
Bu kitabı okurken, futbolun sadece bir oyun olmadığını keşfedeceksiniz. İyi oyunun, sadece kazanmak olmadığını keşfedeceğiniz gibi.
Bir ülkenin futboluyla, o ülkenin deniz seviyesi altında yer alması ve tarihler boyunca sel basma tehlikesiyle karşı karşıya kalması arasında bir ilişki olabilir mi? Ya da o ülkenin geleneksel mimari anlayışı nedeniyle alan kullanımına verdiği önemin? Ortaçağ karanlığında bir güneş gibi parlayan Roterdamlı Erasmus’tan itibaren süregelen hoşgörü anlayışının, bir futbol takımının kazanma arzusuna sizce etkisi var mıdır? Ya da 1968 yılındaki gençlik isyanında, devletin ve bireylerin aldığı tutumun? Bir ülke, dünyanın en iyi futbolunu oynarken, adeta ellerinin arasından kaçırırcasına katıldığı tüm finalleri neden kaybetmiş olabilir?
Şimdi sorulara kısa bir ara vererek günümüze gelelim. Çok yakın bir tarihte; İspanyol futbol kulübü Barcelona, 4-0 yenildiği PSG maçının rövanşında, 6-1 galip gelerek turu atlayan taraf oldu. Futbol tarihinde, maç henüz başlamadan, bu tür bir sonucun ihtimaller dahilinde olduğunu düşünmemizi sağlayan, başka bir takım muhtemelen olmadı. 1974 ve 1978 yıllarındaki Hollanda futbol takımının, bu seviyeye en çok yaklaşan takım olduğunu varsayabiliriz. 74 ve 78 yıllarında kaybettikleri Dünya Kupası finalleriyle birlikte elbette. Şimdi baştaki sorulara bir ek yapalım. Bugün dünyanın en iyi takımı olan Barcelona ile Hollandalıların ne gibi bir bağı olabilir?
İthaki’nin Futbol Kültürü serisi kapsamında yayınladığı, Harika Portakal Hollanda Futbolunun Nevrotik Dehası kitabının yazarı David Winner bu gibi soruların cevaplarının peşinde koşuyor. Baştan söyleyelim, kitabın sonuna geldiğinizde, yazarla birlikte bu cevapların peşinde koşmuş kadar nefes nefese kalıyorsunuz.
Pek çok kişinin Futbol üzerine yazılmış en iyi kitap olduğunu iddia ettiği Harika Portakal’ın konusu ise; kısaca şu şekilde özetlenebilir: Dünya futbolunun seyrini değiştiren Total Futbol’un nasıl ortaya çıktığı, bunun Hollandalılar tarafından nasıl anlamlandırıldığı ve günümüze kadar nasıl bir etkiyle geldiği. Ancak Harika Portakal’ı sadece futbol üzerine bir kitap olarak düşünmemek gerekir. Hollanda’da futbol ile kurulan ilişkiyi mimariden sosyolojiye, sanattan felsefeye pek çok konuya başarıyla değinerek anlatıyor.
Johan Cruyff önderliğinde icat edilen Total Futbol, oyuncuların sürekli hücümu düşündüğü ve hücuma çıkan oyuncuların yerini bir diğeri tarafından doldurularak, tüm oyuncuların oyunun hem hücum hem de savunma anlamında içerisinde yer aldığı futbol anlayışı olarak özetlenebilir. Hollandalılar 74 ve 78’li yıllarda bu oyunu zirveye çıkarmış, ancak kazanan taraf olamamışlardı. Cruyff daha sonra hem oyuncu, hem de teknik adam olarak Barcelona takımının bir parçası olmuş, bugün tiki-taka olarak tabir edilen Barcelona’nın oyun anlayışının mükemmelleşmesini sağlamaya çalışmıştı. Bugün sahada gördüğümüz, Total Futbol’un gelmiş olduğu son nokta. Total Futbol’un bu serüveni, 70’li yıllardan beri parçası olmuş pek çok kişinin tanıklığıyla okuyucuya ulaştırılıyor.
Uğur Vardar’ın kişisel Hollanda yazısıyla başlayan ve bugünün Türkiye’sine bağlanan önsözü ise Hollanda futbolunun şimdiki durumunu özetliyor. “Öte yandan futbol tarihine bu özel akımı, bu özel anlayışı armağan eden bir coğrafya, şimdilerde bırakın uzak geçmişi yakını bile arıyor.” Peki, şu an futbol fikri iktidarda olan bir ülke, futbolda nasıl bu hale gelebilir?
Evet, bu kitap, futbolun entellektüel ve estetik doğasına dair detaylı bir araştırma. Bu kitabı okurken, futbolun sadece bir oyun olmadığını keşfedeceksiniz. İyi oyunun, sadece kazanmak olmadığını keşfedeceğiniz gibi.
![]()
|
- Gelecekte Geçen Bir Polisiye: Değiştirilmiş Karbon - 24 Mart 2018
- Asimov’dan epik bir gelecek kurgusu: Vakıf - 1 Aralık 2017
- Tanrıya bir meydan okuma: Tanrı Olmak Zor İş - 9 Ekim 2017