Yabancı Düşmanlığına Fokus

İkinci Dünya Savaşı’nın bitimi sonrası yazılan Fokus; Amerika’da küçük bir Hristiyan kasabasında yükselen anti-semitizm üzerinden toplumun ardına gizlendiği sis perdesini, bulanıklığı, kafa karışıklığını irdeliyor.

Bazı kitapların yayımlanış tarihinin enteresan zamanlara denk gelmesi; ya da tam da gündemi, gündemde olup bitenler biliniyormuşçasına gündemi yakalaması dikkat çekici. Bu öyle bir şey ki; arka kapağı okuyup da kitapla ilk tanışmayı gerçekleştirdikten sonra , ilk sayfadan başlayarak, önsözden itibaren kitabı büyük bir merakla okumaya başlıyorsunuz.

Arthur Miller, Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan Fokus adlı kitabına 1984 yılında bir önsöz yazar. Yani tam 33 yıl önce. Bu önsözde Miller, Fokus romanının da içeriğiyle örtüşecek şekilde; ırkçılığa,, antisemitizme, toplumsal ayrışmanın devletler tarafından nasıl pompalandığına ve bundan nasıl çıkarlar elde edildiğine, savaşlara varana kadar akademik kriterlere de son derece uygun bir şekilde romana girişini yapar. Arka kapaktaki okumayı gerçekleştirip ilk tanışma evresini geçtikten sonra önsözden itibaren Arthur Miller’in 33 yıl öncesinden, ırkçılığın, duvarların, sınır kapatmaların, yasaklamaların tekrar hortladığı günümüz siyasi ve toplumsal ortamını sanki bu günleri yaşamışçasına anlatabilmesi kitaba karşı merakımızı cezbeden en önemli unsur. Bu meseleler dünya kurulduğundan beri var da denilebilir. Fakat Arthur Miller, Fokus romanında Amerika’nın bu günlerde ve bundan sonraki yıllarda yaşadığı ve yaşayacağı durumları sanki bugün, güncel olarak kaleme almış gibi.

Amerika’nın içinde bulunduğumuz bu çağda yetiştirdiği en önemli, çağdaş oyun yazarından bahsediyoruz aslında. Arthur Miller her ne kadar Marlyn Moonre ile olan evliliğiyle gündeme gelmiş bir yazar olsa da değişmeyecek olan gerçek şu: Popüler bir kültürün içinde yetişmiş ve o kültürün içinde üretmiş bir yazar olarak Arthur Miller edebiyat söz konusu olduğunda edebiyatın hissettirebileceği duyguları okuyucuya geçirebilmiş olması. Bunun böyle olduğunu Fokus romanıyla daha iyi anlıyoruz.

Fokus şöyle bir paragrafla başlıyor:

Bir tür lunaparktaydı. Kalabalık toplanmış, yüzü gözü ter içindeki bir çığırtkanı dinliyordu. Onlardan uzaklaşıp amaçsızca yürümeye başladı. Okyanus yakındı. Sonra önüne büyük bir atlıkarınca çıktı, üzerinde pembe ve mor renkte tuhaf yamamalar vardı. Nedense ortalıkta kimse yoktu. Etraf göz alabildiğine boştu. Buna rağmen atlı karınca hareket ediyor, parlak renklere boyalı boş vagonları çemberler çizip duruyordu. Sonra birdenbire durup geri geri gitmeye başladılar. Ardından yine durdular ve bu sefer ileri doğru hareket etmeye başladılar. Orada durup vagonları seyrederken kafası allak bullak olmuştu. Sonra yerin altında devasa bir makinanın, bir fabrikanın işlediğini fark etti. Atlıkarıncanın altında bir şeyler üretiliyordu, üretilen şeyin ne olduğunu hayal etmeye kalkışınca korkuya kapıldı. Boş vağonlar ileri geri hareket etmeye devam ediyordu, atlıkarıncadan uzaklaşmak için hareket etmeye başldı. Sonra ilk kez vagonlardan bir ses geldiğini duydu, gittikçe yükselen bir ses, bir çığlık… “Oliiis! Oliiiis! Oliiis!

Bundan sonrası nasıl devam ediyor olabilir? Böyle bir paragraf okuyucuyu nerelere götürür, ne düşündürür? İmgelemeler ve çağrışımlar ne kadar da günümüzü anlatıyor öyle değil mi?

İkinci Dünya Savaşı’nın bitimi sonrası yazılan Fokus; Amerika’da küçük bir Hristiyan kasabasında yükselen anti-semitizm üzerinden toplumun ardına gizlendiği sis perdesini, bulanıklığı, kafa karışıklığını irdeliyor. İktidarda olanların yabancı düşmanlığını hangi çıkarları uğruna köpürttüğünü (tam da günümüzde olduğu gibi) yapılan birçok kanun dışı hareketi göstermemek adına bu tür düşmanlıkları nasıl da gündem yaptığını, sorgulamaların, olası ifşaların önüne geçmek adına orta sınıftan bir karakter olan Bay Newman üzerinden konuları ele alan Miller; akıldışılığın ve ön yargıların karşısında insani değerlerin gerçekliğini ön plana çıkarıyor.

Değerler karmaşası, kitlesel manipülasyon yoluyla zehirlenen toplum, dinin, inançların bir seçenekten çok bir zorunluluğa dönüştüğü toplumlarda oluşabilecek hasarları tamir etmenin yıllar alçağını anlatan Miller’ın kullandığı dil tiyatro yazarı olmasına rağmen (ki entelektüel kimliğinden dolayı neredeyse suçlanmış bir yazardır) son derece anlaşılır. Meselesini, derdini, itirazlarını anlatırken gündelik dili kullanmaktan ve basitçe anlatmaktan kaçınmamış olan Miller, Fokus isimli eserinde insanlığın kendi eliyle yarattığı savaşları, ayrımları, yaftalamaları yine kendi isteği ve gayretiyle yok edebileceğini işaret ediyor.

  • Fokus
  • Yazar: Arthur Miller
  • Çeviri: Ramazan Güngör
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Ocak 2017
  • Sayfa Sayısı: 255 Sayfa
  • Yayınevi: Sel Yayıncılık

 

Aynur Kulak
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Aslanlar kendi hikayelerini yazmadıkça, avcıların hikayelerini dinlemek zorundayız

Read Next

Hikayeleriyle Şarkılar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *