
Buket Tahmaz Savaş konusu, kurgusu, karakterleri ve nesnelerin birliğini iyi sağladığı sağlam bir roman sunuyor okuyucuya.
“İçimdeki Gölge” daha önce çocuk kitapları yayımlanmış Buket Tahmaz Savaş’tan okuduğum ilk kitap, yazarın da ilk romanı. Son derece ilginç ve özgün bir konuya sahip.
Karakterleri çok iyi yaratılmış. Ana ve yan olayları, bu olayları destekleyen nesnelerin ve mekânların ustaca oluşturulduğu, sürükleyici, dinamik ve iyi bir kurgusu olan nitelikli romanda yalın; ama etkili bir dil kullanılmış.
Soluk soluğa okunan roman
İlk cümleden insanı saran, soluk soluğa okunan roman, birbirinin içinden doğan üç farklı anlatıdan oluşan değişik bir teknikle yazılmış. Bir pazartesi gününün 08.30’unda, engelli kadrosuyla işe alınan bir gencin gözünden, o gencin yaşam öyküsü etrafında başlayan roman, ilerleyen sayfalarda aynı olayın aynı saatlerde bir başka karakter gözünden anlatımıyla soluk soluğa devam ediyor. Romanın sonlarına doğruysa başka bir karakter aynı olayın müdahili olarak, farklı bir gözden anlatıma katılıyor. Yani roman üç farklı karakterin anlatımıyla ilerliyor.
Bu değişik anlatım romanı ilginç kılıyor ve hem kurguya hem de okumaya her defasında farklı bir anlam ve güzellik katıyor. Romandaki üç karakterin birbirinden çok değişik yönden ve bakış açısından anlattığı aynı konunun farklı ve heyecanlı hikâyelere dönüşmesinin yarattığı değişik dünyalar, okuyucunun da bakış açısını derinleştiren bir durum yaratıyor. Üstelik kurulan bu değişik dünyaların birbiriyle bağlantısı iyi sağlanıyor.
Romanın karakterleri
Yazar, normal ve anormal insan hallerinin, genel kabul gören kurallarla belirlendiği; fakat yerine göre normalle anormalliğin birbirine karıştığı bir dünyayı roman mekânı olarak kullanmış. Ortalama zekâya sahip çoğunluğun yaşadığı bu dünyada zekâ geriliği yaşayan bir insan kadar üstün zekânın da üstesinden gelinmesinin zor bir olgu oluşu, bazen bu durumun toplum tarafından dışlanmayı da beraberinde getirmesi, kişide ruhsal bozuklara sebep olabiliyor. Romanın karakterleri, bu anlamda ruhsal bozuklukları olan kişiler.
Ana karakter, anlaşılamamanın ve dâhil olamamanın katlanılmaz ağırlığında, kendisine farklı bir dünya yaratan, içinde yaşadığı dünyada saf bilinci bulmak için ışığa, zaman kavramına ve zamanda yolculuğa bel bağlamış bir genç. Bu gencin, kendi bakış açısını başkalarının bakış açısıyla karşılaştırarak, karşılaştırma sonucunda fark ettiği, bakılan yere ve kişiye göre görülenin ve gerçekliğin değişmesi, romanda sorgulanan ana izlektir. “Aynı örnekte iki kişinin beyinlerinin yorumları da elbette farklıydı. Şu anda yanımda biri olsaydı, onun ve benim duyduğumuz cümleler aynı; ancak zihnimizde oluşan görüntü yani yorumlarımız farklı olabilirdi. … Yani yorum kişiye göreydi.” (sf: 56)
Fantastik ve tekinsiz bir hava
Yazar; toplumun genelinden farklı psikolojik kişiliklere sahip olan, hatta toplum tarafından ‘hasta’ olarak nitelen insanların çevrelerinde olan bitene karşı duygu, düşünce ve tepkilerinden yola çıkarak anlattığı hikâyede, aslında hasta olanla sağlıklı olan arasındaki farkın nerede başlayıp nerede bittiği konusunda bizi sersemleten bir tercihe sürüklüyor. Bunu yaparken de kullandığı dil; gösteren, hissettiren hatta sorgulatan bir dil. Konuşan, düşünen ve düşüncelerini ifade eden roman öznelerinin kendi dili. Söylem, kahramanların hasta kimliği hakkında hiçbir ipucu vermiyor, ta ki karakterlerden biri ‘Katatonik’ terimini kullanıncaya kadar. O zamana dek dâhiliği anlaşılmamış bir gencin insanı tedirgin eden havasını soluyoruz okuyucu olarak.
Sorgulayan, okuyan, fizik kuramlarına kafa yorarak sosyal olayları da buna göre yorumlamaya çalışan bir genç olan ana karakter dâhi denecek zekâya sahip. Bu genç karakter toplumun kendisinden esirgediği kabullenmeyi kitaplarda ve bilimde arıyor. Bozulmuş ve anlayışsızlaşmış, yaşamdan uzaklaşmış, bilinci körelmiş insana duyduğu acımayı, kitap ve bilimle sağaltmaya çalışan bu genç adamın kuantum, zaman ve ışık üzerindeki düşünceleri ve araştırmaları, bu konulardaki fikirleri, zamanda yolculuk arzusu saf bilince dönme isteğini yansıtıyor. Kitap okurken ve kütüphanelerde araştırma yaparken gerçek dünyayla buluştuğunu düşünüyor. Bu durum romana fantastik ve tekinsiz bir hava katıyor.
Buket Tahmaz Savaş’tan kurgusu kusursuz bir roman
Yazarın başarılarından biri olan bu tekinsiz, fantastik hava roman sonuna kadar da devam ediyor. ‘İçimdeki Gölge’ son bölüme kadar okuyucunun roman karakterlerinin evreninde onlarla yan yana yaşadığı; ama yaşadıklarının gerçekliğini sürekli sorguladığı fantastik bir dünya yaratmayı başarıyor okuyucu üzerinde. Yaratılan bu hava her ne kadar hastalıklı bir gence mal etmeye çalışılan bir durum olarak tanımlansa da aslında yazarın yapmak istediği, gerçeğin sorgulanmasından başka bir şey değildir. Genç karakterin roman boyunca; zaman geçtikçe saflığından ve duygularından uzaklaşan insanın kendini bulma, imkânsız da olsa saf bilince dönme, insanın gerçekten insan olduğu, doğanın bir parçası olduğunun bilincinde olduğu ana dönme isteğidir.
Romanın bir başka özelliği de dikkatimizi psikolojik sorunları olan bireylerin çaresizliğine çevirmemizi sağlamasıdır. Kitap bittiğinde güzel bir roman okumanın tadı damağınızda kalırken, birçok sağlık problemi gibi psikolojik problemlerin de ülkemizde ne kadar üstesinden gelinmesi zor güçlükleri taşıdığının ağırlığını da hissediyorsunuz. Her hastalık gibi psikolojik hastalıklar da ne yazık ki hasta sahibiyle hastasının baş başa kaldığı korkunç bir dünyanın çaresizliğinde boğulmasına neden oluyor.
Buket Tahmaz Savaş konusu, kurgusu, karakterleri ve nesnelerin birliğini iyi sağladığı sağlam bir roman sunuyor okuyucuya. Güçlü bir kalemi var. Okumanızı tavsiye ederim.
![]()
|
Okuma önerisi!![]() Güzella Bayındır’ın incelemesi; “Modern bir destan; Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura” Ayfer Tunç öykü ve romanlarını seven edebiyat okurlarındansanız onun; hüzünlü, derin, çok katmanlı diline aşinasınızdır. Can Yayınları etiketiyle Şubat ayında yayımlanan Âşıklar Delidir ya da Yazı Tura adlı romanıyla okuyucusunu yine sukutuhayale uğratmıyor Ayfer Tunç. |
- Okuyanı derinden sarsan bir hikâye; Eşiktekiler - 12 Nisan 2018
- Gerçekleri görmek için bir çağrı; İçimdeki Gölge - 27 Mart 2018
- Mete Kaynaroğlu imzalı öyküler; Spartaküs’lerin Ölümü - 6 Mart 2018