A’mâk-ı Hayâl; Hayalin derinliklerinde gezinmek üzerine

A’mâk-ı Hayâl… Hayalin derinlikleri… İsme bakar mısınız ne kadar büyüleyici. Oysa biz günümüzde gittikçe artan gerçeğin o katı yalınlığı ile yaşıyoruz.

Adına dünya dediğimiz bu durağı, derin bir üzüntüye kapılmadan seyretmek acaba mümkün mü?
(kitaptan)

A’mâk-ı Hayâl… Hayalin derinlikleri… İsme bakar mısınız ne kadar büyüleyici. Oysa biz günümüzde gittikçe artan gerçeğin o katı yalınlığı ile yaşıyoruz. Savaşlar, şiddet, açlık, yoksulluk kol geziyor. Hayallerimizin bile satın alındığı ve tüketim toplumunun gittikçe canavarlaştığı bu gerçek günlerde işte bu ismin cazibesine kapılıp kitabı okumaya başladım. A’mâk-ı Hayâl… Ancak  ilk sayfalardan itibaren bugünlerde havada uçuşan cemaat, tarikat, batinilik gibi kavramlarla karşılaştığımda kitapla arama bir mesafe girdi ister istemez. Sonra bir arkadaşımın, dikkat et bu kitap 19. yüzyılda neredeyse yüz yıl önce yazılmış, ön yargısız oku ve görekeceksin ki insan ruhuna hitap eden güzel bir kitap ancak tasavvuf söylemini ve 19.yuzyıl Osmanlı edebiyatını, Rönesans’ı, Osmanlı’nın din ve devlet ilişkisini bilmen gerek, deyince onun bu motivasyonu ile önce okuyup sonra da Türk Dili Ve Edebiyatı öğretim üyesi Doç Dr.Şerife Yalçınkaya ile konuşmanın kitabı anlama konusunda daha çok yardımcı olacağını düşündüm.

Şerife Hanım, bu kitabın günümüz  dünyasında durduğu yer benim kafamı kariştırdı. Bu kitap bir öykü kitabı mı, bir felsefe kitabı mı, bir din kitabı mı? 

Ş.Yalçınkaya : Evet önce bu kitabın durduğu yeri söylemek yanlış anlaşılmaları önlemek için çok önemli. Şer’i İslam(şeriat) ve tarikatlar arasındaki çizgiyi çekmek lazım önce. Kitap ve Ahmet Hilmi’nin yerini ancak bu çigiyi çekerek anlayabiliriz. İslam coğrafyası doğduğu yerden genişledikçe çeşitli kültür dil ve inançların ve eski mistik algıların etkisi altında kalmış ve doğal olarak özellikle 11. yüzyıl ve sonrasında bu çeşitlilikten farklı farklı İslam anlayışları ile mezhepleşme ve tarikatlar doğmuştur. Tasavvuf bu farklılıklardan doğan bir İslam yorumudur. Arap coğtafyasındaki Şer’i İslam’dan farklıdır. Nasıl farklı derseniz, Şer’i İslam’ın katı kuralları yerine bilim felsefe mitoloji mistik inançlardan etkilenmiş, sorgulamaya açık daha modern bir din anlayışının yerleştiği derya deniz bir konudur. İşte Filibeli Ahmet Hilmi bu kitabı Arab İslam’ına  yenilikçi ve daha mistik bir görüş kazandıran Anadolu Tasavvufu etkisinde kalarak yazmıştır. Bütün bu söylediklerimi yüz yıl önce söylüyormuşum gibi düşünün tabii ki. Osmanlı parçalanmış, Rönans olmuş ve medrese/ tekke çatışması var. Yani Şer-i İslam ile yenilikçi pozitivist İslam çatışması. Böyle düşününce  Ahmet Hilmi ve kitabı, inanılmaz yenilikçi ve  sorgulayıcıdır. Bu nedenle radikal dincilerin tepkileri ile karşılaşmıştır haliyle.

 

Bana bu kitabı edebiyatçı kimliğinizle kısaca anlatırmısınız?

Ş.Yalçınkaya :Bu kitap bir yol hikayesidir. Daha doğrusu çerceve hikaye tekniği ile anlatılmış bir yol hikayesidir. Hem Doğu edebiyatında hem Batı edebiyatında çerceve edebiyat dediğimiz bir ana konu içerisinde iç içe anlatılmış öykülere ait çeşitli örnekleri vardır. Mesela Decameron Hikâyeleri ve  Birbir Gece Hikâyeleri bu tarz anlatımlardır. Kahramanımız Raci hayatı sorgulayan bir insandır. Hem dinde hem pozitif bilimlerde cevabını bulamadığı soruları vardır. Gerçeği bulmak için Aynalı Dede isminde bir bilgenin aracılığı ile çeşitli hayal yolculuklara çıkmıştır.  Bu yolculukların sonunda Aynalı Dede kaybolmuştur ve Raci gerçeği bulmuştur. Gerçek çok çarpıcıdır.

 

Peki, Raci’nin bulduğu gerçek nedir?

Ş.Yalçınkaya:Bir mürşid eşliğinde yol boyunca çeşitli merhalelerden (istek, aşk, şüphe, hayret) geçerek ve olgunlaşarak varlığın birliğini ve insanın yokluk bilgisi bulacaktır. Vahdet-i vücut (varlığın birliği) nazariyesine göre bir yaratıcı var. Yani her şey yaratıcının, Allah’ın görüntüsüdür Tasavvufa göre. Bu dünya gölgelerden oluşmuştur. Bakın burada ilginç bir şey söyleyeceğim. Bu bilginin Platon kuramı ile, YeniPlatonculuk vasıtasıyla ilintisi var.

 

Platon ile bağlantısı mı var? Gerçekten çok ilginç şeyler söylüyorsunuz.

Ş.Yalçınkaya: Evet, Platon’un idealar teorisi ile benzerlik vardır. Platon’a göre bu alem idealar alemidir. Ünlü mağara teorisi. Gerçek sanılan mağaraya vuran gölgelerdir ve bu alem aynen tasavvufta olduğu gibi aslında gerçek değildir.

 

Bu kitabın esas vermek istediği mesaj nedir sizce? Aradan yüzyıl geçmiş ve hala bu kitabı okuyoruz.

Ş.Yalçınkaya: Bu kitabın ikinci bölümü çok çarpıcıdır aslında. Bu bölümde Raci, dünyada aptallık ile abdallık arasındaki ince çizgidedir, yani cinnet hali. Varlığa doğru giderken artık dünya ile iletişimi kopmak üzere. Normal sıradan insan çizgisinden çıkmıştır. Yazar burada bizim deli dediğimiz aslında gerçeğe yaklaşmış mecnunların tımarhaneye kapatılmasının trajedisini vurguluyor. Daha felsefi bir söylemle Batı ve Doğu üzerinden, materyalizm ile spiritüalizmin(metafiziğin) mücadelesini vurguluyor. Yanlız Ahmet Hilmi bu eserinde hayatın anlamını sorgularken felsefe yerine hikmet kavramı ile sorguluyor.

Gerçekten çetin ceviz bir kitap bu. Tasavvuf, felsefe, Osmanlı Edebiyatı, Rönansans’ın etkilerini bilmek gerek anlamak için. Kendi adıma verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyorum.

***

Röportaj sonrası Şerife Yalçınkaya’nın son cümlesi takıldı aklıma. Materyalizm ve metafiziğin mücadelesi. Dünya tarihi boyunca bilim, felsefe, din üzerinden bunun mücadelesi verilmiş hep. Aslında bırakın filozof ve din alimlerini dünyalı her birey, hele modern zamanların akıl almaz hızıyla yol aldığımız bu çağda kendi içinde bunun mücadelesini veriyor. Gerçek nedir? Varlık nedir? Ölüm korkusu ve hiçlik kavramları. Aklımızla kabul ettiklerimiz ve akıl dışı neredeyse dünyanın ötesine taşan duygularımız, hayallerimiz, coşkularımız. İnsanoğlunun hayatı anlama karmaşası hiç bitmeyecek.

Yıllar önce yazılmış bu kitabı okursanız Filibeli Ahmet Hilmi belki bu karmaşaya ait bir sorunuza cevap verebilir, belki de aklınıza yeni bir soru gelebilir, kimbilir.

***

Doç. Dr. Şerife YALÇINKAYA kimdir?
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1989 yılında mezun oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’nda yüksek lisans ve doktora yaptı. Halen Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Klâsik Türk Edebiyatı başlıca araştırma alanıdır. Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı’nda Dilin Cinsiyeti konusunda dersler vermekte, gazellerin yapı incelemeleri ve geleneksel hikâyeler üzerine araştırmaları devam etmektedir. Nâbî hakkında bir kitabı, editörlüğünü yaptığı iki kitabı ve bilimsel dergilerde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır. Evli ve iki çocuk annesidir.

  • A’mak-ı Hayal
  • Yazar: Filibeli Ahmet Hilmi
  • Baskı Yılı: 2014/ 16. Baskı
  • Sayfa Sayısı: 218 Sayfa
  • Yayınevi : Kaknüs Yayıncılık
Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Edebiyat Dilsel Bir Etkinliktir

Read Next

Sinan Sülün’den Karahindiba

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *