Edebiyatın İyileştirici ve Dönüştürücü Etkisi Üzerine: Edebiyat Terapi

Mine Özgüzel‘in Edebiyat Terapi isimli kitabının önsözünde dediği gibi “Okumak ve edebiyat varsa sıradan yaşamak yoktur.”

Sigmund Freud’un psikanalitik terapisinden beri bir çok terapi ekolü geliştirildi: bilişsel davranışçı, varoluşçu, şema terapi vs. Bu farklı terapi ekollerinin her bir kendi için de hem psikopatolojiyi yani hastalandırıcı olanın kökenini hem de terapötik yani iyileştirici olanın ne olduğunu ve tedavi yöntemlerini farklı tanımlıyor.  Örneğin psikanalitik terapi bilinçdışı çatışmaların ve bastırılmış dürtülerin ruhsal hastalıkların kökeninde olduğunu düşünürken bilişsel terapi otomatik düşüncelerin ve yorumların önemine dikkat çekiyor.

Edebiyat Terapi adlı kitabında kendisi de psikolog olan Mine Özgüzel tam da bahsedilen bu manada edebiyatla terapinin nasıl yapıldığına dair bir bilgi vermiyor. Kapağı gören kişi böyle sanabilir ama işin aslı öyle değil. Özgüzel kitabında edebiyatın ve bazı yazarların onun ruhuna olan terapötik yani iyileştirici etkisini anlatıyor: “Ben de onları okuyarak, anlayarak kendimi anlayıp çözümleyebileceğime inanıyorum.” “Bu yazarlar hayatta olsalardı onlara sadece teşekkür etmek isterdim. Onlar kendilerini bulmalarının içinde bana rehber oldular. Nasıl oldular? Yaşamlarında bir sorunla karşılaştıklarında içlerine dönüp iç malzemelerini kullanarak özgün hikâyeleri ile karşımıza çıktılar. Onların geçmişlerini yorumlayarak var olduklarını gördüm. Ben de içimdeki tüm duyguları tanımak, yaşamak istedim. Yazarlar bana en önemli meselenin yaşamdaki sorunlar karşısında farklı düşünebilmek olduğunu gösterdiler. O zaman kendi içimdeki sorunları anlaşılabilir, çözülebilir bir zenginlik olarak gördüm.”

Mine Özgüzel kendinin de işi olan psikoterapinin her an yanımızda olmadığı zamanlarda edebiyatın nasıl da dost, yaren olabileceğini onun bize kendimizi aşmakta nasıl iyi bir rehber olabileceğini anlatıyor. Edebiyatın hayatımızdaki çocukluk, ergenlik ve ilk yetişkinlik gibi bazı dönemlerindeki kendine has problemlerinin (örneğin kimlik çatışmaları, cinsellik, ilişkiler vs.)çözümüne nasıl yardımcı olabileceğini anlatıyor. Edebiyatın insanın kendi iç beniyle, ruhuyla buluşmada şefkatli, sabırlı ve akıllı bir dosta dönüşebileceğini gösteriyor. Kitabın içinde Virginia Woolf, D.H. Lawrence, Jean-Paul Sartre, Kafka, Stefan Zweig, Dostoyevski, Albert Camus, Andre Gide ve Simone de Beauvoir‘i içeren bölümler bulunuyor. Bu bölümlerin her birinde bu yazarların eserlerinin ve hayat hikâyelerinin önemli kesitleri her alıyor. Yazar bir anlamda kendisinin dönüştüren bu edebiyatçıları hem okura tanıtıyor hem de okuyucunun onları merak etmesini sağlıyor.

Peki anlattığı her bir yazarda ne buluyor, neden bu yazarları anlatıyor okuyucuya Özgüzel? Çünkü her bir yazarda ruhunun farklı bir rengini, farklı bir yönünü buluyor. Mesela Virginia Woolf‘tan aldığı en önemli ders kendi travmalarımızdan ve onların yarattığı yaralardan korkup kaçmak yerine onları karşımıza alıp bize vereceği dersi iyice anlamaktır. Woolf’ un zorlu hayat hikâyesinden üretmenin ayakta kalmak ve direnmek olduğunu, kendi kendine yetebilmenin gücünü çıkartıyor D. H. Lawrence’ta cinselliğin etkileyici bir olgunluk ve coşkuyla ele alınışına olan hayranlığını ve kendi cinselliğine bakışının Lawrence’ten nasıl derinlemesine etkilendiğini aktarıyor. Sartre‘dan varoluşumuzun ayrılmaz parçası olan özgürlük ve sorumluluğu; Beauvior’den kadın olmanın zorluğunu ama bu zorluğun nasıl güçlü bir özgürlük anlayışına dönüşebileceğini; Kafka‘dan yabancılaşmaya karşı nasıl başkaldırılabileceğine  dair öğrendiklerini anlatıyor. Dostoyevski’nin acı bir hayat ve yoksullukla olan mücadelesini, Camus’nun saçmalık ve anlamsızlığa başkaldırışını, Zweig’ın içgüdüler ve bilinçdışına bakışını aktarıyor.

Ancak tabi ki bu kadar büyük insanı bu kadar kısa biçimde ele almak kitabın sınırlarını oluşturuyorsa da Özgüzel’in bu yazarları merak etmeye ve okumaya dair okuru baştan çıkarışı bu kusuru göz ardı ettiriyor. Kitap size bu yazarları okuduğunuzda hayatınızın artık sıradan olmayacağını vaat ediyor. Özgüzel’in kitabının önsözünde dediği gibi “Okumak ve edebiyat varsa sıradan yaşamak yoktur.”

  • Edebiyat Terapi
  • Yazar: Mine Özgüzel
  • Türü: Deneme
  • Baskı Yılı: 2019
  • Sayfa Sayısı: 184 Sayfa
  • Yayınevi: Doğan Kitap
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Tekinsiz Dünyaya Giriş Bileti: Türk Canavarları Sözlüğü

Read Next

Berlin Filarmoni Orkestrası Konserlerini İnternetten Ücretsiz Verecek

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *