1900’lü yılların başında yazılan Çayname’ye genel olarak bakacak olursak sanki bugünü anlatıyor gibi. Batı yine o dönemdeki gibi “hep bana, hep ben diyen” bir çıkar yumağıdır.
Bu yılın Nisan ayında yapılan İzmir Kitap Fuarında güzel insan, şair Şükrü Erbaş ile küçük bir sohbet etme fırsatı bulmuştum. Bu sohbete kitaplarda konu oldu. “Okumak için ne önerirsiniz?” sorusuna “Çooook” diye cevap verdi. “Mesela Kakuzo’nun Çayname’sini okuyabilirsin” dedi. Okakura Kakuzo’yla tanışmam o zaman oldu. O günden sonra alıp okuduktan sonra Çayname başucu kitabım oldu ve kitaplıktaki klasikler içinde yerini aldı.
Japon yazar Okakura Kakuzo’nun eseri Çayname, adından yola çıkarak çay kitabı sananlar yanılır. Doğu kültürünün vazgeçilmez içeceği olan çaydan yola çıkarak Doğu’yu, Japon kültürünü, Taoculuğu, Zen’i ve bir çok konuyu anlatıyor. Doğu’dan Batı’ya bazen de Batı’dan Doğu’ya bakıyor kitabında Kakuzo. Ayşegül Seç’in çevirdiği kitabın editörlüğünü yapan Kriton Dinçmen’in önsözde dediği gibi “Doğu’nun felsefi cephesini bulacaksınız” bu kitapta.
Eser, İnsanlığın Fincanı, Çay Ekolleri, Taoculuk ve Zen, Çay Odası, Sanattan Anlamak, Çiçekler, Çay Ustaları başlıkları taşıyan yedi bölümden oluşuyor. Yazar kitapta çaydan yani bir bitkiden yola çıkarak estetik bir duruş ve bir felsefe ortaya koyuyor. Çay felsefesi kitaptaki adıyla Çayizm, “dünya gailesinin iğrenç gerçekliklerinin arasındaki güzelliğe hayran olma temeline dayalı bir külttür. Saflık ve uyumu, karşılıklı yardımın gizemini, toplumsal düzenin romantizmini aşılar. Gerçekte Çayizm, hayat dediğimiz imkansızlığın içinde imkanı olan bir şeyi başarmaya yönelik ılımlı bir çaba olduğu için, mükemmel olmayana tapınmadır.” (s.9)
Çayizm, dünyanın bu acı ve iğrenç gerçeklikleri arasında güzelliği, iyiyi ortaya çıkarmak ve ona hayran olmadır. Sadelik ve saflık en temel özelliğidir. Sade olan, saf olan güzel ve gerçektir. Dünyanın kokuşmuşluğu içinde güzelliğin hızla yok olduğu bu dönemde, güzel ve saf olana hayranlıktır Çayizm. Aynı zamanda ortaya çıkarılan güzelliği de saklama sanatıdır.
Çay bitkisi Doğu milletleri için önemli ve farklı görevlere sahiptir. Çay hem ilaç hem de içilmesi gereken dini bir içecek olarak karşımıza çıkar. Çayname’ye göre çayı bulup ideal yerine getiren, ortaya çıkaran Tang Hanedanından bir dahidir. Okakura Kakuzo kitabında Luwuh’un Chaking adlı 10 bölümlük eserine değinir. Bu kitap, çayın yetişmesinden içimine kadar ki her safhasını anlatır. Çay yayıldıktan sonra farklı milletlerde, kültürlerde farklı farklı demlenmeye içilmeye başlanır.
Kakuzo’nun Çayname’si Doğu dinleri Taoizm, Budizm ve Zen’i de anlatır. Taoizmin mutlak doğru ve güzele ulaşmak istemesi onu devamlı arayış içinde olması çayizmle örtüşür, birbirini tamamlar. Budizm’de ise Buda’lık mertebesi yani en yüce, en güzel, en doğruya ulaşmadır. Doğu dinlerinin temelini oluşturan “alçakgönüllülük, tasarruf ve merhamet” çayizmde kendini bulur ve zamanla çayizmin temelini oluşturur.
Çayname’nin yazarı kitabının bir bölümünü de çay odasına ayrılmıştır. Çay odaları, çay içimi için özel yapılmış yapılardır. Bunlar kimileri için ruhsal bir arınma yeri, kimileri için ise meditasyon merkezidir. Bu odalar hayal evi ve insanın kendini bulmaya çalıştığı bir yapı olarak da kullanılır. Fiziki yapıları küçük bir kulübe ve baraka gibidir. Çay odası soyut bir mekan olarak da betimlenir kitapta. Kitapta çay odası ve amacı şöyle açıklanmıştır: “Çay odasının sadeliği ve bayağılıktan uzaklığı, onu dış dünyanın gailesinden kaçılacak gerçek bir sığınak haline getirmiştir. İnsan ancak ve ancak orada kendisini tam anlamıyla hiç bozulmamış olan güzelliğe adayabilir.” Yazar Okakura Kakuzo dünyanın bu kadar bozulmuşluğuna vurgu yaparak kitabın bu bölümünü şöyle bitirir: “Sanayileşme, gerçek arınmayı her geçen gün, tüm dünyada biraz daha zorlaştırıyor. Acaba çay odasına her zamankinden çok mu ihtiyacımız var?”
Yazar Okakura Kakuzo kitabında “Batı ne zaman bizi anlayacak ya da anlamaya çalışacak?” diye soru soruyor, ilerleyen sayfalarda ise cevabını kendisi veriyor “Ne yazık ki Batı’nın tavrı Doğu’yu anlamaktan yana değil!” Batı’nın Doğu’yu anlamak istememesini, insani değerleri öteleyip şekilci davranmasını ve çıkar elde etmeye çalışmasıyla anlatır. Batı Doğu’nun iyi, güzeli ve toplumsal düşüncesini değil de içeceğini almıştır yazara göre.
Çayname’nin yazarına göre “Çağ savaş ve ihanet çağıydı, insanlar en yakın akrabalarına bile güvenmiyorlardı artık.”(s.107) Modernizm ve çağdaş insanlık üzerine de bir çok eleştiri vardır kitapta. Kakuzo bunu “Çağdaş insanlığın cenneti, servet ve iktidar mücadelesinin döngüsü içinde bölük pörçük olmuştur. Dünya benlikçiliğin ve bayalığın gölgesinde el yordamıyla yolunu bulmaya çalışmaktadır. Bilgi vicdansız biçimde satın alınmakta; yardımseverlik çıkar elde etmek için kullanılmaktadır.”(s.21) anlatır Çayname’de. Bir başka bölümde ise “İnsanlara dürüst olmaları değil; makul, ortama uygun davranışlarda bulunmaları öğretilmektedir”(s.42) der.
Endüstrileşme ve sanayileşmenin ortaya çıkardığı karmaşanın insanlık üzerindeki etkisi ve insanları ne hale getirdiği kitapta yer bulur. Kitapta popülerleşme ve insanoğlunun ona uyumu -uyumsuzluğu- şöyle anlatılır: “Yaşadığımız şu demokratik çağda insanoğlu kendi hissettiklerine bakmaksızın popüler olanın yaygarasını yapıyor. Zarif olanı değil pahalı olanı istiyor, güzel olanı değil moda olan istiyor.”(s.82) Bu dünyanın para, sermaye ve çıkar üzerine hapsolduğunu “Tanrımız büyüktür, para da onun peygamberidir.” (s.87) cümlesiyle açıklar.
1900’lü yılların başında yazılan Çayname’ye genel olarak bakacak olursak sanki bugünü anlatıyor gibi. Batı yine o dönemdeki gibi “hep bana, hep ben diyen” bir çıkar yumağıdır. Bizim içinde olduğumuz zamana, duruma Okakura Kakuzo 1900’lü yıllardan bakmıştır. Bir Doğu insanının gördüklerinden çağdaş insan ve modern Batı’yı okuyacaksınız. Doğu’nun kültürü ve düşüncesiyle insani değerlerin örtüştüğünü göreceksiniz. Kitabın editörü Kriton Dinçmen’in önsözde dediği gibi “Ucuz çıkarcılığın, basit kafa’nın, düşünmeme’nin geçer akçe olduğu bugün’ün yaşamında, ruhumuzu serinletecek tertemiz bir damla su…” Çayname.
- Çayname
- Geçmişin hesaplaşması: Bir Eylül Yarası - 8 Mayıs 2019
- Levent Yanlık’ın “Sürgün Ruhlar” Romanı Üzerine - 23 Nisan 2018
- “Ait Olduğumuz Yer İçimizdeki Yaradır Aynı Zamanda” - 1 Kasım 2016
FACEBOOK YORUMLARI