Neval El Saddavi ve Feminizmin Proto Söylemi

Bazı kitaplar edebi değeri için değil işte aynen böyle bir devrim niteliğinde olduğu için, bir şeyleri korkusuzca haykırdığı için okunur.

“Yaşamdan daha sert olmalısın Firdevs. Yaşam çok sert. Gerçekten yaşayanlar, yalnızca ondan daha sert olanlardır.” / Neval El Saddavi 

Neval el Saddavi… İsmini ilk kez Gümüşlük Akademisi Edebiyat Evi Okuma Grubu’nda(1) duymuştum. Okuma gruplarının bu cazibesi var bir de. Duymadığınız bir yazar veya bir kitap giriyor hayatınıza. Yeni biriyle tanıştırılmak gibi. Bu sefer Neval El Saddavi ve iki kitabı ile tanıştım. Mısırlı bir kadın yazar, aktivist, 85 yaşında. Sıfır Noktasındaki Kadın 6. Baskı imiş. “Başladıktan Sonra Elinizden Bırakamayacağınız 30 Kitap” diye isimlendirilen bir listede mevcut (2) olduğunu görüyorum sonradan. Kahire Saçlarımı Geri Ver isimli kitabını ise sahaftan alıyorum.(PDF yayını da mevcut)(3).  Ve başlıyorum sırasıyla okumaya.

Sıfır Noktasındaki Kadın. Adı Firdevs. İdama mahkûm edilmiş bir katil. Bir adamı öldürmüş ve bir fahişe. Yani kurulu toplumsal düzenin ve iktidar ilişkilerinin dışına hem de çok dışına itilmiş bir kadın. Yazar (Neval el Saddavi), psikiyatrist kadın doktor kimliği ile bu katil kadınla yaptığı röportaj üzerinden sistemi, dini inançları ve kadın bedeni üzerinde tahakküm kuran erkek otoritesini kıyasıya sorguluyor. Ben şöyle diyeyim: proto-feminist, hard-feminist, çok feminist bir kitap yani erkek cinsine karşı doğrudan, çok ön yargılı, çok düşmanca ve çok sert bir anlatımı var. Mesela şu söylem:

“Erkeklerin kadınları bedenlerini satmaya zorladıklarını, en az para ödenen bedenin de eşlerinin bedeni olduğunu biliyordum. Bütün kadınlar öyle ya da böyle fahişeydiler. Ben akıllı olduğumdan köle bir eş olmak yerine özgür bir fahişe olmayı yeğlemiştim.” S.94

Bu satırları okurken erkek egemenliğinin en yıkıcı haliyle yerleştiği Müslüman coğrafyaları düşünmek gerekiyor haliyle. Kitap 70’li yıllarda yazılmış. Tabii ki o zamanlardan bu zamanlara kadın hakları hakkındaki farkındalık o eski karanlığında değil artık. Bütün kadınların köle ve fahişe, bütün erkeklerin korkunç kötü ve vicdansız olarak nitelendirilmesi ve dayatılması aslında günümüz feminizm söylemine ket vuran bir diskur. Ancak o karanlık yıllarda böylesine açık seçik atılan bir çığlık, üstelik yazarının yıllarca hapislerde kalarak bedelini ödediği bu feminizmin ilk söylemleri sayesinde bu dava yol almış ve bugün artık daha farklı bir seviyeye gelmiş gibi. Mesela tam burada şunu söylemeliyim ki bu kadın çığlıkları sadece dini baskılarla şekillenen toplumlarda değil mesela Hollanda gibi Batı Medeniyetinin ve cinselliğin en özgür yaşandığı ülkelerde de var. Ben bu çağlıkları Amsterdam’ın Kırmızı Sokak dedikleri Redlight bölgesinde duydum. Kırmızı Sokak, Hollanda Devleti tarafından turizmi canlandırmak maksadıyla camekânların gerisinde sergilenen çıplak kadınlar sokağı. Devlet, turizmi canlandırmak adına bu kadınlara iş(!) veriyormuş ve ne ilginçtir ki bu kadınların hemen hepsi de üçüncü dünya ülkelerinden gelenler… Yani demek istediğim bu aslında Saddavi’nin vurguladığı bir kadın/ erkek problemi değil, daha öte, tamamıyla yönetimlerin, sistemlerin veya iktidarların kadın bedeni üzerindeki yaptırımları. Kadınların bedenleri üzerinden işleyen sistemler ve bu sistemlere göre şekillenmiş toplum kuralları, din kuralları, iktidar kuralları. Artık ne derseniz deyin. Farkında olmamız gereken ve karşı çıkmamız gereken bunlar. Yani basit bir erkek/kadın veya bir testosteron probleminden daha karmaşık ve daha derin. Ancak dediğim gibi gittikçe derinleşen ve karmaşıklaşan feminizm mücadelesinde alınan yolun başlangıcında Saddavi’nin o samimi ve yalın bir şekilde erkek egemenliğine karşı çıkan sert söylemleri var. Bu yalın ve sert söylemler kitaba edebi bir değer katmıyor olabilir ama bazı kitaplar edebi değeri için değil işte aynen böyle bir devrim niteliğinde olduğu için, bir şeyleri korkusuzca haykırdığı için okunur. Saddavi gibi bir devrimci aktivistin attığı o çığlıklar sayesinde kadınların ölüm/kalım arasındaki o sıfır noktası sorgulanmaya başladı ve halen daha farklı aşamalarda bu sorgulama devam ediyor.

“Kahire Saçlarımı Geri Ver” Mısırlı bir kadın doktorun kendisine dayatılan rolleri nasıl sorguladığını ve alt ettiğini anlatan kısacık bir otobiyografik roman. Yine oldukça sert feminist söylemler içermekte.

Bu iki kitabı bitirdiğinizde günümüzde en azından kendi çevrenizde eskiye nazaran biraz yol alındığını kadınların artık bu kitaplardaki gibi sıfır noktasında olmadığını düşünmeniz sizi sevindirirken bir anda aklınıza gelen kadın cinayetleri, tecavüzler, bir meclis başkanının çıkıp da kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak, iffetini koruyacak, şeklindeki demecini hatırlıyor ve kahroluyorsunuz. Saddavi’nin 1970’li yıllarda yazılmış kitaplarına ne yazık ki hala çok ihtiyacı olan bir toplum içinde yaşadığınız için kahroluyorsunuz. Bu toplumda sıfır noktasında yaşayan kadınlar olduğu için kahroluyorsunuz.

Bu yazı bir kitap tanıtımı gibi olmadı. Bir yazar üzerinden deneme yazısı gibi oldu. Ama ben bu iki kitabı okuyunca bunları düşündüm. Başka okuyucu başka bir şey düşünebilir. Kadınlık, fahişelik, feminizm söylemleri, iyilik ve kötülük üzerine düşünmeye sevk eden iki kitap. Sadece bu nedenle Neval El Saddavi’yi okumak gerekir diye düşünüyorum.

 

Metin içinde geçen kaynaklar:

1.https://www.facebook.com/groups/1564196753834734/?fref=ts

2.http://entelaylak.com/basladiktan-sonra-elinizden-birakamayacaginiz-30-mukemmel-kitap/

3.http://powerhaber.com/kahire-saclarimi-geri-ver-pdf-indir/  Kahire Saçlarımı Geri Ver.

  • Kahire Saçlarımı Geri Ver
  • Yazar: Neval El Saddavi
  • Çeviri: Osman Akınhay
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Mart 2003
  • Sayfa Sayısı: 183 Sayfa
  • Yayınevi: Everest Yayınları

  • Sıfır Noktasındaki Kadın
  • Yazar: Neval El Saddavi
  • Çeviri: Selma Demiröz
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 2016
  • Sayfa Sayısı: 112 Sayfa
  • Yayınevi: Metis Yayıncılık
Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Robert C. Wilson’dan Hugo Ödüllü Bir Roman

Read Next

Edebiyatçıları toplumun hafızasından silmek büyük bir yıkımdır

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *