
Vedat Milor’un İtalya kitabı yemek hakkında olmaktan çok bir gezi rehberi niteliğinde hem de alternatifi bırakın özgün olan, Türkçe olan İtalya gezi rehberlerinin en önemlisi…
Dört günde İtalya’yı dolaşabilir misiniz? Elbette, evet! Dolaşırsınız, gördüğünüz şeyler olur, bir fikir edinirsiniz. Bu yeterlidir, değildir; kişiden kişiye, yani beklentiye bağlı değişir…
Daha fazlasını görmek, tatmak ve asıl olarak gittiğiniz ülkeye, bölgelere “dokunmak” isterseniz ne yapacaksınız peki? Artık eskisi gibi kullanılmıyor, görgülü, denirdi; evet tatilden, değişiklikten öte görgünüzü arttıracak bir gezi ise istediğiniz ne yapacaksınız? Dahası nasıl yapacaksınız…
Herhalde ilk kaygıyı şöyle formüle edebilirim: Görgünüzü artıracak nitelikte böyle bir İtalya gezisi için çok mu para sarfetmek gerekir? Standart 4 gece 5 gün’lük –ya da hadi bilemedin(m), 6 gece 7 gün’lük olsun- bir İtalya turundan daha ne kadar fazla para harcamalıyım? Çok değil bence, belki daha bile az! Ama her koşulda var olduğunu kabul edebileceğim bu –çok geniş bir spekturuma yayılabilecek- mali farkı da azaltacak en önemli kaynak ise elbette bilgi… Buna dair bir tartışmaya ise mahal yok!
Tur şirketleri, otelerden uçak biletlerine, transferlerden yemek yenecek yerlere kadar, gezinizi daha ucuza mal edebiliyorlarsa, bunun “özetle” nedeni sahip oldukları spesifik bilgi ve deneyim. İşini ehliyle yapan ve hakkıyla fiyatlandıran tur şirketinin sizin üzerinizden kâzandığı paranın dayanağı ya da size asıl olarak sattığı bu bilgidir sakın unutmayın.
Bu bilgiyi bir şekilde siz de biriktirebilir yada ulaşabilirseniz, demek ki daha ucuza farklı ülkeleri, bölgeleri ve kültürleri görebilir ve/ya da daha fazla temas kurabilir, öğrenebilir, kavrayabilir, kültüre dönüştürebilir, biriktirebilirsiniz kendinizde; geçerken gezdim gördümden fazlasını elde edebilirsiniz, gördüğünüzün yanına yaşadığınızı katabileceğiniz için görgünüz artar; yoksa bugün teknoloji sağolsun, evden çıkmadan yada telefonu elinden düşürmeden tüm dünyayı gezmek pek ala mümkün –hoş bizimi gezerken de telefonu bıraktığımız yok ya-… Ama bu görgüye, kültüre dönüşebilir bir gezi olamaz… Bilgiye, doğru bilgiye ama canlı ve kültüre dönüşmeye hazır anlamında işlenmiş ve o içinde olduğunuz an ile uyumlu, yani o anın ihtiyacına (aklınızda ürettiği sorulara, yansımalara) yanıt olabilen bilgiye ihtiyacınız var gezerken. Örneğin hayatınızda herhangi bir kesitinde okuyabileceğinizi bir tarih kitabındaki “statik” bilgi değil gerekli olan. Sizinle etkileşime girebilecek, yaşanmışlık süzgecinden geçmiş olmalı. Sizin geçtiğiniz yollardan daha önce geçmiş birinin süzgecinden geçmiş… (Ama bu tarih kitabını bir de orayı gezip gördükten sonra okursanız göreceksiniz algınızın nasıl da açıldığını.)
Bu süzgeç rehberliktir.
Kendi kendinize organize ettiğiniz gezilerin belki de en büyük eksiği başınızdaki rehber olur çoğu durumda: Bilen biri yani sizden daha iyi bilen biri. Daha önce hiç gitmediğiniz bir coğrafyayı ne kadar bilebilirsiniz ki? Mümkün mü? “Biz en iyisi mi rehberli bir tura katılalım,” çoğu durumda en kolay çözümdür. Ama tur (diğer katılımcılar ve rehber) sizin meraklarınızı paylaşmıyorsa, bakmaktan, görmekten çok sizin gibi dokunmakla, öğrenmekle ve kültürüne katmakla alakalı bir derdi yoksa ne olacak –ki aksi pek mümkün değil bugün Türkiye çıkışlı turlar için? Başa döneceksiniz! Siena ile Floransa arasına bir ortaçağ kasabasında durmuşsa otobüsünüz sevineceksiniz… Roma’ya doğru koştururken geçtiğiniz toprakları yakan güneşin Toskana Güneşi olduğunu sakın unutmayın!
Peki alternatifi? Kendi turumu kendim yaparım!
Ama size bir rehber lazım! En azından güçlü referanslar… İnternet imdadınıza yetişebilir: Trip mirip edvayzır ya da popüler olanı size tanıtan bir dizi başka uygulama… Güvenemediniz değil mi? Geçilmez ama hadi harcayacağınız parayı geçtim; peki ömrünüzde bir daha gelemeyeceğiniz ve yıllık izninizin belki de tamamını tüketeceğiniz bu tatili, kaynağı belli, daha sağlam referanslarla şekillendirmek istemez miydiniz?
Rehber kitap alırım!
Çok iyi fikir… Amerikalılar için yazılmış ve google translate ile Türkçe’ye kazandırılmış bir rehber kitapla yolunuz açık olsun… “Çav!”
Size yol gösterecek rehberinizi tercüme edenin Roma hakkında sizden daha az fikri olduğunu anladığınızda durumu çaktırmamaya çalışmaktan başka çareniz kalmamış demektir… Hiç olmasa tashih etselerdi de kitabı da şehrin öteki ucunda aramasaydık şu lokantayı, demeyin sakın!
Evet, nerede yemeliyiz? Kazıklanmadan lezzetine nasıl varacağız bu bölgenin yöresel mutfağının? Zor… Tur ile de gitseniz zor, biliyorsunuz.
Oysa ki bir kültüre dokunmanın en güzel yolu damağınızı kullanmak… Ama binlerce seçenek içinden doğrusuna ulaşmak için ne yapmalı, Via Michelin örneğin yol göstericiniz olabilir mi? Telefonunuza da indirebiliyorsunuz artık, üstelik illa ki yıldızlı –yani pahalı- lokantaları değil daha düşük bütçeli yerleri de sınıflandırıyor ve öneriyor…
İyi lokantaların yoğunlaştığı kentler, kasabalar ve –bizde pek olmaz ama- köyler ve kırları işaretleyerek başlayabilirsiniz seyehat planınızı oluşturmaya haritanız üzerinde… İyi yemek demek demek kültür demektir. İyi lokantaların olduğu, toplandığı bölgelerde ören yerlerini de, tarihi de, sanatı da, iyi insanları da bulacaksınız hiç kuşkunuz olmasın… Bir de tabii ki iyi şarap bulabilirsiniz. Avrupa merkez olmak üzere batı uygarlığı aynı zamanda şarap kültürüdür de; iyi şarabı takip ederek, medeniyeti de bulabilirsiniz…
İyi lokantaları bulmak ise çok kolay değil.
Gezi rehberi kategorisine girebilecek o kadar az kitap var ki Türkçe olarak yazılmış… İnsanın interneti suçlayısı geliyor ama gerçek elbette ki farklı. Evet internette çok fazla gezi ile alakalı site, blok var. Bu aşırı bilgi bir yerden sonra filitre edilemediği ve eleştirilemediği için kullanılır olmaktan çıkıyor. Hoşgeldin Big Data… Saygınlığını kaybetme risiki taşıyan olağanüstü bir birikim, bilgi ve emek var internette… Çekiminin gücüyle o kadar büyüyor ki yine aynı çekim gücüyle kara deliğe dönüşecek yakında… İçinden çıkamayacağımız niceliği yüzünden niteliğini kaybeden bilgi bu. Nicel birikimlerin nitel dönüşümlere yol açtığı tezi “geriye” doğru da işleyebiliyormuş demek ki yüksek oranda alınan oyun demokrasi getirmediği gibi!
Son zamanlarda bir iki gezginimiz yazıyor kitap formu ile uyumlu, bu tür referans olabilecek nitelikteki rehberleri, bir de Vedat Milor gibi gurmeler. Evet son yıllarda “Gurmeler” çok büyük bir katkı yapıyor… Kültürel aşı gibi, yazılarında, kitaplarında verdikleri (canlı rehberle bile ulaşılamaz çünkü başka bir uzamanlık düzeyindeler) bilgiyle merak uyandırıyorlar çünkü günlük yaşama dokunuyorlar. Peşlerinden gelinmesini tavsiye ediyorlar…
İtalya’ya gidecekseniz, rehber kitap olarak yararlanabileceğiniz Türkçe yazılmış birkaç kitaptan ilki hiç kuşkusuz Vedat Milor’un İtalya kitabı…
İtalya’ya gitmeden edinip size rota çıkarabilecek zenginlikte… Kitabın adı Vedat Milor’un İzinde İtalya olsaydı mesela, çok daha iyi ifade ederdi kitabın potansiyelini… Bu kitap kapağında yazdığı gibi bir Lokanta ve Şarap Rehberi değil sadece… Bu kitap esasen bir gezi rehberi: İtalyan ve hatta Akdeniz kütürünü anlatıyor.
Oysa ki kitabın tanıtımında şunlar yazılı: Vedat Milor, 30 yıl boyunca karış karış gezip tutkuyla âşık olduğu İtalya’yı enfes tatları, büyüleyici şarapları ve değerli anılarıyla harmanlıyor.
Bu kılavuz kitap sayesinde Güney İtalya’da sıcacık bir dağ kasabasında gelenekselliği bozulmamış organik tarımın size sunduğu meyve ve sebzeleri yiyebilir, nadide tartufo mantarının tadına Piemonte’de bakabilirsiniz. Sicilya’nın en güzel sahil kasabalarında hafif bir balık yemeğinin ardından denize girebilir, Venedik’te Muro’nun şarap barında neşeli esnafla kadeh tokuşturabilir, Toscana’da o güzel şarap bağlarını gezebilirsiniz.
NTV Yayınları bile olsa, yeterli “görgüye” sahip olmadıkları için sanırım, Toskana yazamıyorlar örneğin, Türkçesi olabileceğini düşünebilecek kadar aşina değiller konuya yani İtalya’yı bilmiyorlar besbelli… Kitabı baskıya hazırlayanların İtalya hakkındaki “görgüsü” ile kitap arasındaki açı üzücü. Vedat Milor’un zaman zaman ifade ettiği formülasyonu kullanacak olursam, çok iyi kebap yapabilecek Adanalı bir kebapçıyı Balık lokantasına şef yaparsanız pulbiber ve baharata bulanmış balığı iade eden müşteriye “Ama manzaramız süper,” demek zorunda kalırsınız. Sonra da “tükkanı” kapatırsınız ya da gerçeğinize döner kebapçıya çevirirsiniz dekorasyonu dahi bozmadan!
Oysa ki hem para kazanacak iş yapıp hem de yaptığınız işe ve tüketicisine saygı göstermeniz mümkün… Tüketicinin parasıyla rezil olma ölçütü hazırlansa aslında durumumuz ortaya çıkardı ve eminim tüm geç kapitalistleşmiş ülkeler içinde Türkiye birinciliğe otururdu…
Vedat Milor’un İtalya kitabı yemek hakkında olmaktan çok bir gezi rehberi niteliğinde hem de alternatifi bırakın Türkçe olan İtalya gezi rehberlerinin en önemlisi…
Not:
Bu yazıyı aylar önce tasarlamış ama bir türlü yazamamıştım. Fransa’nın batı sahilindeki şarapları kadar yemekleri ile de ünlü Bordo şehrinde sakin bir pazar sabahı, dönüş uçağını beklerken, bir çırpıda yazıverdim. Demek ki yeterli görgüye burada ulaştım!
Bordo, Bordo Mutfağı ve Bordo şarapları hakkında çok az bilgiye sahipken ve üzerine okumadan, internette araştırma yapmadan, Via Michelin ve diğer telefon uygulamarını karıştırmadan geldim buraya; yeni edinilen bir arkadaşın aklına, birikimine ve kültürüne güvenerek, teslim olarak geçirilen dört muhteşem günün verdiği hevesle yazıldı. Teşekkürler Murat Mumcuoğlu! https://sarapatolyesi.net/
Umarım önayak olmaya devam edersen gezmek, biriktirmek, görmek isteyenlere ve yine umarım birgün bir Gezi Rehberi yayınlarsın Fransa hakkında…
- Lokanta ve Şarap Rehberi – İtalya
- Yazar: Vedat Milor
- Türü: Gezi
- Baskı Yılı: 2014
- Sayfa Sayısı: 416 Sayfa
- Yayınevi: NTV Yayınları
- DİNE VE SAVAŞA BULANMIŞ BİR ÜLKEDE SİYASİ POLİSİYE: SOKAKTA SİREN SESLERİ - 6 Haziran 2022
- Akademisyenlerden KHK Öyküleri üzerine bir söyleşi - 7 Nisan 2018
- Aslında, Ercan Kesal ve Popülere Övgü - 2 Aralık 2017