KALESİNİ TERK EDİP KALEME GEÇEN KALECİ

“Kalede 1 Başına”, Sunay Akın’ın kaleci olarak futbol sahalarına çıkma anısı ile başlıyor. Daha sonra ise kaleyi bırakıp, kalemi eline alan Akın, ilk degajını yaptığında okurunu Hasan Ali Yücel ve Aziz Sancar ile buluşturuyor.

“Çocuklarım okusun!” diye Trabzonlu bir terzi, Trabzon’daki dükkânını kapatıp ailesi ile birlikte İstanbul’a göç ederek Yeşilköy’e taşınır. Terzinin o yıllarda iki oğlu vardır… Kolayca arkadaşlık kurabilen küçük oğlu, kendileri gibi giriş katında oturan yan apartmandaki komşularının oğlu ile hemen arkadaş olur. Bu iki arkadaş, bir gün bahçelerini ayıran duvarın üstünde oturarak futbol takımı kurmaya karar verirler. Mahalledeki diğer arkadaşlarını da çağırırlar; kimin hangi mevkide oynayacağına karar vereceklerdir. Ancak kaleye kimin geçeceği konusunda anlaşamazlar! Santrafor bellidir; komşunun oğlu… Çünkü babası da Fenerbahçe’nin efsane santraforudur ve bu mevki de yakışsa yakışsa ona yakışırdı.

Çocuklar tartışırken Terzi ile efsane futbolcu, bahçede meyve ağaçlarının altındaki masada oturmaktaydılar. Bu sırada da çocukların tartışmasını duyarlar. Efsane futbolcu masadan kalkar ve çocukların yanına kadar gider. Kaleci olmamak için tartıştıklarını öğrenince de bu anlaşmazlığa son vermek için “Hepiniz teker teker kaleye geçeceksiniz. Şutları ben çekeceğim ve kimin kaleci olacağına karar vereceğim, itiraz olmayacak” diyerek, taşlardan kale kurmalarını ister. Çocuklara şut çeken Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu Lefter’dir! Çektiği şutlar ise birbiri ardına gol olur… Ancak kaleye geçen çocuklardan yalnızca biri gelen sert şutu refleksle kurtarır ve mahallenin kalecisi de o olur. Bu çocuk Terzi Tuncay’ın, Zeynep Kamil Gençler Gücü, Hasköyspor gibi takımlarda kalecilik yaptıktan sonra; kaleyi bırakıp ‘kaleme’ geçen oğlu Sunay Akın’dır!

Stadyum ışıkları gibi aydınlatırken

Kaleciliği bırakan Sunay Akın, tek kişilik gösterileri, birbirinden farklı konuları ele aldığı kitapları ve açtığı müzeler ile toplumu stadyum ışıkları gibi aydınlatırken; futbol sahalarındaki “kaleci arkadaşlarına da sırtını dönmez.” Yolu kalecilik ile bir yerlerde kesişmiş, Türk ve Dünya tarihine ışık tutmuş olan isimlerin hikâyelerine, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle çıkan ‘Kalede 1 Başına’ adlı kitabında yer verir.

“Kalede 1 Başına” Sunay Akın’ın bir arkeolog titizliği ile çalışarak toprak altında kalmış; futbolun dışındaki yaşanmış hikâyeler ile futbol sahalarının yalnız adamları kalecilerin hikâyelerini ustalıkla birbirine bağlayarak gün yüzüne çıkardığı; sanatın, sporun, bilimin, siyasetin tarihine damga vurmuş şahsiyetlerin okurda şaşkınlık uyandıran hikâyelerinin bir araya geldiği kitabı… Sunay Akın, diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da kendine özgü tarzını koruyor.

Sunay Akın, “Kalede 1 Başına”da, yeşil sahalarda başarılı olmuş ama futbolu bıraktıktan sonraki hayatının beklediği gibi olmadığını görüp, yaşamını kendi isteği ile sonlandırdıktan sonra, yıllarca kendisini alkışlayanları hüzne boğan Sabri Dino’ya saygı duruşu niteliğindeki ithaf cümlesi ile bizleri karşılıyor.

Kaleyi bırakıp, kalemi eline alıyor

Kitap, Sunay Akın’ın kaleci olarak futbol sahalarına çıkma anısı ile başlıyor. Daha sonra ise kaleyi bırakıp, kalemi eline alan Akın, ilk degajını yaptığında okurunu Hasan Ali Yücel ve Aziz Sancar ile buluşturuyor. Bu hikâyede Nobel Bilim Ödülü sahibi olan Sancar, kaleci olarak karşımıza çıkıyor…

Kültür karşılaşmamızın dakikaları ilerlediğinde, Kurtuluş Savaşı yıllarına gidiyoruz. Yaşar Kemal’in, Rıfat Ilgaz’ın, Nazım Hikmet’in, Ahmet Say’ın, Zülfü Livaneli’nin, Cemal Süreya’nın kale direkleri arasındaki anılarına şahit oluyoruz. Halit Kıvanç’ın hakemliğini yaptığı, Türk Edebiyatçılar Birliği ile Keşanlı Ali takımının mücadelesinde tribündeki yerimizi alıp; Haldun Taner’e, Erol Günaydın’a, Aydemir Akbaş’a, Orhan Kemal’e, Adnan Özyalçıner’e, Ülkü Tamer’e, Mehmet Seyda’ya tezahürat ediyoruz.

“Kalede 1 Başına” ile Mustafa Kemal Atatürk’ün pantolonuna dondurma döken çocuğun kurtardığı şutlar ile heyecanlanıp; Varol Ürkmez’in kaleciliğinin önüne geçen aşklarını, hızlı yaşamını ve çektiği filmlerini, Sunay Akın’ın hikâye kurgusundaki başarısı ile sanki olayların içinde biz de varmışız hissiyle okuyoruz.

Milimetrik paslar ile okurlarını hayretler içerisinde bırakıyor

Sunay Akın, kaleminde tuttuğu topu sadece Türkler’e atmıyor. Dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan isimlere de “Kalede 1 Başına” sayfaları arasında yer veriyor. Albert Camus’den Çaykovskiye, William H. Foulke’den Che Guevera’ya, Nabokov’dan John Tomson’a kadar attığı milimetrik paslar ile okurlarını hayretler içerisinde bırakıyor.

Futbol sahalarında istenmeyen olaylar yaşandığı gibi saha dışında da istenmeyen olaylar yaşanıyor. Faşizm gibi… Sunay Akın, kitabında insanlığın aydınlanma tarihine ışık tuttuğu gibi bir daha yaşanmamasını istediğimiz karanlık dönemlere de ay ışığı oluyor… Yürekleri yakan 12 Eylül günlerinde işkencelere dayanamayarak son nefesini veren Terzi Fikri ve şoförlüğünü yapan Fatsaspor’un kalecisi Sadi Ekiz’in katledilişinden; insanlığın en büyük dramlarından olan Nazi döneminde Dinamo Kiev’in ölüm maçına çıkmasına kadar bilgi sahibi olup; 1942 yılında Ukrayna’da dikilen anıt önünde bir dakikalık saygı duruşunda bulunuyoruz.

Ülkemizin aydınlanma tarihine önemli katkılar

Yazarlığının, meddahlığının dışında açtığı müzeler ile de ülkemizin aydınlanma tarihine önemli katkılarda bulunan Akın, “Kalede 1 Başına”da da müzeciliğe sırtını dönmüyor ve Çoban, Şair, Müzeci Ahmet Aslan’ın müzecilik yolundaki hikâyesine yer vererek tribünde kitabını okuyan müzeci arkadaşlarını da selamlıyor.

Sunay Akın, kitabının son yazısını kendini eleştirenlere ayırıyor. Maç sonu basın açıklaması niteliğinde… Bu yazısında, eline kahvesini alıp, dünyayı sadece kendi okuduklarından ya da gördüklerinden ibaret sayanlara en güzel cevabı bu yazısı ile veriyor. Dünyadaki birçok müzeyi gezerek elde ettiği bilgilerini, farklı ülkelerde yaşayan koleksiyonerlerden tek tek randevu alarak ülkemize kazandırdığı eserler ile kurduğu müzelerini, binlerce kitabın ışığını birkaç saatlik gösterileri ile hafızalarımıza işlemesini yok sayıp, kendisini saygısızca eleştirenlere karşı bilgece yanıtlar veriyor.

Usta yazar, kendisine gelen “uydurma, düzmece” şeklindeki suçlamalara karşı kaleme aldığı yazısında en güzel cevabı verse de bununla yetinmiyor. Kaleciler konusunda yapmış olduğu bu araştırmaların da bir gün haksız ve belli bir dayanağı olmadan yok sayılabileceği düşüncesi ile bu konuda belge isteyenlere karşı verilebilecek en güzel cevabın kurulacak bir müze ile verileceğini bildiğinden; daha önce dünya kültür mirasına kazandırdığı birçok müze gibi “kaleci müzesi”ni de kurmak için çalışmalarını sürdürüyor.

Sunay Akın’ın titizlikle yürüttüğü çalışmalarını yok sayıp onu itibarsızlaştırmaya çalışanlar, yakın zamanda kurulacak olan kaleci müzesinin önünden geçtiklerinde II. Frederich ve Değirmenci’nin Sanssouci Sarayı’na bakıp söyledikleri gibi “Berlin’de hâkimler var!” sözünü belki de yargılanabilecek en büyük mahkeme olan vicdanlarına söyleyip, üstadın bunca yıllık emeklerine karşı gereken saygıyı gösterebilirler… Kim bilir?

  • Kalede 1 Başına
  • Yazar: Sunay Akın
  • Türü: Deneme
  • Baskı Yılı: 2018
  • Sayfa Sayısı: 192 Sayfa
  • Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Melih Yıldız
Vinkmag ad

Read Previous

Perde Kuğu Gölü için açılıyor

Read Next

FERİT EDGÜ’YLE KISA BİR YOLCULUK

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *