
Yasmina Khadra’nın yaklaşık olarak 40 dile çevrilmiş olan romanı “Saldırı”, Ortadoğu coğrafyasının kanayan yarası olan Filistin sorununu irdeliyor.
Yasmina Khadra’nın yaklaşık olarak 40 dile çevrilmiş olan romanı “Saldırı”, Ortadoğu coğrafyasının kanayan yarası olan Filistin sorununu irdeliyor. Roman Nevra Gürsoy’un çevirisiyle Destek Yayınları tarafından yayımlandı.
Tel Aviv’de kalabalık bir restoranda hamile kılığına girmiş bir kadın canlı bombanın kendini patlatmasıyla başlıyor roman. Saldırı bir anda şehrin gündemine oturuyor. Doktor olan İsrail asıllı Emin ise hastanede gün boyunca gelen yaralıları tedavi etmeye uğraşır. Katliamın tüm boyutlarını kendi gözleriyle görür. Yaralılardan bir tanesinin Emin’in tedavisini reddetmesi insanların milliyetlerinin farklılığı üzerinden birbirlerine duyduğu nefreti gözler önüne seriyor. Hümanist ve görevini layıkıyla yapmaya çalışan Doktor Emin, Arap olduğu gerçeğiyle bu esnada karşılaşıyor.
Gün boyu yaralılarla uğraşan Emin artık evine döner. Karısı Sihem ise 3 günlüğüne şehir dışına çıkmıştır. O gün gelmesi gerekirken Emin eve geldiğinde karısının olmadığını görür. Daha sonra apar topar hastaneye çağrılır. Hastanede nöbetçi doktor varken ve aslında kendisine ihtiyaç yokken çağrılmasından şüphe duyar. Hastaneye gittiğinde hayallerini alt üst eden gerçekle karşılaşır. Kendisine param parça olmuş bir ceset gösterilir. O ceset karısı Sihem’e aittir.
Doktor Emin, canlı bombanın karısı olduğu gerçeğiyle karşılaşınca uzun bir süre kendine gelemez. Denize girmekten keyif alan, modern bir görünüm çizen, gezmekten, dolaşmaktan bir hayli zevk alan karısı nasıl olur da dinci bir örgütün militanı olur ve bir de bu yetmezmiş gibi çocukların bulunduğu bir lokantayı havaya uçurur?
İsrail gizli servisi ve polisi derhal bu olayı araştırmaya koyulur. Soruşturmanın bir parçası olarak Doktor Emin’in ifadesi polis açısından önem taşır. Doktor Emin sorguya alınır. Bu sorgu Emin açısından oldukça yıpratıcı ve ağır geçer. Hiçbir şeyden haberi olmayan Doktor Emin, karısının yaptıklarından haberinin olmadığına polisleri inandıramaz.
Emin karısının böyle bir militana dönüşmesini bir türlü anlayamaz. Küçük burjuva bir yaşantıları varken, hiçbir şeyleri eksik değilken karısı kendisini ve başkalarını öldürmeyi nasıl seçer sorusuna bir türlü cevap üretemez.
Doktor Emin bu durumun nasıl gerçekleştiğini anlamak için kendi başına araştırmaya girişir. Bu araştırma esnasında karısının bu mücadeleye nasıl girdiği, ne tür sorumluluklar aldığı gerçeğiyle yüzleşecektir.
Kitap, Filistin sorununa farklı bir bakış açısı getiriyor. Kendisini İsrailli yerine koyan Arap asıllı bir doktorun kendi halkının sorunlarının dışında kalmasını ve o mücadeleye yönelik eleştirel bakışını ele alıyor.
Karısı bu yola giderken Emin’e bir mektup gönderir ve tercihinin ne olduğunu tüm açıklığıyla anlatır; ‘Mutluluk paylaşılmadıkça neye yarar Emin aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçlerim sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, bense onları hak etmek. Vatanı olmayan hiçbir çocuk güvende değildir… Bana darılma. Sihem.’
Bir halkın özgür yaşamak uğruna tüm sertliklere göğüs gerdiğini ve bu sertliklere aynı sertlikte cevap verdiğini romanda tüm açıklığıyla görebiliyoruz. Filistin coğrafyasındaki dinci örgütlerin faaliyetleri temelinde yazılan roman bir nebze de olsa İsrail’in şiddet politikasını bizlere anlatabiliyor.
Ancak romandan hareketle Filistin’in özgürlük mücadelesini sadece dinci örgütlerin yürüttüğü yanılgısına düşmemekte fayda var. Roman dinci örgütlerin mücadelesine ve onların perspektifine ışık tutuyor. Objektif bir şekilde yazılmaya çalışılan roman İsrail’in ve dinci örgütlerin şiddet yöntemlerini birbirine yaklaştırıyor. Küçük burjuva bir doktorun ne kadar olayların uzağında kalmak istese de aslında bunu başaramadığını anlatıyor bizlere.
Filistin’de akan kanın bir roman aracılığıyla okura anlatıldığını görüyoruz. Bu tip bir roman elbette ki politik bir çözüm üretme noktasında durmuyor. Sadece akıp giden sürece kendi açısından bir ışık tutuyor.
Akıcı bir dille ve sürükleyici bir hikayeyle yazılmış bir roman. Tüm dünyayı yakından ilgilendiren bu şiddet sarmalının ufak bir parçasına ışık tutan “Saldırı” romanının 40 dile çevrilmiş olması ve tüm dünyada oldukça fazla okunması tesadüf olmasa gerek.
Keyifli okumalar…
![]()
|
- OYUNU MUAZZAM OYNAMAK - 3 Aralık 2019
- Bir Fantastik Yolculuk: Antika Titanik - 28 Eylül 2018
- Julio Cortázar’ın ince işçiliği; Ayak İzlerinde Adımlar - 21 Şubat 2018
FACEBOOK YORUMLARI