Behçet Çelik ve Çantasızlar Kampı

Behçet Çelik’in son kitabı Çantasızlar Kampı, Günışığı Kitaplığı etiketiyle okurlarla buluştu. KitapEki olarak, sevilen yazar Behçet Çelik’i Adana Kitap Fuarı’nda bulduk ve sorularımızı yönelttik.

Adana Kitap Fuarı özelinde fuarlara dair yaklaşımını, kaleme aldığı kitaplarını ve geleceğe dair planlarını konuştuğumuz Behçet Çelik söyleşimizi siz takipçilerimizle paylaşıyoruz.

  • Adana doğumlu olduğunuzu biliyoruz. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan ilk çocuk kitabınız “Çantasızlar Kampı”yla Adana Kitap Fuarı’nda okurlarınızla buluşmak nasıl bir duygu?

Adana’da doğdum ve üniversiteye kadar on sekiz sene orada yaşadım. Halen de annem ve babam orada yaşadıkları için yılda birkaç kez gidiyorum. Adana’dan büsbütün kopmuş değilsem de çok uzun süredir değişim hızına yetişemiyorum. Adana benim için bu nedenle esas olarak çocukluğumun ve ilkgençliğimin şehri. Her şeyden önce özlediğim bir yer. Hani, Bernarda Schlink, “Has vatan duygusu, sıla hasretidir. Ama bir yere gitmiş değilseniz de vardır sıla hasreti ve eksikliği çekilenden beslenir; ‘artık’ olmayandan veya ‘henüz’ olmayandan,” der ya, böylesi bir hal benim için de geçerli: Özlediklerim, artık olmayan bir Adana, artık çok geride kalmış çocukluk ve ilkgençlik yılları. Belki bu yüzden Adana’da çocuklarla buluşup sohbet etmek bu “sıla hasreti”ni bir nebze dindiriyor. Bütün değişimine rağmen Adana’ya her gittiğimde bana o yılları hatırlatan ayrıntılar, dokular, sesler, görüntüler kaldığını görüp seviniyorum. Kitap okumayı seven, fuar standındaki kitapları telaşla, merakla karıştıran ya da uzaktan, dikkatle inceleyen çocuklarda da tanıdık bir şeyler var. Fuar ortamı onlarla uzun boylu sohbet imkânı vermese de onlarla bir araya gelmek, onları görmek, neler yaptıklarını seyretmek, aralarında neler konuştuklarına kulak kabartmak hoşuma gidiyor. Bir tür zamanda yolculuk hissi veriyor belki de.

  • Daha önce Günışığı Kitaplığı’nın Köprü Kitaplar koleksiyonu için “Sınıfın Yenisi” adlı bir ilkgençlik romanı yazdınız. Uzun bir aradan sonra yine Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan ilk çocuk romanınız “Çantasızlar Kampı” ile okurlarınızla buluştunuz. Çocuk edebiyatı sizin için nerede duruyor?

Gençler için yazmak beni hayli zorlamış, ama çok da zevk vermişti. Başlarken bu işin altından kalkabilecek miyim, genç okurların severek okuyacakları bir şeyler yazabilecek miyim, diye tedirginlik duymuştum. Bir yandan da bu tedirginlik beni kışkırtmış, motive etmişti. “Çantasızlar Kampı”nı yazmaya başlarken daha önce gençlik romanını yazmış olmanın sağladığı bir güven vardı, itiraf ediyorum, ama bu kez daha da genç okurları hedeflediğim için benzer bir tedirginliği yine yaşadım. Çocuk ve gençlik edebiyatını birkaç nedenle çok önemsiyorum. Okuma zevkini ve yazma alışkanlığını o yaşlarda okuduğum kitaplar sayesinde kazandığım için benim de bugünün genç okurlarına bir katkım olmasını istiyorum. Bu kitapları yazarken genelde yazdığım öykü ve romanların rotasında çıktığım için kendimi tekrar etmek endişesinden bir nebze uzaklaşıyor, bilmediğim, denemediğim ya da az denediğim bir yolda adımlar atmanın heyecanlı tedirginliğini duyuyorum. Bir başka neden de şu: Her iki romanı yazarken de kendi çocukluğumu ve gençliğimi sıkça hatırlamak zorunda kaldım, o yıllardaki halim üzerine düşündüm, kafa yordum. Sanki yazarken daha önce kurmadığım bağlantılar yakalar gibi oldum. Bunları hayal etmiş ya da uydurmuş olmamın da yüksek olasılık olduğunu kabul ediyorum ama o yılları başka bir yoldan giderek, kurmaca vasıtasıyla hatırlamak, o yılları didiklemek ya da kendi hikâyemi başka hikâyelere katmak, kendi hikâyemi, geçip gitmiş yılları başka bir gözle görmemi sağlıyor gibi geldi bana.

  • Çocuklar ve gençler için yazmaya devam edecek misiniz?

Bir önceki soruyu yanıtlarken değindiğim nedenlerle, önceki iki kitapta olduğu gibi beni yazmaya yönlendirecek bir konu bulup geliştirebilirsem, gençlere ve çocuklara cazip gelecek bir hikâye çerçevesinde bu konu üzerinde düşünmek ve yazmak istiyorum.

  • Adanalıların kitap fuarına katılımını nasıl buluyorsunuz? Geçmiş yıllara kıyasla bu yıl nasıl?

Geçmiş yıllardaki gözlemlerim, bu fuarın adının “Adana Kitap Fuarı” değil de “Çukurova Kitap Fuarı” olmasının ne denli doğru olduğunu düşünmeme neden olmuştu. Çünkü fuarın ziyaretçileri sadece Adanalılar değil; Mersin, Hatay ve Antep’ten fuar için gelen okurlar hiç az değil. Özellikle bu şehirlerde okuyan üniversite öğrencilerinin yoğun bir katılımı oluyor fuara. Ayrıca Adana’da ve öbür şehirlerde kültürel etkinlikler az olduğu için fuar kapsamındaki toplantılar da bir hayli ilgi görüyor. İstanbul Kitap Fuarı’nda genelde salonlar boştur, buradaysa durum farklı. Bu yıl fuara ilk hafta sonu katıldım, ilgi önceki yıllardan biraz az göründü gözüme, ama esas olarak hafta içerisinde ve ikinci hafta sonunda katılanların gözlemleri daha yerinde olur. Benim katıldığım hafta sonu Adana’da dinmek bilmeyen bir yağmur vardı, bu da etkilemiş olabilir katılımı.

  • Okurlarınızla buluşmanıza vesile olan kitap fuarları sizin için ne ifade ediyor?

Öğrenciyken, İstanbul Kitap Fuarı Tepebaşı’ndaydı ve hemen her gün giderdim. Daha ucuz kitap alabilmek, kitapçılarda bulamadığım kitapları bulma ihtimali, düzenlenen etkinliklere katılmak, sevdiğim, saydığım yazarları uzaktan da olsa görmek, belki iki kelime konuşmak çok hoşuma giderdi. Artık fuarlarda o heyecanı duyduğum söyleyemem. Okurlarla buluşmanınsa ayrı bir tadı var, özellikle genç okurlar okudukları hakkında daha dobra, daha doğrudan düşüncelerini söylüyorlar. Geçen pazar günü kitap imzalatan ortaokul öğrencisinin yanımdan ayrılırken, “Hayırlı işler,” demesi sonradan çok hoşuma gitti ve bana manidar geldi. Fuarlar giderek bir kültür mekânı olmaktan çıkıp alışveriş mekânlarına dönüştü, daha doğrusu ağırlık ikinciden yana arttı. O ortaokul öğrencisinin çok da farkından olmadan bunu ifade etmiş olması ilginçti. Yine de özellikle genç okurlar için kitap dünyasını, yayın dünyasını biraz daha yakından görüp tanımaları açısından kitap fuarlarının ayrı bir önemi var. Kitap okumanın insanı sosyalleşmekten uzaklaştırdığı yönünde bir önyargı oluyor bazı anne babalarda. Fuarlar farklı bir tür sosyalleşmeye de vesile olabiliyor. Benim için kitap fuarları son yıllarda, imza etkinliğim varsa oraya gelenlerle sohbet edip tanışmak ve başka zamanlarda göremediğim yazar, çizer, yayıncı, editör eşi dostu görebilmek yönünden bir anlam taşıyor. Hafta içi yolumu düşürebilmişsem stantlardaki, raflardaki kitapları kurcalayıp karıştırmak da hâlâ çok zevkli.

  • Çocukların sonsuz bir hayal dünyası var… Okudukları kitaplardaki kahramanların yaratıcısıyla yani kitabın yazarıyla tanışması başka bir mutluluk hissettiriyor onlara. Bu bağlamda yaşadığınız ilginç bir anınız var mı?

“Çantasızlar Kampı” çok yeni, onunla ilgili aklıma gelen ilginç bir anım yok, ama “Sınıfın Yenisi”ni okumuş bir gencin yanıma gelip, “Kitabınızı okuduktan sonra ben de bir şeyler yazmaya başladım, bunları nasıl yayınlatabilirim?” diye sorması çok mutlu etmişti beni. Edebiyat kitapları, okurların içindeki yaratıcı cevheri kışkırtır, çok zaman yeni kitaplar okumaya yöneltir okuru, bazen de yazmaya. Beni de o genç arkadaşımın yaşındayken bir şeyler karalamaya okuduğum birkaç yazar kışkırtmıştır. Bir keresinde de “Sınıfın Yenisi”nin iki karakterinden biriyle adaş bir öğrenci yanıma gelip, “Biliyor musunuz benim adım Emre, en yakın arkadaşımın adı da Arda,” demişti. Bu rastlantıya o da çok şaşırmıştı, ben de.

  • Çantasızlar Kampı
  • Yazar: Behçet Çelik
  • Türü: Çocuk
  • Baskı Yılı: Eylül 2016
  • Sayfa Sayısı: 164 Sayfa
  • Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Gün Çağ Aydın
Takip için
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Borges Hakkında Çok Az Bilenen Gerçekler

Read Next

İzmir Öykü Günleri 15. Kez Merhaba Diyecek

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *