinin tamamının Türkiye’de yayınlanması için 100 yıl geçmesi gerekmişti. Bu çeviri hareketi de soruşturmalara maruz kalmış fakat mahkemelerin Kapital’i propaganda kitabı olarak değil bilimsel bir iktisat eseri olarak kabul etmesinden dolayı soruşturmalar takipsizlik kararlarıyla sonuçlanmıştır. 1970’lerde ise Alaattin Bilgi ilk defa eksiksiz olarak Kapital’in 3 cildini de Sol Yayınları’ndan Türkçeye kazandıracaktır. Sonraki yıllarda Rasih Nuri İleri ve Hikmet Kıvılcımlı’nın çevirilerinin yeni baskıları da yapılacaktır.
Böylesine karmaşık süreçlerden geçmiş Türkiye’de Kapital’in hikayesi, 2007 yılında yaşanan ekonomik krizle birlikte tüm dünyada olduğu gibi yeni bir keşfetme ve anlama çabası dönemine girmiştir. 2008 yılında tüm dünyada Kapital en çok satılan kitaplar listesine girmiş, Türkiye’de de satışlar yükselmiştir. Bu bağlamda yalnızca Kapital’in değil Kapital ile ilgili diğer birçok esere olan ilgi artmış, 24-25 Kasım 2007 tarihinde ise “140. Yılında Kapital’in Güncelliği” adında bir sempozyum düzenlenmiştir. 2010’dan itibaren ise Özgür Üniversite’de “Kapital Okuma Seminerleri” verilmeye başlanmıştır. Son olarak Yordam Kitap, 2011-2015 yılları arasında Nail Atılgan ve Mehmet Selik imzasıyla 3 cildin tamamını Almanca aslından İngilizcesi de kontrol edilerek yeniden çevirmiş ve bu basıma sözlükçe ile Marks’ın ekonomi politiğin eleştirisi ile ilgili el yazmasını da ekleyerek bütüncül bir eser yaratmıştır.
Kapital çevirilerinin içeriği ve bu konuda yapılan özellikle kimi kavramların Türkçe karşılığının ne olması gerektiği ile ilgili tartışmalar devam edecek gibi görünüyor. Yeni yapılacak çeviriler 1912 yılından bu yana uzun bir Kapital çevirisi deneyimine dayanacakları için daha verimli ve zengin anlatımlar ortaya koyacaklardır. Kitabın giriş bölümünden bir alıntıyla yazımızı bitirelim: “Dante’nin ünlü eseri İlahi Komedya’da yer alan “Segui il tuo corso, e lascia dir la genti” cümlesi, Marks’ın Das Kapital’e yazdığı önsözün de son cümlesidir: “sen bildiğin yoldan şaşma, bırak ne derlerse desinler.”
Kıvılcımlı 1937’de yayınlamaya başladığı Kapital çevirisinde bu cümleyi “Sen yoluna git de, bırak elâlem söylensin” şeklinde yazmış. Aslında bu cümle bir bakıma Türkiye’de sosyalizmin de Kapital çevirilerinin de başına gelenleri özetler nitelikte. Gerçekten de Marks’ın Das Kapital adlı kitabının Türkiye’deki hikayesi, aslında Türkiye sosyalizm tarihinin en ilginç dipnotlarından biri. Küçümsemelere, yasaklamalara, engellemelere, suçlamalara, hapisliklere, işkence ve ölümlere rağmen bildiği yoldan şaşmayan, iyiliklerle dolu daha güzel, yaşanabilir ve paylaşılabilir bir dünya için inatçı bir mücadele söz konusu.”
|
Okuma önerisi!Pınar K. Üretmen’in incelemesi; “Bu Kitabı Ateşten Koruyun: Fahrenheit 451“ Fahrenheit 451 ne denli önemli olduğu ıskalanan günümüz dünyasının iki kör noktasını büyüteç altına alarak bir gelecek-dünya kurgusunda gözler önüne serer. |
FACEBOOK YORUMLARI