
Ölümün farklı ülkelerde, farklı dinlerde hatta farklı dillerdeki anlamı değiştikçe, insanların ve çocukların konuya bakışı değişiyor olsa da dünyanın genelinde insanlar ölüm hakkında konuşmayı sevmezler diyebiliriz. Büyükler kendi aralarında bile konuşmaktan kaçındıkları bu konuyu, çocuklara nasıl anlatabilirler ki?
Ölüm, konuşmaktan da, okumaktan da seyretmekten de hoşlanmadığımız bir konu başlığıdır genelde. Belki din, belki yetiştirilme şekli, belki de toplumsal değerler açısından bakıldığında, ölüm büyük-küçük herkes için korkulan ve üstü kapatılan bir konudur. Ölümün farklı ülkelerde, farklı dinlerde hatta farklı dillerdeki anlamı değiştikçe, insanların ve çocukların konuya bakışı değişiyor olsa da dünyanın genelinde insanlar ölüm hakkında konuşmayı sevmezler diyebiliriz. Özellikle de çocukların yanında konuşulmaması gereken tabu bir konudur ölüm. Büyükler kendi aralarında bile konuşmaktan kaçındıkları bu konuyu, çocuklara nasıl anlatabilirler ki?
Gergedan Yayınları’ndan çıkan Annem Her Yerde kitabı tam da bu soruyu yanıtlamaya çalışan, ölüm gibi kuvvetli ve cesaret isteyen bir konuyu çocuk kitabına taşımayı başarabilen, annesini kaybetmiş Yolanda’nın öyküsünü anlatan bir kitap. Kitabın ilk sayfası, bir fotoğraf albümünün sayfası gibi tasarlanmış. Muhtemelen Yolanda’nın annesine ait olduğunu düşündürten fotoğraflarla kitaba giriş yapıyoruz. Annesini kaybettikten sonra onu çok özleyen ve onun nerede olduğunu çok merak eden Yolanda, alışılanın aksine bu konuda sessiz kalmamayı seçiyor ve annesinin izini sürmeye başlıyor. Böylece ölen annesinin nerede olduğunu bulacağına inanıyor.
Önce 4 yaşındaki kardeşi Julian’ın yanına gidiyor, sonra babası, teyzesi, büyükbabası, büyükannesi vs hepsiyle ölen annesinin nerede olabileceği üzerine konuşuyor. Çaldığı her kapıda da hayatı sorgulama cesaretine karşılık hak ettiği cevapları buluyor. Herkes olanca basitliği ve anlaşılır diliyle annesinin nerede olduğuna dair naif yanıtlar veriyor. Yolanda bu yolculuk boyunca anlıyor ki; annesi, kardeşinin oynadığı oyuncak ayıda, babasının kahve içtiği fincanda, teyzesinin anlattığı hikâyelerde, büyükannesinin gösterdiği albümde, doğada, çiçeklerde, toprakta, bir gül bahçesinde, rüzgârda, yıldızlarda kısacası bakabildiği, görebildiği her yerde yaşamaya devam ediyor.
Hollandalı yazar Pimm Van Hest’in adına ancak kitabın iç sayfalarında rastlıyorsunuz. Kapağında hiçbir bilgi olmayan, sadece otlar arasında tek başına oturmuş hüzünlü bir kız çocuğu resmi barındıran kitabın en az hikâyesi kadar şiirsel ve dokunaklı çizimleri ise Sassafras de Bruyn’a ait.
Çocukların her şeyi anlamlandırmaya çalıştıkları beyinleriyle, hele bir de yaşanmış kayıplar karşısında onlara düşünmeyi yasaklamak yerine kafalarındaki sorulara aradıkları cevabı verecek yolu açmak en iyi seçenek olacaktır. Hayatında herhangi bir kayıpla karşılaşmamış bir çocuk için ağır ve açıklaması zor kaçabilir. Ancak özellikle kayıp yaşamış bir çocuğun, bu kaybı anlamlandırmaya çalışmasında da bir o kadar yardımcı olabilir.
Ölümü daha genel bir konu başlığı olarak ele alan ve aslında korkutucu bir unsur olarak değil de, üzerine rahatlıkla düşünülecek naif bir hikâyeye sahip ve tüm çocuklara okutulabilecek bir kitap olarak Ördek, Ölüm ve Lâle tercih edilebilir.
Keyifli okumalar…
![]()
|
Ebeveynlere Faydacı Puanlama:
|
- DÜMTEK NECMİ’NİN MUHTEŞEM HİKÂYESİ - 24 Mart 2021
- DUT AĞACINDAKİ HAYALET - 9 Şubat 2021
- KİTAP TAMİRCİSİ TOPRAK - 7 Aralık 2020