Saka, militan bir devrimcilikten sıkı bir çapkına dönüşen ama attığında mangalda kül bırakmayan şizofren kahramanı ile birlikte günümüzdeki hemen bütün sorunları ele alıyor.
Çoğunlukla yanılsanız da aklınıza gelenin başınıza geldiği olmuştur muhakkak. “Piyango alayım, içime doğdu, kesinlikle çıkacak bu kez” yanılgısını çokça yaşamışsınızdır, hepimiz yaşarız şu ya da bu şekilde…
Gezi Direnişi için de birçok kişi “ben söylemiştim, dipten gelen dalganın sesi duyuluyordu” dedi. Bunlardan biri Ufuk Saka’nın yeni romanı “Aklım gezide”nin şizofren kahramanı Haluk. 12 Eylül öncesinde -öğrenciliği yıllarında- devrimci olan Haluk, aradan geçen onca yılda pek bir şey yitirmese de içinde gizlediklerini dışarı çıkartıyor. Bir başka yüzünü görüyoruz onca tanıdığımız insanın.
Bir kahramanın ve çevresindekilerin aklının oynadığı oyunla yaşanmışlıklar arasında geziniyoruz. “Aklım gezide” bir anlamda bu gezintiyi, bir anlamda da Gezi Direnişini anlatıyor. Farklı bir açıdan, farklı bir yorum ve yaşanmışlıklar eşliğinde…
Psikiyatr danışmanlığında…
Ufuk Saka, şizofren bir kahraman yaratmaya karar verince psikiyatr desteği almış; kendisi için değil, kahramanının davranışlarını daha iyi tanımak, tanımlamak için.
12 Eylül öncesi kuşağın içinde kalan o denli çok şey var ki bilmediği, tanımadığı… İlkin muhafazakârlığı; doğrudur, toplumun yansıması görülür üzerlerinde. Alabildiğine tutucudurlar hele çok bildiklerini iddia ettikleri konularda. Haluk da onlardan… Bir de cinsellikleriyle var olabileceğini sanması var Haluk’un, zaten ipler de orada kopuyor. Öyle ki gerçekle yanılgı, sanalla somut iç içe geçiyor, hangisi nerede başlıyor, nasıl sürüyor, ne kadar devam ediyor; yazarın akıcı diliyle merak ediyoruz. Sahi, hepimizin içinde biraz Haluk var mı acaba?
Gezi Direnişi
Toplumsal gelişim, bizim ülkemizde hep kendiliğinden boy gösterdi. Toplam iki kez (biri 15-16 Haziran, diğeri Gezi Direnişi) yaşadık bu heyecanı. Her ikisinde de egemenlerin çekindiği, ürktüğü, korktuğu bir gerçek. Her ikisinin de sonunda ciddi bir şiddet yaşandı.
15-16 Haziran’ın sanata yansıması çok güçlü olmadı… tek tek birkaç örnek var kuşkusuz. Gezi Direnişi ise daha ilk günden kitaplaştı, bunda sosyal medyanın ve kuşkusuz teknolojik gelişmelerin de katkısı büyük. Buna da bağlı olarak hayatın her alanında yansımasını bulan Gezi Direnişi yayıldı, genişledi, etkilerini azalarak da olsa sürdürüyor hâlâ. Öykülerle, resimlerle, müzik ve hatta heykelle çoğaldı Gezi. Romanları da çoğaldı. Akademik çevreler bunları irdeleyecektir muhakkak.
Sönen bir parlama…
Örgütlü olmayan kitleler -ki öğrenci dernekleri de, sanat dernekleri de, mesleki sivil toplum örgütlenmeleri de dahil buna- o bilinci edinemeyince parklara, meydanlara kayan direniş kıvılcımı birkaç yıl içinde söndü.
Ufuk Saka, biraz da bunu anlatıyor “Aklım gezide”de… Bir gezintiye çıkarıyor okurunu. 12 Mart sonrasından başlayıp 12 Eylül ve etkilerinden geçip bir meslek edinen ve başarı sağlayan kahramanının Gezi Direnişi ile bilinçaltına attıklarının yansımasını görüyoruz. Burada önemli bir noktaya da parmak basıyor yazar; İslami yaşam dayatmasıyla birlikte değişen gençliğin çıkarımlarını irdeliyor. Haklılık temelinde değil gerçeklik temelinde, olabildiğince yargısız bakıyor bu duruma. Sahi, Gezi Direnişine nasıl bakıyor(du) İslami gençlik? Var olduğu ileri sürülen birliktelik nereye kadar devam ede(bili)r? “Aklım gezide” her aşamada yeni sorular soruyor cevapladıkları yeni soru işaretleri çıkarıyor önümüze tam da kasap çengeli örneği.
Herkesin Gezi’si kendince…
Saka, militan bir devrimcilikten sıkı bir çapkına dönüşen ama attığında mangalda kül bırakmayan şizofren kahramanı ile birlikte günümüzdeki hemen bütün sorunları ele alıyor. Kürt sorunu da var bunların arasında. Ben sonradan ele aldığım için düşük dozda değil, hemen hepsi iç içe, iyi bir kurgu ile okuru sıkmadan verilmiş. Darbe konusu da yer alıyor (“Garip” bir darbe de var, yaşanmış… Sahi, edebiyat hayatı taşıyor). Saka, tabu sayılabilecek hemen her konunun altında yatanları çıkarmaya çalışıyor. Kuşkusuz kendince; yine kuşkusuz herkesin çıkarımı kendisinin…
Tam da burada empati giriyor devreye… Sizinle benim; sizinle arkadaşlarınızın, yolda karşılaştıklarınızın, iş arkadaşlarınızın (tabii, benim de) aynı şeye bakıp aynı sonucu çıkarması beklenemez, beklenmemeli. İşte, onun için de -belki de ana fikri romanın- herkes kendince özgür olmalı. Bir yerde, bir şekilde muhakkak kesişir yollarımız, barış ve demokrasiyse istenen.
- Aklım Gezide
- Yazar: Ufuk Saka
- Türü: Roman
- Basım Tarihi: Kasım 2015
- Sayfa Sayısı: 430 Sayfa
- Yayınevi: Sis Yayıncılık
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI