VAROLUŞ İNANCININ DAYANAĞIDIR AŞK!

Yayıncılık profesyonellerin yakından tanıdığı, sanat ve edebiyat yazılarıyla yıllardır çeşitli mecralardan okuruna ulaşan Gözüm, bu kez aşkı odağına aldığı kitabıyla karşımızda: Aşkın Estetik Halleri.

“Mutluluk arayanlara; hırslarından arınan bilgenin aşkla, düşünce ile insanı ve doğayı anlama çabasına katılmalarını öneriyorum,” diyor Ümit Yaşar Gözüm. Yayıncılık profesyonellerin yakından tanıdığı, sanat ve edebiyat yazılarıyla yıllardır çeşitli mecralardan okuruna ulaşan Gözüm, bu kez aşkı odağına aldığı kitabıyla karşımızda: Aşkın Estetik Halleri. Denemeler bütünü olan kitap, kadim topraklardan gelip geçmiş uygarlıkların aşka dair bıraktığı izlerin peşinde. 

  • Aşkın Estetik Halleri üzerinde uzun süredir çalıştığınız bir kitap bildiğim kadarıyla. 

Uzun zamandır aşk estetiği üzerine felsefi metinler yazıyordum. Halen ayrı bir kitap olabilecek çalışmalarım hazır. Biliyorsunuz felsefeciyim, bir akşam akademisyen dostlarla bu konuyu konuşurken, söz dönüp dolaştı sanat yazılarıma geldi. Bunları kitaplaştırmam konusunda ısrar edince, onlar zaten yayınlanıyorlar ben size aşk estetiği üzerine felsefi bir eser vaat ediyorum dedim. Konuşmalarından bir kez daha anladım ki, salt felsefi metinlerin okunması zor ve hedef kitlesi sınırlı. Böylece karar verdim felsefi metodolojiye bağlı kalmak kalarak, diyaloglar üzerinden aşk estetiğini yazmaya. Bu da öncesini saymazsak iki yıla yakın zamanımı aldı. Konferanslar, dergi ve kitap yazılarından arta kalan zamanda. Evrensel salgınla birlikte kitabı yeniden yazdım diyebilirim.

  • Düşünce tarihine iz düşen Sokrates’in hocası ilk kadın filozof Diotima, Anadolu’nun kadim uygarlıklarından bin tanrılı halk Hititlerin büyü tanrıçası Kamruşepa, Gök tanrıça Güntülü ve Üstat başrolde kitapta. Sohbetleri, felsefi sorgulamalarıyla aşkın bin bir halini konuşuyorlar. Fikir nasıl doğdu? 

Aslında aşk üzerine yazmak; aşkla yazmayı, aşka yazmayı gerektiriyor. Bir öykü ve herhangi bir aşkı romanlaştırmak felsefi disiplinden gelen yazarlar için daha kolaydır. Oysa estetik ve kavramların metodolojisiyle aşkı anlatmak söz konusu olunca entelektüel bir birikim gerektiriyor. Sadece içindekiler bölümü bile, aşk estetiği üzerine başlı başına bir kaynaktır dersem, söylemek istediğim daha iyi anlaşılır.

Niçin bu üç güçlü kadın diye soranlara; sanat tarihi ve düşünce tarihi üzerine yaptığım araştırmalarda gördüğüm aralarında kadınların olmadığı birer erkekler kulübü adeta.

Güntülü Türklüğün büyük göçünden önce aynı divanda ortak kararlara imza atan kadınlığı temsil ediyor ve üstadın büyük göçüne eşlik ediyor. Kamruşepa ise üzerinde yaşadığımız coğrafyanın üzerindeki en büyük uygarlıklardan birisi olarak bin tanrılı halk olarak adlandırılan Hatti/Hitit Uygarlığından hareketle Anadolu Uygarlıklarına derin bir göndermedir. Her şeyin bir tanrısı veya tanrıçası vardır. Ama bildiklerimiz daha çok savaşçı, asker tanrılardır. Oysa Kamruşepa bundan 4.000 yıl önce bu coğrafyada kadınlığın iyilik ve büyü yanını anlatıyor bize. Düşünce tarihinin kurucularından birisi olarak Sokrates üstadı bir başka yanıyla da anmamız gerekir. Ki, aşk/sevgi hocası olarak Diotima üzerinden düşünce tarihine kadının izinin düştüğü ilk diyaloglar onundur. Kadının düşünce tarihinde kendine yer açtığı ilk kadın filozof olarak Diotima kitapta bir felsefe çömezi olarak yer alır. Kadına dayatılan sınırların yeni olmadığını tarihsel sürece de okurun dikkatini çeken bir anlatıdır.

  • “Sıradan aklın bile, sıradan olmayan kimliği giyindiği berrak bir bağdır aşk,” diyorsunuz. Aşkın değiştiren ve dönüştüren gücünün ne ölçüde farkında modern zamanın insanı sizce? 

Yaratış veya varoluş inancının dayanağıdır aşk. Her eylemi götürüp heyecana bağlıyoruz. Üretmenin ve hatta tüketmenin bile heyecan veren yanını öne çıkarıyoruz ya; peki aşkın yarattığı heyecan! Aşk kendi yüreğini verip, ötekinin yüreğiyle tekleşerek yaşamaktır. O halde dijital çağın kültür endüstrisi üzerinden dayattığı dokunmatik aşklar çağına ilerliyoruz. Sanki herkes bir tuş ötenizde tuşa dokunmayı bekliyor. Olmadı, sıradaki, olmadı sonsuza kadar akıp gidiyor imajı yerleşiyor…

Oysa gün olur insanın aklı, yüreğinden daha yavaş düşünür. Bir bakış, bir söz, mimik, hareket akla değil yüreğe dokunur önce. Değmeyecek ya da değerli bir yüreğe dokunduğunuzu ancak birlikte yürümeye karar verdiğinizde anlarsınız. Dijital Çağ, ne yazık ki, insanların birbirini tanıma/anlama/kavrama aşamalarını atlayıp vaatlerle başlıyor. Aşkın insanı yeniden formatladığını anlamak için yaşamak gerek, yaşadığını sanmak değil! Bunun için “anlamın yüceliği” bizim cinsiyetler ve milliyetler üstü rehberimiz olmalıdır. 

  • Kitapta da ifade ettiğiniz gibi, öykülere, romanlara, şiirlere konu olan aşka hayranlık duyuyor da insan, gerçek hayatında yaşamayı ve yaşatmayı bilmiyor çoğunlukla. Aşka inançsız mıyız? Aşk söz konusu olunca da teori pratikten daha mı kolay geliyor?

Dijital Çağ insana sürekli başarıyı ve kazanmayı öğütlüyor, ancak bir şartla: Siz yeni çağın küresel tanrılarını kızdırmayın, özellikle de düşünmeye zahmet etmeyin, biz sizin yerinize düşünür, başarır ve yaşarız. Farkındaysanız giderek her şey birbirine benzemeye başladı, ötekinin tıpkısı! Bu sadece nesnel alanda değil, ne üzücüdür ki, düşünce alanında da tekilleşmeye başladı dünya. Oysa fikirlerin yarıştığı yer insanlık için, gelişmenin de kaynağıdır. 

Aşk çocuk yanımızdır, sevgi ise olgunluk. Sorun aşka inanıp inanmamanın ötesinde aşkın tek seferlik ilişkilere indirgenmeye çalışıldığı bir dünyada; o üstün değerin varlığını anlamak zorlaşıyor: İkilemler doğuyor; sevgi anlamak ister, aşk hissedilmek. Teorinin sığlaştığı dünyada, pratiğin yaratıcı olmasını beklemek safdillik olur. Bu durum karşısında üstat kitapta şöyle sesleniyor “Ah tecrübeyle beslenen öğrenilmiş yalnızlık unutma ki, insan, insana gereklidir, aşk ise insana!

  • Kavuşma, kıskançlık, veda, düş, gerçek, yanılsama… Aşkın Estetik Halleri, aşkın düşünce dünyamızdaki serüvenin toplamı aslında. Bu kitabı kimler okumalı? 

Doğru ve yerinde bir tespit. Kavramların içinin boşaltıldığı bir süreçten geçiyor insanlık. Gündelik dil, kaygılar, sıradan algılar egemen olmaya başlıyor toplumlara. Oysa sıradan akıl üstün değerleri kavramaktan uzaktır. Daha çok gelenekler üzerinden yaşar onları. Bu yanıyla üstat, gören göz, düşünen akıldır kitapta. ‘İnsan kardeşlerim düşünün’ diye her konuşmasına yerleştirir bu önermesini. ‘Ah insanı oyalayan ihtiraslarımız; olmasaydınız şayet nasıl bir dünyaya uyanırdık’ diye sormaktan da alamaz kendini. 

Bir an durup düşünün, soruda sıraladığınız kavramların, aslında yaşamın tamamını kuşattığını göreceksiniz! O kadar hızlı akıp gidiyor ki her şey, hiçbir şeyin farkına varamadan göçüp gidiyoruz!

Kitabı kimler okusun sorusunun bendeki yanıtı; okura söylemem gerekenle başlamalı; Aşkın Estetik Halleri alışık olduğumuz bir aşk öyküsü değil, aforizmalarla dolu kıvamlı bir aşk estetiği denemesi. Hazmederek okumayı gerektiriyor. En hızlı okuyana günde bir, iki başlık okumasını öneririm. Her cümlenin dimağında yaratacağı hazzı hissetmeli ve sorgulamalı okur.

Herkese ya da daha çok kendisiyle ve toplumsal karşılığıyla hesaplaşanlara öneririm. Gençlere; yaşadıklarının neliğini ve serüvenlerine eşlik edecek kavramları anlamalarını bilerek yaşamaları bakımından öneririm. Kadın aydınlanmasına içkin göndermeler üzerinden aşkı ve sevgiye evirilmesini dişil güç üzerinden anlattığı için, özellikle kadınlara öneririm. Nihayetinde aşkı sonsuz sanıp, sevgiye eviremeyip bir süre sonra yeni arayışlara yönelen hemcinslerime ise şiddetle öneririm! Kadını anlamadan, yaşamı anlamak fırtınalı havada ip üstüne un sermeye benzer!

  • Yayıncılık dünyası sizi yakından tanıyor, yalnızca yazar ve araştırmacı olarak değil aynı zamanda sektörün gelişmesi ve uluslararası arenada kendine yer bulması için önemli pozisyonlarda verdiğiniz büyük emeklerden… Bugünlerde neler yapıyorsunuz?

İlk gençlik çağlarından günümüze yazın ve yayın dünyasının içerisinde yazar, yayıncı, eleştirmen ve yönetici olarak bulundum. Yaşamımı biraz Bedri Rahmi Eyüboğlu üstada benzetirim. Herkes bir yanımla ilgiliydi, oysa ben hepsiydim. Şanslıydım, 40 yıllık serüvenim sanatın, kültürel mirasın ve entelektüel dünyanın kurumsal yönetimlerinde geçti. Görev aldığım her alana eleştirel gözle bakıp, evrensel değerin neresindeyiz ve olmalıyız sorularıyla başladım işe. Bir ayağım hep özgün olanda dolaştı. Bu da sektörleşmeyi ve başarıyı kaçınılmaz olarak getirdi. 

Bugünlerim ise birkaç kültür sanat edebiyat dergisi için eleştirel makaleler, sanat yazıları, dergi çalışmaları ve önümüzdeki dönemi kapsayacak sürpriz olarak da Zorba TV-derginin alt yapısını kurgulamakla geçiyor!

  • Yayıncılık dünyamız nasıl görünüyor dışarıdan baktığınızda, örneğin bundan on yıl öncesiyle karşılaştırınca gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Türk yayıncılığının kabuk değiştirdiğini ve sektörleştiğini söylememe gerek yok sanırım. İçinde olanlar kadar dışardan bakanlarda bunu fark ediyorlar. 

Genç, eğitimli, yüzü dışa dönük, dünyayı bilen ve takip eden bir kadro oluştu. Kültüre, sanata ve edebiyata salt ideolojik bakmayan, değer kavramı üzerinde yürüyen yayıncılık anlayışı yerini daha çok pekiştirdi. Yeni kuşaktan yana umudum yüksek.

  • Kitaba tekrar dönersek… Devamı gelecek mi, aşkın ve sevginin bu topraklardaki izini felsefeyi araç kullanarak sürmeye devam edecek misiniz? 

Bir sanat eleştiri kitabıyla eş zamanlı giden yeni çalışmam gergefte dokunmayı bekliyor. Aşk estetiği üzerine çalışmalar ne yazık ki, oldukça sınırlı. Oysa aşkın kendi dilini, terminolojisini ve kavramsallığını anlamak lazım, aşk üzerine yazmak ve öykülemek için. Özellikle de hem felsefenin sağladığı düşünsel metot, hem de sanat yazıları sanatsal bir dil oluşmamı sağladı. Zaten aşkın dili/ sanatsal bir dil gerektirmiyor mu! Bilinen sloganların dışında özgün aforizmalar yüklemeliyiz evrene ki, gelecek kuşaklara sağlam bir miras bırakmış olalım. Sanırım bunu da görev saymaya başladım, gelecek adına.

  • Aşkın Estetik Halleri – Kamruşepa’nın Büyüsü
  • Yazar: Ümit Yaşar Gözüm
  • Türü: Deneme
  • Baskı Yılı: Nisan 2021
  • Sayfa Sayısı: 360 Sayfa
  • Yayınevi: Profil Kitap
Nazlı Berivan Ak
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Altyazı’nın 20. Yıl Özel Sayısı Çıktı!

Read Next

SALİHA NİLÜFER’İN KURDUĞU EVREN: GÜMÜŞSU ZAMANI

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *