DUT AĞACINDAKİ HAYALET

Vedalaşmalar, ölüm, ölümün ardından yaşananlar, acıyla baş edebilmek için yapılanlar o kadar duru bir gerçeklikle ve naiflikle anlatılmış, insanın yaşadıklarını o kadar etkileyici bir şekilde yansıtmış ki okuyucu olarak etkilenmemek elde değil.

Özge Bahar Sunar, daha önceden farklı kitaplarını da çok beğendiğim, sade ama etkileyici anlatımı ile severek takip ettiğim ve özellikle Nesin Yayınevi’nden çıkan Anneannemin Fotoğrafları’nda bir çocuk kitabı ile insanı ağlatabilecek denli duygusal bir anlatıma da sahip olduğunu deneyimlediğim bir yazar. 

Şimdi de Masalperest Kitap’tan çıkan, kısacık bir hikâye ile aslında çocuklukta yaşanan basit ya da bizim basit olduğunu sandığımız olayların, insanın hayata bakışını nasıl da değiştirebildiğini naif bir şekilde anlatıyor. 

Kitap, bir bilim insanı olan Derya Hanım’ın röportajı ile başlıyor. Kendisine yöneltilen bir soru ile birdenbire kendimizi Derya Hanım’ın yıllar önceki çocukluk hatıralarının içinde buluyoruz. Derya, kardeşi Ali ve Ankara’da yaşayan üç kuzeni, her yaz olduğu gibi, babaannelerinin köydeki evinde buluşuyorlar ve tüm yazı aileleri olmadan orada geçiriyorlar. Hepimize ucundan kıyısından bir şekilde tanıdık gelen, şimdilerde sıklıkla özlediğimiz, özellikle kentleşme ile birlikte benzer imkânlara erişmekte de zorlandığımız o günlere dair anılar, özenerek okuduğumuz satırlar oluyor. Doğayla ve hayvanlarla iç içe, büyüklerin günlük rutin işlerinden eğlenceler çıkararak, torun olmanın şımarıklıklarını kullanarak, keşifle ve eğlenceyle geçen bu yaz tatilini tek bir paragrafla gözümüzün önüne getiriveriyor yazar. 

Derya, kuzenleri ile birlikte oynarken, o zaman beş yaşında olan kardeşi Ali, gününün büyük bir kısmını bahçenin en ucunda yer alan dut ağacına kurularak geçirmeyi tercih ediyor. Yanına yiyecek ve kitaplarını da alan ve bu ağaç dalında tek başına olmaktan mutluluk duyan Ali’ye bir tek dedelerinin köpekleri Çakıl eşlik ediyor. Kendisine Ali’ye göz kulak olması tembih edildiği için, Ali ağaç dalına kurulurken, Çakıl da ağacın dibinde oturup günü Ali ile paylaşıyor. 

Ancak bir gün hiç âdeti olmadığı halde Çakıl’ın ortadan kaybolması herkesi meraklandırıyor. En sonunda dut ağacının köşesinde halsiz bir şekilde yatarken buldukları Çakıl’ın durumunun pek de iyi olmadığını anlayıveriyorlar. Ve dedelerinin açıklaması ile birlikte, ne yazık ki Çakıl’la vedalaşmak zorunda kalıyorlar. 

“Beraber çok mutlu günler yaşadık, bizi hiç üzmediği gibi birçok işimizde de hep yanımızda oldu. Ama doğanın kanunu belli; yenilerin doğması için eskilerin ölmesi gerekir.
Çakıl’ın zamanı doldu, bu geceyi çıkaramaz. Ona veda edin. Yarın sabah bir daha onu göremeyebiliriz…”

Vedalaşmalar, ölüm, ölümün ardından yaşananlar, acıyla baş edebilmek için yapılanlar o kadar duru bir gerçeklikle ve naiflikle anlatılmış, insanın yaşadıklarını o kadar etkileyici bir şekilde yansıtmış ki okuyucu olarak etkilenmemek elde değil. 

Derya’yı büyüdüğünde bilim insanı yapacak, daha küçüklükte içine işleyen bilinmeyeni ortaya çıkarma arzusu ise Çakıl’ın ölümüyle başlıyor denebilir. Çakıl’ın dut ağacının altında yer alan mezarından etrafa yayılan beyaz ışıkların gizemi, bir gece tüm kuzenlerin meraklı bir korku yaşamasına neden oluyor. Çakıl’la birlikte Çakıl’ın mezarından da olmak istemeyen Ali, beklenmedik bir cesaret gösteriyor ve tüm itirazlara ve durdurma çabalarına rağmen ışığın kaynağını bulmak için harekete geçiyor. Bu kaynağı bilinmeyen ışık nereden geliyor, ağacın altında Ali’yi kim ya da ne bekliyor gibi ayrıntılar da okuyucuya sürpriz olarak kalsın.

“Aferin Ali!” dedim. “Cesur kardeşim benim! Canavarı yenmeyi başardın!”
Şaşırmıştı: “Ne canavarı abla?” diye sordu.
“En korkunç canavar Ali! Bilinmezlik canavarı!” diye bağırdım.

Küçük bir çocuğun ne kadar büyük değişimlere yol açabileceğini, merak ve bu meraktan beslenen cesaretin insanın hayatını nasıl da değiştirme gücüne sahip olduğunu kısacık ama yalın bir hikâyeyle vermeyi başarıyor Özge Bahar Sunar. 7 yaş ve üstü tüm okurlar için uygun olan kitabın yalın hikâyesi ile uyumlu, pastel renklerde ve sıcak çizgilerle desteklenen resimleri ise Eren Caner Polat’a ait. Yazar ve çizer olarak aynı ikilinin yine Masalperest Kitap tarafından yayınlanan Senede Bir Gün Dükkânı ve Saç Terzisi isimli iki harika kitapları daha var. 

Keyifli okumalar.

  • Dut Ağacındaki Hayalet
  • Yazar: Özge Bahar Sunar
  • Çizer: Eren Caner Polat
  • Baskı Yılı: Ocak 2020
  • Sayfa Sayısı: 39 sayfa
  • Yayınevi: Masalperest Kitap
Aynur Kolbay
Latest posts by Aynur Kolbay (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

BU ROBOTLAR ÇOK AKILLI

Read Next

Enrique Vila-Matas, Bartleby ve Şürekâsı’

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *