Belalı Aşk; Kadınlık Şiddetin Öznesi Olursa

Ferrante, Belalı Aşk’ta şiddeti vitrine koyarken, kadınlığı ve cinselliğini de şiddetin öznesi haline getirir. Erkekler, kontrol edemeyeceğine ya da asla ulaşamayacağına inandığı kadının cazibesini dayak ve korkuyla sindirme hakkına sahiptir bu romanda.

Bilim adamlarına göre anılar, insanların geçmişleriyle ilgili güvenemeyecekleri tek kaynaktır. Aradan geçen zamana göre beyin yaşadıklarını evirir, çevirir, değiştirip kabul edilebilir hale soktuktan sonra saklar. Hatta belli aralıklarla bu değiştirme işlemlerine devam eder. Mahkemelerde görgü tanıklarından ziyade kanıtların daha önemli olması da bu yüzden. Sonuç olarak anılara güvenmek bizi yanlış bir gerçekliğe götürebilir. Elena Ferrante 1992 yılında yayınlattığı ilk romanı Belalı Aşk’ta “Çocukluk, şimdiki zamanın hikayesiyle yaşayan bir yalanlar fabrikasıdır.”[1]diyerek belki de en çok bu gerçeğin altını çizmek istemişti, kim bilir?

Belalı Aşk, Delia isimli bir kadın anlatıcının annesinin ölümü sebebiyle yaptığı geçmişe yolculuğu anlatıyor. Delia, tam da doğum gününde, annesinin boğularak öldüğü haberini alır. Halbuki annesi iki gün önce Delia’ya gelmek için yola çıkmıştır. Delia annesinin cesedini kimlik tespiti için incelediğinde gördüklerine inanamaz. Cesedin üzerinde sadece yeni, şık ve pahallı bir markaya ait sutyenden başka bir şey yoktur. Bu çok saçmadır, çünkü yaşlı kadın kendine asla yeni veya şık bir şeyler alan biri değildir. Delia annesindeki bu değişimi ve kayıp iki günü araştırmaya karar verir. Bu ölümü gerçekleştiren gerçek nedenler nelerdir?

Birbirinden kopmuş aile bireylerinin katıldığı cenaze töreninden sonra Delia Napoli’de annesinin gençliğini yaşadığı mekanlara ziyarete başlar. Yavaş yavaş anılar canlanır, annesinin hayatını bir yandan tekrar (bu sefer yetişkin bir kadın gözüyle) canlandırırken diğer yandan hatırlamaktan çekindiği gerçeklerle yüzleşmeye başlar.

Kitap bir kadının gözünden başka bir kadının hayatını anlatırken duygusallığa girmeden cinsellik ve şiddeti ön plana çıkarıyor. Anne Amelia gençliğinde güzeldir, cazibelidir, cilveli kahkahalardan, kaçamak bakışlardan hoşlanır, kadınlığından ve hayattan keyif almaya çalışır. Ancak kocası her an elinden kaçıp başka bir erkeğin koynuna girebileceğinden şüphelendiği bu cazibeli kadını şiddetin gölgesinde tutar. Başka bir erkeğin bakışı Amelia’ya tokat olarak geri döner, ya da bir çiçek Amelia’nın tekmelenmesine sebeptir. Delia’nın babası, karısını kaybetmekten o kadar çok korkar, onun kadınlığını kendi erkekliği üzerinde o kadar büyük bir tehdit olarak hisseder ki, yıllarca Amelia’yı şiddete boğar. Yirmi yıl süren işkencenin sonunda Amelia boşanır ve kızlarını da alarak kocasını terk eder.

Delia geçmişin karanlık ve yalanlarla dolu koridorlarında annesinin peşinde gezerken geçmişin hayaletleriyle de yüzleşir. Caserta, Flippo Dayı, Palledro ve babası Delia’nın yıllar sonra konuşmak zorunda kaldığı geçmişin hayaletleridir. Her biri Amelia’nın yaşamını farklı bir şekilde zorlaştıran bu insanlardan biri olduğunu anlamak ise Delia’nın yolculuğunun sonudur.

Ferrante, Belalı Aşk’ta şiddeti vitrine koyarken, kadınlığı ve cinselliğini de şiddetin öznesi haline getirir. Erkekler, kontrol edemeyeceğine ya da asla ulaşamayacağına inandığı kadının cazibesini dayak ve korkuyla sindirme hakkına sahiptir bu romanda.

Kadın iç çamaşırlarının ve eski bir tayyörün fetiş nesnesi olarak kullanılması, Delia’nın regl kanıyla Amelia’nın dayak sonrası burnundan akan kanın bir şekilde şiddet ve cinsellik göstergesi olarak yan yana konulması Ferrante’nin anlatım ustalığının bir göstergesi. Sert ve duygudan arınmış bir metin olmasına rağmen akıcılığından hiçbir şey kaybetmeyen roman son ana kadar okuyucuyu merakta bırakıyor. Editör hatalı anlamsız cümleler, yanlış basılmış kelimeler okumayı sekteye uğratsa da yazarın yeteneğini gölgelemiyor.

Belalı Aşk iyi bir roman. Kısa, meraklandıran, düşündüren, kadın okuyucuyu kendine dönmeye zorlayan bir kitap. Hiç Ferrante okumadıysanız iyi bir başlangıç olabilir. Bu arada Elena Ferrante’nin takma bir isim olduğunu ve yazarın mahremiyetini korumak için gizlendiğini söylemek gerek. Ün peşinde olmadığını, sadece daha rahat yazabilmek için bu yolu tercih ettiğini söyleyen yazar Strega ve Man Booker ödülü sahibi.

Belalı Aşk 1995 yılında sinemaya da uyarlanmıştır.

  • Belalı Aşk
  • Yazar: Elena Ferrante
  • Çeviri: Meryem Mine Çilingiroğlu
  • Türü: Roman
  • Baskı tarihi: Eylül 2016
  • Sayfa Sayısı: 160 sayfa
  • Yayınevi: Everest Yayınları

[1] Belalı Aşk, Elena Ferrant – Everest Yayınları eylül 2016 s: 148

Zümrüt Bıyıklıoğlu
Vinkmag ad

Read Previous

Umudumuz Büyüyor!

Read Next

Tayfun Pirselimoğlu’ndan “Berber”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *