Biliyorum ki, dikkatli okur Feyyaz Kayacan’ı bulunca bırakmaz… Hem zaten döne döne okunası bir yazardır.
Feyyaz Kayacan, hak ettiği ilgiyi okurundan değil de edebiyatı taşıyan yayıncılardan görmemiş bir yazar. Öyle bir yazar ki, çarpıcı, ironi dolu, yenilikçi ve gerçeküstücü, ama en önemlisi şiirselliği… Okuru sarıp sarmalıyor ve taşıyor…
Kayacan’dan el alırsak; okuru da taşırken taşınıyor… Okuyan bilir nereye taşındığını, çünkü herkesin kendine kadar anlatılan öykü.
“Hiçoğlu bu kente de veresiye girmiş gibiydi” cümlesi, okurun aklına takılıyor. “Damak çatlatan” deyimi var ya, yemekler için… Öykü için de, girişi en ilginç, en farklı, en çarpıcı diyebiliriz. Bir öykünün veya romanın girişi sarmaz insanı, zorlar; sonradan açılır… Feyyaz Kayacan’ın “sonradan”ı yok… Bu bir örnek, bu cümleyi okuyup da merak etmemek, sonrasındakileri okumamak mümkün mü? Daha ilk cümleden merak ettiriyor, devamını okumak için arzu duyuyorsunuz, engelleyemediğiniz.
Saydamlık mı, kapalılık mı?
Şişe deyince aklınıza ne geliyor? Benim için önce saydamlığı… Biraz düşününce taşımaya veya kullanmaya yararlılığı geliyor. Peki, şişedeki adam? Onun için saydamlık mı, kullanmaya hazır oluşu mu düşünülür? Belki, belki değil kesinlikle dünya… O adamın dünyası. Kimi zaman dünyamız kadardır yaşamımız… işte o zaman saydamlığı belirleyicilik düzeyine çıkar.
Önce Yapı Kredi Yayınları keşfetti(!) Feyyaz Kayacan’ı, şimdiyse Kırmızı Kedi ile yeniden aramızda. Biliyorum ki, dikkatli (daha doğru deyişle düzenli ve bilinçli) okur Feyyaz Kayacan’ı bulunca bırakmaz… Hem zaten döne döne okunası bir yazardır. Her okunuşta da yeni tatlar bırakır dimağlarda. Siz bu yazıyı okurken beni yine yeniden Kayacan okumanın keyfini süreceğim.
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI