Bu kitabı bu ülkenin hukuk profesörleri, doçentleri, yardımcı doçentle, araştırma görevlileri ve de hukuk öğrencileri mutlaka okumalı.
L.L. Fuller bir hukuk profesörü. Amerika’da Yale Üniversitesi’nce ders vermiş. Bilinir ki Yale, Amerikan –ve dolayısıyla- dünya hegemonyası için düşünce/ideoloji “üreten” ana üslerden birisidir. Bu üssün akademik düzeyini ayrıca belirtmeye gerek yok! Düşünce üretmenin yanında, en üst düzey beyinlerin de yetiştirildiği akademik üslerden önde gelenlerdendir.
Profesör Fuller, 1963 yılındaki derslerde sunduğu derslerini/görüşlerini temel alarak “Hukukun Ahlakı” olarak kitaplaştırmış. Bu kitap ilk kez 1964 yılında basılmış. Yazar sonrasında, kitaba yönelik eleştirileri dikkate alarak, aradan geçen otuz yıla yakın süreye karşın, eskimeyen bir akademik çalışma oluşturmuş.
Bu kitap niçin önemli?
Öncelikle, yazar doğal hukuk anlayışın önemli bir temsilcisi. Doğal hukuk, pozitif hukuka eleştirel bir bakışı içerir. Bir başka deyişle, egemen hukukun “hukuksuzluğuna” ve hatta “ahlaksızlığına” erken bir eleştiridir. Erkendir, çünkü başlangıcı Hugo Grotius’a (1583-1645) kadar gider. H. Grotius’un oluşturduğu hukuk sistematiğinde, hukukta akıl ve bilgiyi doğal yasa bağlamında temel almıştır. Hukukta birey ve insanı öne çıkarmıştır. Düşünürün aynı zamanda küreselleşmenin hukuksal düşünsel temelinin atıldığı 16. yüzyıl Hollanda’sında bu sürece katkısı çok önemlidir.
Doğal Hukuk için yaptığımız eleştirellik değerlendirmesi, özellikle 1970’li yıllarda başlayan Eleştirel Hukuk Çalışmaları ile çoktan aşılmıştır. Zaman içerisinde, doğal hukukun eleştirelliği silinip, hukukun temel kurucu anlayışlarından birisi haline gelmiştir. Bunun kanıtlarından verilerinden birisi de Fuller ve Hukukun Ahlakı’dır. Dünyanın bu egemen anlayışı ve bu anlayışın hukuk sisteminin nasıl kurulduğu, nasıl işlediği, öznelerinin uygulamaları gibi pek çok temel konuyu bu kitapta buluyoruz. Sistemin gücü ve yetkinliği konusunda Fuller aracılığıyla bir kez daha yüzleşiyoruz. Yani mevcudu anlamak için çok önemli bir kitap. Kitapta, tamamen oturmuş yapısı, kurumları “kurumsallaşmış” bireyi “birey” olmuş sistemin, deyim yerindeyse tam bir özgüveni gizli.
İşte, dâhil olunmaya çalışmak istenen sistemi anlamak için bu kitap çok önemli. Öyle ki, yasa ve içtihatların tartışıldığı bölümlerde, 1500’lü, 1600’lı yıllardan örneklerin ele alınması, ülke birikimimiz ve uygulamamız akla geldiğinde, bizleri acı acı düşündürüyor. Aslında yazar da bu tarihsel arka planın bilincinde ki, verdiği 1930’lu yıllara ilişkin örnekte “Üç yüz yıl daha modern bir örnek” diyerek esprili (s.111) bir dil kullanıyor.
Bir başka özgüven örneğini de kitabında Sovyet Marksist hukuk düşünürü Pashukanis’e yer vermesinde (s. 37) görüyoruz. Aslında liberal dünya için normal ve olağan olmanın ötesinde, akademik bir gereklilik olan Pashukanis’ten söz etmek, bizim anlam dünyamız ve sakınımlı akademik geleneğimiz için çok “ileri” gibi geliyor. Bu yüzden normal ve olağan olanı özgüven olarak tanımlıyoruz… Zira İstanbul Hukuk Fakültesi’nde dört yıllık eğitim süresince, bir kez bile bu adı duymadığımız gibi, okuduğumuz onca kalın kitabın içinde bir kere bile Pashukanis adı geçmemiştir. Böylesi sağlam hukuk eğitimi verilir bizde. Zararlı, sakıncalı olandan, “zararlı-sakıncalı” olma olasılığı olandan koruyarak!
Kâfirin hukuk ahlakı bize ne gerek!
Amerikalı televizyoncu C. Ross bir programında, bir yargıçtan söz etmişti. Yargıç her sabah işe giderken, “Tanrım ne kadar olağanüstü bir işim var. Her gün insanlara adalet verme şansına ve fırsatına sahibim ve her gün daha da iyiyi yapma şansı ve fırsatı yine benim elimde” diye sevinirmiş. Siyasi görüş olarak sağ-muhafazakâr kanatta olan bu yargıç, Amerikan toplumsal, siyasal ve ekonomik sisteminin -ve yine dolayısıyla dünya egemen sisteminin- ve ayrıca düşünsel yapının koruyucusu ve garantörüdür. Bizde son zamanlarda sıklıkla dile getirilen “Liyakat bizi kurtar, liyakat bizi kurtaracak!” sözleri ve çağrılarının da yetkin bir örneğidir bu yargıç. İşte, sistem böyle bireyler yaratmadıkça, sistem için kriz ve çatışmalar sürgit devam eder. Böyle bir yargıçlar bütünü de, yaşadığımız FETÖ rezaletinde olduğu gibi asla topyekûn “satılmaz.” Yargıcın ahlakı bu çerçevede sistenim ve toplumun ahlakıdır.
Ahlak konusunda bir şey daha var ki mutlaka belirtelim: Kamuoyuna sunulan bazı metinleri “normal” çağdaş ülkelerde, metni yazanlar bunun anayasal nitelikte bir metin olduğunu dış dünuyaya duyurmaktan hicap duyarlar. Ya da kendilerini tanıyan, en azından okul arkadaşlarının onları ayıplayacağını öngörüp, bir ahlaki kaygıyla o metnin altına imzalarını atamazlar. Hukuk ve ahlak ilişkisinin, bizim “normallerimiz” açısından bir de böyle absürt boyutu vardır.
Bu kitabı kimler okumalı?
Bu kitabı her şeyden önce ülkenin siyasal karar vericileri okumalı. Her gün, hukuktan yakınılan ülkede, “mer’i” hukukun nasıl olacağı ve nasıl uygulanacağı üzerine bir örnektir çünkü.
Bu kitabı bu ülkenin hukuk profesörleri, doçentleri, yardımcı doçentle, araştırma görevlileri ve de hukuk öğrencileri mutlaka okumalı. Hem hukuk eğitim için hem de sistem içi yetkin hukuk ve hukukçuluğun öğrenilmesi açısından.
Yurttaşlar da okumalı ki, kendilerine kimi metinlerin “hukuk” olarak tanımlanıp sunulduğunda, “gerçek” hukuk ile güncele “uydurulanı” ayırt edebilsinler.
Son olarak şunu da belirtelim; özgüven tanımlaması yaparken, mevcut olanı tanımladık. Yoksa mevcuda özel bir övgü söz konusu değil. Bu tabloda örneğin hukukun kurumsal, kuramsal ve teknik olarak yetkin bir halde olduğu bir ülkede bütün iktidar “tüccarlar sınıfı” elinde olduğunda bile, işler kendi kanalından çıkmadan ilerleyebilir. Yani, 11 Eylül saldırısı ABD’yi yıkıma götürmez. Ama ülkemizde yasadığımız Ortaköy’deki yılbaşı katliamı, ülkenin içine düşebileceği ciddi bir toplumsal bir çatlamanın belirtisi olabilir. Ayrıca olası bir iç çatışma kaygısı ve korkusu da gündelik hayatımıza uzak olmadığı anlamına gelir. Bu tablo, Hukukun Ahlakı’nın yazıldığı bir ülkede pek görülmez. Sözünü ettiğimiz özgüven, işte sistemin kendine duyduğu bu özgüvendir.
- Hukukun Ahlakı
- Yazar: L.L. Fuller
- Çeviri: Engin Arıkan
- Türü: Hukuk
- Baskı Yılı: Ekim 2016
- Sayfa Sayısı: 304 Sayfa
- Yayınevi: Tekin Yayınevi
- Azerbaycan Şiiri ve Çağdaş Bir Derviş, İbrahim İlyaslı - 1 Kasım 2018
- Paslı Bir Kelime; Umut - 15 Eylül 2018
- Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi - 1 Eylül 2018
FACEBOOK YORUMLARI