Ercan y Yılmaz’ın ilk şiir kitabının yayımlandığını duyduğumda aklımdan o mavi Cemal Süreya Treni geçti hızlıca..
Aklımızdan mavi bir Cemal Süreya Treni geçer hızlıca… O hızla adındaki “y” harflerinden biri raya düşer Cemal Süreya’nın. Yıllar ve yollar sonra genç bir şair onu rayların üzerinden alarak adının, alnının ve yüreğinin tam ortasına yapıştırır. Ve onun adı da üç adlılardan biri olur. Bu anlattıklarım akıl garı değil Afyon Garı hiç…
Cemal Süreya’nın adından bir harfi atmasının hikâyesi hem edebiyat tarihimizde hem de magazinel olarak o kadar çok gündeme geliyor ki, ilgili ilgisiz herkes yalan yanlış bilgilerle bu durumu kendilerine göre açıklıyorlar. Fakat, adına başka bir ad eklediği ise pek bilinmez. Asıl adı Cemalettin Seber olan şair, bakar ki etrafındaki ünlü şair ve yazarların büyük kısmının adları üç isimden oluşmaktadır. O da buna dayanarak “Süreyya” adını kondurur adlarının arasına. Yani sonradan içinde fazla “y” harflerinden birini atacağı adını… Rayların üzerinde bulduğu “y” harfini adına alan genç şair “Cemal Süreya’nın Elma Şiiri Tahlili” adlı çalışmasıyla Sincan İstasyonu’ndan zaten bu tren üç adlı tek kişilik bir bilet almıştır. Biletin üzerinde Ercan y Yılmaz yazmaktadır.
Şair ve yazar Sezai Sarıoğlu der ki: ”Cemal Süreya şiiri bir sır şiiridir” İşte bu cümle aslında Cemal Süreya’nın tüm yaşamı ve şiirini anlatan en doğru cümlelerden biridir. Gerçekten de Cemal Süreya’nın yaşamı ve şiiri bir şifreler yumağıdır ve biz edebiyat hafiyelerinin de görevi harfiyen bunları çözmektir. Ercan y Yılmaz’ın gökten “üç elma düşer” diye başladığı Elma Şiir Tahlili ‘de bir şifreyi çözme çabasıdır. Yani Ercan y Yılmaz bir tür “Şiirfre Çözücülüğü” yapmaktadır. Şair bu tahlilinde Cemal Süreya’nın adından harf atma olayına yeni bir boyut kazandırır. Elma şiiri bilindiği gibi “ Adımın bir harfini atıyorum” dizesiyle biter. Herkes bu şiirle “y” harfini attığını kabul eder. Oysa Ercan y Yılmaz eteğindeki elmaları dökerek Cemal Süreya’nın adından attığı harfin “c” olduğunu söyler. CEMAL-EMAL-ELMA
Ercan y Yılmaz’ın ilk şiir kitabının yayımlandığını duyduğumda aklımdan o mavi Cemal Süreya Treni geçti hızlıca.. Ve vagona çarpan kargalar bana dedi ki ; “ Eğer şair bu trenin bir yolcusu, üstelik bir Şiirfre Çözücüsü ise mutlaka onun kitabı da şifreler ile doludur. Kitabın sayfalarını bu heyecan ile çevirmeye başladım. İlk bölümü oluşturan şiirleri okuduğumda vagona çarpan kargaların doğru söylediğini anladım. Evet, ilk şiirden itibaren ilk bölümün sonuna kadar oluşturan şiirler üç adlı… “Hilmi, saklanan cennet ve şeytan kulağı” “cellat, kenan, aşk ve eylül” “aşk, Allah ve diğerleri” ”çukur, kar ve öldü denildi” “baba, kız ve kutsal ruh” ”yama, yara ve yağmur avı” ”kum, kumbara ve teneke serenadı” ”kurt, humus ve yas” ”kızak, ruh ve boşluk” ”sahra, hurda ve eskici” ”yelkovan, bal arıları ve kıyamet” ”Havva, incir ve günah” ”şap, irin ve metal”
Şiirleri okumaya başladığımda baba figürü neredeyse her şiirde karşıma çıkıyor. Kimi zaman baba, Allah baba, Devlet Baba, büyük baba ya da dede… Okudukça baba meselesini yaşadığı sürece çözememiş Ece Ayhan geliyor insanın aklına… İşte o dizelerden bazıları; ”babamız bozmuş niyetini” “bir babaya uzaklığım merak konusu” ”babama ihanet bilinir” ”babamın tokadını yüzüne sürdüm” ”buhurdan ikinci çocuk düşleyen baba” “çamurunu babamın kardığı” ”aynı rahmi paylaşıyor baba oğul” ”Dedem yüz üç yaşadı”…
Devlet Baba’dan bahsederken 12 Eylül var, Kenan Evren var dizelerde. Ha bir de söylemeden edemeyeceğim, 12 Eylül’ü anlatan “Cellat, Kenan ve Eylül” adlı şiirinde sayfa 12’ ye özellikle şair tarafından denk getirildiğini düşünüyorum. Zaten kitapta 13. Sayfa yok. Sayfalar 12’den 14’e atlıyor. Yani 13’ü yok bilmiş. Bu da yine şairin bir oyunu bize.
Allah Baba’dan bahsederken bir an kitabın kutsal kitap olduğu duygusuna varıyorum. İşte beni bu duyguya vardıran dizeler. Bir şiir ki “esirge ve bağışla!” ile başlıyorsa ya da bir şiir de “ Vel kur’anil hakim” dizesiyle bitiyorsa ,”ta, sin, mim” ayetine ve 6666 ayete rastlıyorsanız benim gibi bu duyguya kapılırsınız.
Ben de bir şiirfre çözücülüğü yapıp bu kitabın şifresinin üç olduğunu söyleyeyim. Üç adlı şiir isimlerden bahsetmiştim. Ayrıca şiirlerin içinde sık sık üçlü birbirleri ile ilintili sözcükler kullanıyor. “gez, göz, arpacık” “kıl, yağ ve ten” ”hırs, kin ve ten” “kolera, tifo ve ten” ”kurt, humus kefen” ”buğday, arpa, haşhaş” ”kızak, ruh ve boşluk” ”şap, irin ve metal “ gibi…
Üç’e sözcük olarak neredeyse her üç şiirde bir rastlıyorum. “üç tekerlekli bisikletimin eskidiği damda…” “geriye sayılacak üçümüz var…” “üçten sonra dörde varmadan” “ üç dilli yabam” vs.
Kitapta daha çözülecek daha çok şifre var üç vakte kadar bu kitabı okuyup ve kitabın bundan sonraki şifrelerini çözün diyorum.
Ha ha ha!
Üç harfliler mi geldiler?
Korkmayın! 20.sayfada Cemal Süreya’nın o üç sesli kahkahasından başka bir şey değil.
![]()
|
- Kendi Boşluğunun Ağırlığını Merak Eden Şiirler - 30 Kasım 2018
- Şi Sayılı Şiirler - 13 Mayıs 2018
- Ve Nihat Ziyalan - 28 Mart 2018