Çölün kıyısı, var olmanın müthiş ağırlığı: Yedi Taş

Can Yayınları etiketiyle yayımlanan Yedi Taş’ın Vénus Khoury-Ghata’yı okumak için ideal bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Kitap; toplumlar, insanlar, coğrafyalar arasındaki müthiş farkları bellemek için ise biçilmiş kaftan.

Bir gün, yabancı bir ülkeden yabancı bir kadın çıkar gelir. Bilmediği toprakların, tanımadığı insanlarının arasında, yıkıcı geleneklerin ortasında bulur kendini.

Yedi Taş; Vénus Khoury-Ghata’nın yaşamın korkunç gerçeklerini tokat gibi yüzümüze vurduğu romanı. Öncelikle Lübnan asıllı Fransızlardan olan yazardan biraz söz etmek gerekecek.

Çağdaş Fransız yazınının en önemli isimlerinden biri olarak görülen Vénus Khoury-Ghata, 1937’de Lübnan’da hayata geliyor. İlk kitabını (şiir) 96’da yayımlıyor ve daha sonra Luis Aragon’un yönettiği Europe dergisinde çalışıyor. Yazar, aynı zamanda Academi Française’in büyük şiir ödülüne ve Goncourt şiir ödülüne layık görülüyor.

Yedi Taş; Vénus Khoury-Ghata

Ghata’nın, Ortadoğu coğrafyası üzerine bu denli iyi gözlemlerle eğilmesi, romanı dikkatle okunası kılan etkenlerin başında geliyor. Zaman zaman keskin, zaman zaman ise ‘dokunduran’ anlatılarla Yedi Taş, içine entegre olduğunuz bir hikaye haline dönüşüyor. Özellikle baskıcı toplumlarda doğup büyümüş bir kadınsanız…

Noor; recm edileceği günü bekliyor. Şeriatın kestiği parmak acır mı? Acımayacağını söylüyor. Ancak ortada bir yanlış var. ‘Zina’ yaptığı için taşlanarak öldürülmesi karar kılınan Noor, aslında tecavüze uğradığını dillendiremiyor. Şeyhin ya da mollanın gözünde, daha doğrusu şeriatın bütün kanunlarıyla donanmış geleneklerin gözünde Noor, bir erkeğin ‘altına yatmış’ bir günahkar.

Öyle ki, dillendiremediği bu gerçeği kendine de unutturmaya çalışıyor. Adamın onu sevdiğine ve bunun karşılıklı bir sevişme olduğuna, üstelik bundan zevk aldığına ikna ediyor kendini. Ne de olsa gerçeklerin bir faydası olmayacak.

Sonra bir gün yabancı bir kadın giriyor hayatına. Bu kadın Noor’un çaresizliğine çare olmaya geliyor; onun gibi kalbi kırık, yarım, hüzünlü bir yabancı kadın. Ancak kendi dertlerini rafa kaldırıp; tanımadığı, fakat ne olursa olsun taşlanarak öldürülmesine göz yumamayacağı başka bir kadının hayatını kurtarmaya çalışıyor. Noor gibi istismara uğrayan Amina’nın elinden bir şey gelmiyor çünkü…

Amina; onunla aynı coğrafyada yaşayan, aklı her şeye yeten ama bu ölümcül geleneklere son derece bağlı, bağımlı kadın. “Başka yerde doğsaydım daha güzel, daha zengin ve hiç kuşkusuz daha becerikli olurdum. Dünyaya en kötü yerde geldim. Başka yerde doğsaydım bir balık gibi kıpır kıpır olurdum” diyen Amina.

Üç kadının hayatı

Yedi Taş, bu üç kadının hayatlarını aynı çember etrafında buluşturan, dayanışmanın itici gücünü beynimize kazıyan bir roman. Kitabın en can alıcı özelliklerinden biri; kadınların baskıcı toplumlarda, özellikle şeriat kanunları altında nelerle karşılaşabileceğini en çıplak şekilde gözler önüne serme yeteneği. Bu zoraki yaşam tarzı etrafında şekillenen hayatları ile git gide bunu içselleştiren ve kendi kendini hiçleştirir hale gelen kadınlar, bir umut ışığı ile yeniden yaşama dönebiliyor.

Ölümün kol gezdiği bu hayatların etrafında batının modernitesi ile geri bıraktırılmış toplumlar arasındaki uçurum son derece net bir şekilde görülüyor. Öyle ki yabancının geldiği Fransa’da kadınların da boşanma hakkına sahip olması bizim Amina ve Noor için mucizevi bir düşüncenin ötesine geçemiyor. Kitapta; yanında erkek olmayan kadının ayıplandığı bir sistem ile kadının cumhurbaşkanı bile olabildiği başka bir sistemin, fakat yine de kadının biyolojik ve psikolojik varlığının aynı “yokluğa” denk düştüğü bir sistemin çarpışması, yaşadığımız dünyayı bir kez daha sorgulamaya sevk ediyor okuru. Özellikle Amina’nın içinde olduğu diyolaglara denk gelince, İbn-i Haldun’un pek meşhur olan “coğrafya kaderdir” sözünü anımsıyorsunuz.

Romanda dikkat çeken bir başka mesele, doğayla olan ilişki. Khouf’un sahip olduğu özelliklere; örneğin çöle, hamsine sık sık vurgu yapılıyor. Doğayı biraz da felsefik açıdan yansıtan kitapta Noor’un da çiçekleri ve sebzeleriyle tabiri caizse kafayı bozması bir yandan da umut kavramına denk düşüyor. Büyüttüğü her yeni otla umudunu taze tutmaya çalışan Noor, bunu o denli benimsiyor ki bir kumarhaneci olan kocası Moha, onları toprağından söküp öldürdüğünde evini ateşe vermekten geri kalmıyor.

Kocası ile birlikte onu terkedip giden üç oğluna kavuşmaktan öte bir arzusu olmayan Noor, her gün onların geri döneceği inancıyla, ölüm fermanını bile unutarak yaşama tutunmaya çalışıyor. Bu; bir yandan hayranlık uyandıran, bir yandan da hastalıklı görünen tutum karşısında doğruyu yanlışı bulmaya çalışırken, hikayenin sürükleyici niteliği ve yazarın süsten uzak anlatı tarzı ile roman fazlaca çekici hale geliyor.

Nihayetinde, Kasım 2017’de Can Yayınları etiketiyle yayımlanan Yedi Taş’ın Vénus Khoury-Ghata’yı okumak için ideal bir tercih olduğunu söyleyebiliriz. Kitap; toplumlar, insanlar, coğrafyalar arasındaki müthiş farkları bellemek için ise biçilmiş kaftan.

  • Yedi Taş
  • Yazar: Vénus Khoury-Ghata
  • Çeviri: İnci Malak Uysal
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Kasım 2017
  • Sayfa Sayısı: 192 Sayfa
  • Yayınevi: Can Yayınları

Derya Doğan
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Hüzzam Makamında Bir Kitap: Misket

Read Next

Herkes İçin Anatomi ve Fizyoloji

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram