Yıldız Cıbıroğlu ve Kadının Yazısız Tarihi

Yıldız Cıbıroğlu kitabında, bir alt konu olarak, “M” ve “N” sesleri üzerinden de bir tarihsel bağlamı oluştururken, tartışmanın derinleşmesini sağlıyor.

Yıldız Cıbıroğlu kimdir? Yıldız Cıbıroğlu, Resim ve sanat tarihi öğretmenliği ile çalışma hayatına başlamıştır. Sonrasında çizer, ilüstratör ve yazar olarak “Babıali” camiasına girmiştir.

Yıldız Cıbıroğlu, yetmişli yıllarda Babıali’nin entelektüel “kaymak tabakasında” bir kadın olarak, kadına sanatçı olarak var olma mücadelesi vermiştir. Toplumun her yanında olduğu gibi Babıali de de kadının azlığı bir yere kadar normal ve olağan sayılabilir. Asıl ters ve yanlış olansa, entelektüel kaymak tabakadaki eril hegemonyanın, toplumun diğer kesimlerinden farklı olmamasıdır ne yazık ki…

Yıldız Cıbıroğlu, kimsenin bilmediği ve ilgilenmediği çok özel bilgi gerektiren çok özel alanlarla ilgili önemli çalışmalar yapmıştır. Ne var ki, bu alanların çok özel olması ve çok kimsenin bilmemesi, benzer biçimde çok kimsenin ilgisini çekmeme gibi bir sonuç doğurmuştur. Bu çalışmalarından ikisi, 2008 yılında Arkeoloji ve Sanat Yayınları’ndan çıkan Türk Sanatında Gizli yüz ve 2011’de yayımlanan “Anadolu’da Kadının Kültürel Şifreleri” adlı kitaplarıdır.

Bu iki kitaptan daha öncesinde, 1996 yılında Payel Yayınları’ndan “Kadının Yazısız Tarihi” adlı kitabı yayımlanmıştır. Türkiye’deki genel bir söyleyişle, kadınla ilgili literatür düşünüldüğünde, bu kitap için 1996 tarihi aslında erken bir tarihtir. Çünkü şimdiki zamandaki görece kitap zenginliğe karşın o tarihlerde “Kadının Adı Yok” dışında kadının pek fazla adı yoktu! Öte yandan, kadın literatürü konusunda Payel Yayınları’nın seksenli yıllara uzanan öncülüğünü de bu arada unutmamak gerek. Aynı biçimde, az okunma, az satılma garantisi olan değerli kitapları yayımlayan Arkeoloji ve Sanat Yayınları her türlü övgüye değer.

Yirmi yıl sonra, Kadının Yazısız Tarihi’nin ikinci basımı yayımlandı. Buradaki bardağın dolu tarafının, yirmi yıl sonra doldurulmuş olmasına sevinmek gerek belki. Kadın ve kadın sorunlarının bu denli gündemde olmasına karşın, bu konudaki yayınların aynı yoğunlukta gündem oluşturmamasının nedenlerinden biri de belki eril hegemonyadır. Beden politikalarını (Anatomi-politika anlamında) kurgulayanlar, daha çok erkek bedenini öne çıkarmakla kalmıyor, daha olumsuzu, “işe yarar, sağlıklı” bir erkek bedeni üzerinden bir zihinsellik ve buna bağlı bir maddi dünya tasarımı oluşturuluyor. Bundan dolayıdır ki, kadın bedeni görünür kılınırken bile eril bedenin gölgesi bu görünürlüğün üstüne düşüyor. Yine bu beden politikalarıdır ki ülkemizde hala engelliler yollarda ilerleyebilmek, bir yerlere girip çıkmak için mücadele etmek zorunda kalıyor. Azınlık/öteki kategorisin ezici çoğunluğunun kadın olması, Yıldız Cıbıroğlu’nun kitabını daha da önemli kılıyor. Önemlilik, bir kadının böyle bir kitabı yazması değil elbet. Zira bu bakış açısı da açık bir eril zihinsellik örneğidir. Önemlilik, şimdiki durumun tarihsel sürecin ta başından başlayarak tartışılması, tüm görüşlerin çok farklı dayanak ve değerlendirmelerle sunulmasında yatıyor.

Yıldız Cıbıroğlu kitabında, bir alt konu olarak, “M” ve “N” sesleri üzerinden de bir tarihsel bağlamı oluştururken, tartışmanın derinleşmesini sağlıyor. Daha çok sağlamayı amaçlıyor, demek gerek belki, zira bu alanda tartışma henüz derinleşmiş değil. Cıbıroğlu, ses ve anlam ilişkisi bağlamında bu seslerin, ana erkil dönemdeki pek çok yaşamsallığın üst dildeki karşılığı olarak “M” sesini ele alıyor. Bu yazının boyutların aşacak nitelikteki bu “tartışma” tartışılmayı bekliyor.

Kadının yazısız tarihinin konu edildiği bir kitapta, Antropoloji, Dilbilim, Tarih, Sanat tarihi, Sosyoloji gibi farklı disiplinlerin de hakkını veren Yıldız Cıbıroğlu, ikinci baskıyı biraz daha zenginleştirerek, bardağın yarısın biraz daha dolduruyor. Ancak günümüzün bilinen koşullarında bardağın biraz daha doldurulması yetmiyor, o bardağın eril dudaklara da yine kadın/kadınlar tarafından götürülmesi gerekiyor ne yazık ki!

  • Kadının Yazısız Tarihi
  • Yazar: Yıldız Cıbıroğlu
  • Sayfa Sayısı: 463 sayfa
  • Payel Yayınevi
  • 1. Baskı: Mayıs 1996 2. Baskı: Ocak 2016
Sabri Kuşkonmaz
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Emre Kongar ile ‘Tarihimizle Yüzleşmek’ üzerine bir söyleşi

Read Next

Aydınlanma ve Psikoloji: Şeytanın Yeni Marifetleri

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *