Caz gerçekten çok zor!

Karaplak’tan çıkan son iki kitaptan biri, daha önce çölde vaha niteliğindeki “Türkiye’de Caz” (2013) isimli belgeseli hazırlayan Batu Akyol’un kaleminden: “Caz Çok Zor”.

Bu ülkede yayıncı olmak zor iken sadece müzik kitapları basan yayınevi olmak daha da zor. Yayın hayatına hızlı bir giriş yaparak birçok yayınevinin malum bir takım sebeplerden ötürü yetiştiremediği ve vesilesiyle okuyucusuna ulaştıramadığı müzik kitaplarını en özenli ve bir o kadar da hızlı bir şekilde biz meraklılarına yetiştiren Karaplak Yayınları iki önemli kitap ile geçtiğimiz haftalarda müzik literatürümüze katkı sağladı. Daha önce Beatles kitabıyla gönlümüzü fetheden Karaplak’tan çıkan son iki kitaptan biri, daha önce çölde vaha niteliğindeki “Türkiye’de Caz” (2013) isimli belgeseli hazırlayan Batu Akyol’un kaleminden: “Caz Çok Zor”. Aman yanlış anlaşılmasın, kitap ile belgesel birbirinden ayrı işler değil. Batu Akyol öncelikle bir belgeselci. Bu noktadan hareketle kitabı elinize almanızı öneririm. Benim gibi belgeseli yapıldığı tarihte izleyip “Ama çok eksiiiik…” fevriliğiyle eleştiri oklarını yöneltenlere Batu Akyol kitap ile cevabını gayet yerinde ve dozunda veriyor: İzleyemediklerinizi kitapta okuyabiliyor ve yapbozun parçalarını birleştirebiliyorsunuz. Öte taraftan benim ve diğer güncel müzik yazıları yazan, onları derleyip toparlayıp kitaplaştırma yoluna giden bütün arkadaşlarımla Batu Akyol’un kaderi bu belgesel ve kitapta kesişiyor. Nihayetinde süregelen ve devam eden bir süreç var. Türkiye’de caz müziğini kaleme almak da bugünde bitmeyecek bir süreç. Çünkü müzik bitmiyor ve bütün olumsuzluklara karşın gayet yerinde tınlamaya devam ediyor. Özet olarak hem belgesel hem de kitap Türkiye caz tarihinin bir dönemine yaptığı projeksiyon ile gönülleri fethetiyor.

Üstelik mesele sadece caz da değil. Caza özellikle bir dönemki -artık değiştiğini umut ediyorum- konservatif bakış, bu bakışın değişim süreci söyleşilerde gözüme çarpan önemli meselelerden. Bunu ise kitaptaki söyleşilerden birinin sahibi Baki Duyarlar’ın dilinden dökülen sözcüklerle Akyol’un kaleminden okumak oldukça keyifli:

“ Defalarca disiplin kuruluna gittiğimi biliyorum. ‘Niye geldi bu çocuk?’, ‘Caz çalarken yakalandı’, ‘Asın!’Böyle bir ortam vardı.” (s.27)

Kitapta sadece Türkiye’deki cazı okumakla yetinmiyor, Türkiye’deki cazcıların yurtdışı deneyimlerine de birinci ağızdan tanıklık ediyoruz. Aynı biçimde müzisyenlerin ve caz ile ilgilenmiş kimselerin dünyadaki caz ve genel tanımıyla cazı anlattıkları bir kitap bu. Dolayısıyla cazı anlamak ve anlamlandırmak, Türkiye’deki cazcıların nasıl anladığını ve anlamlandırdığını öğrenmek için bile okumaya değer.

Her bir caz müzisyeninin kendi deneyimlerinin aynı zamanda yol gösterici özelliği de olan söyleşilerde özellikle Muvaffak “Maffy” Falay’ın deneyimleri kendi esprili dili ile birleşmiş ve ortaya son derece leziz bir söyleşi çıkmış. Maffy Falay’ın özellikle Dizzy Gillespie ile Türkiye – Amerika hattında yaşadığı deneyimler dikkat çekici ve eğlenceli:

“İlk akşam bizim mektebin müdürü Mithat Fermen, piyanist, o en önde oturuyor. ben de yanında oturuyorum. Perde açılırken big band patladı. Allah, ne güzel! Bu çıktı, bitirdi. Aldı mikrofonu ‘Muabah’ filan, diyor, ulan ne diyor bu adam? Derken bizim müdür ‘Maffy seni çağırıyor!’ demez mi? Allah! Kalktık daha başlamadan konser, çıktım, sarıldı. Bana bir hediye verdi. Sigara tablası hani açılır böyle, içi altın gibi. Orada da ‘Caza karşılıklı sevgi bilmem ne… Dizzy Gillespie’ yazıyor. Sonra ‘Türkiye’de dikkat edin, muazzam bir trompetçiniz var burada’, filan gibi şeyler söylemiş. O zaman anlamıyorum İngilizce, sonradan öğrendim. Sonra düşündüm ben de ona bir hediye vereyim. Geziyorum Ankara’yı bir yere girdim, turistik eşyalar… Baktım duvarda köylü çarıkları asılı. Hoşuma gitti, aldım paket yaptırdım. Ertesi akşam, bu sefer sahnenin kenarındayım, aradan gördü, ‘Gel, gel,’ dedi. Sahneye çıktım, verdim hediyeyi, açtı baktı. Çıt yok. Baktı, oturdu, ayakkabılarını çıkardı… ‘Yahu bunlar giymek için değil duvara asmak için,’ diyeceğim yok. Giydi bütün akşam onlarla çaldı. Köyümün çarıkları ya…” (s. 47)

Birbiri ardına özenle serpiştirilmiş sorular, kitabın bütünlüğü açısından önem arz ediyor ve kitabın öykü okur gibi okunmasına olanak tanıyor. Konu Türkiye’de geçiyor olsa da memleketlerarası hareketler de ister istemez söyleşilere malzeme olmuş. Kim hangi tarihte gelip Türkiye’de konser vermiş, kim Türkiye’den yurtdışına, özellikle Amerika’ya açılmış hepsini kitapta bulmak mümkün.  Kitap pek çok anlamda Türkiye’de hem caz tarihi hem müzik tarihi açısından bir yere oturuyor. Zaman içinde yapılacak diğer çalışmalar için araştırmacıların kaynak olarak kullanacağı ama bu kaynağı tek başına değil yan yayın ve materyallerle destekleyeceğine eminim. Bir döneme ışık tuttuğu için oldukça önemli bir sözlü tarih çalışması da olan kitap birçok müzikseverin ve özellikle müzikle mesleki anlamda ilgilenenlerin önemli bir başvuru kaynağı olacak gibi görünüyor.

Kitapta röportajlarını okuyabileceğiniz isimler ise sırasıyla şöyle: Murat Beşer, Sadettin Davran, Baki Duyarlar, Muvaffak “Maffy” Falay, Emin Fındıkoğlu, Önder Focan, Kerem Görsev, Dost Kip, Can Kozlu, Joe Mardin, Dan Morgenstern, Tuna Ötenel, Ali Perret, Cüneyt Sermet, Orhan Tekelioğlu, Okay Temiz, Sabri Tuluğ Tırpan, Hülya Tunçağ.

  • Caz Çok Zor
  • Söyleşiler
  • Yazar: Batu Akyol
  • Türü: Müzik
  • Baskı Yılı: 2016
  • Sayfa Sayısı: 240 Sayfa
  • Yayınevi: Karaplak Yayınevi

Özge Denizci
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Bu topraklardan bir Ahmed Arif geçti…

Read Next

Türkiye’nin ilk çizgi film okulu destek bekliyor

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram