Bonzai’deki Yazınsallık Hakkında

Sonsuz aşkın metaforu olarak Bonzai’yle simgelenen bir aşk öyküsü bu.

Julio ve Emilia’nın tanışmaları, birbirlerini baştan çıkarmaları, geçmişleri; duygu-cinsellik-edebi metinlere dayalı aşkları; ayrılmaları, ayrıldıktan sonraki yeni ilişkileri ve son olarak da Julio’nun kitaplar üzerinden gelişen yaşantıları… Yetmiş iki sayfalık kısa romanın zorlama özeti aslında bu kadar. Ya da şöyle: “Sonunda kız ölür ve oğlan yalnız kalır; gerçi oğlan kızın, Emilia’nın ölümünden birkaç yıl önce yalnız kalmıştı. Kızın adı Emilia ya da Emilia’ydı diyelim, oğlanın adıysa Julio, Julio’ydu. Julio ve Emilia. Sonunda Emilia ölüyor, Julio ise ölmüyor. Gerisi edebiyat”

Anlatıcı sanki bir film izlemiş, karşısındaki okuyucuya filmi kısa ve özlü biçimde özetliyor. Julio konuşuyor ama konuştuğu duyulmuyor. Birisi sesini açmalı. Bu paragrafın içinde hem geniş, hem geçmiş hem de şimdiki zaman kipleri kullanılmış. Bir taraftan da yazar adayı anlatıcı bir belirsizlik havası hissettiriyor ve şöyle diyor açıkçası: Okuduğun metin bir kurmaca, baştan anlaşalım. Aslında hiçbir şey olmuyor. Olup bitenler iki sayfada, hatta yukarıda olduğu gibi metnin girişindeki tek paragrafta bile anlatılabilir. Yazar adayı Julio, ünlü yazar Gazmuri’nin düzeltmek üzereyken elinden alınan Artıklar romanından esinlenerek Bonzai adlı kendi metnini kurguluyor. Melodrama benziyor ama ona nasıl şekil vermesi gerektiğini biliyor. Gazmuri’nin romanı hiçbir şey anlatmıyor, ancak Bonzai’deki hikâyeye benziyor. Kurmaca sorunsallaştırılıyor böylece.

Her şeye hakim anlatıcının varlığı her ne kadar rahatsız edici olsa da gözlem ve diyaloglarla hafifleyen bir etki var. Bonzai hem yazar adayı Julio’nun hem de yazar A. Zambra’nın romanı. Her şeye hakim anlatıcının ve yazar anlatıcının kendini göstermesi mantıklı. Ancak geleneksel anlamda yazar anlatıcı ve her şeye hakim anlatıcının okuyucuyu çok sıkı kontrol eden, daraltan, her şeyi bilen havası bu romanda yok. Bunu sağlayan da bizzat bir kurmaca okuduğumuzun ve bu kurmacanın yer yer sorunsallaştırıldığının farkında olmamız. Anlatıcıların bunu zaman, sözcük ve parçalı kurguyla sürekli hissettirmesi de cabası. Metinde betimleme yok denecek kadar az. Bu bilinçli bir seçim, kişileri canlandırmak tamamen okuyucuya bırakılmış. Karakter, olay yok. Kişilerin eylemleri var. Çatışma da yok. O zaman bu kısacık romanı elimden bırakıp bırakıp tekrar almamı, defalarca yeniden okumamı sağlayan şey ne olabilir? Ne anlattığı değil, nasıl anlattığı meselesi diyelim özetle.

Bonzai’ye özgü en dikkat çekici yazınsal öğelerden biri de şu: hikâyenin kurgulanma biçiminin yarattığı boşluk ve belirsizlikler okuyucuyu nasıl etkin kılıyorsa; sözcük seçimi ve cümlelerin oluşum biçimi de aynı durumu destekleyici etki yapabiliyor. Şimdi bu tespiti biraz açalım: Emilia, Julio ile takılmaya başlamadan kısa süre önce tıpkı “ İspanyollar gibi düzüşmeye” karar vermiştir. Metnin daha ikinci sayfasında ilk okuduğumda şaşırdığım ve biraz da rahatsız olduğum “düzüşmek” sözcüğünü, çevirmenin nasıl olup da seçtiğini bir türlü anlayamamıştım. Hulki Aktunç’un, Tanıklıklarıyla Büyük Argo Sözlüğü’nde sözcük, iki ya da birkaç kişinin cinsel ilişkide bulunduğunu anlatmada kullanılan bir eylem olarak tanımlanmış. Burada düzüşmek sözcüğüyle ilgili olarak önemli bir ayrıntı olduğunu düşündüğüm, çevirmenin sözcüğün anlamıyla ilgili dipnotunu da eklemek istiyorum: “Orijinal metinde geçen ‘follar’ sözcüğü Şili İspanyolcasında olmayan, İspanya’da kullanılan bir sözcük. Emilia bundan sonra düzüşmeye karar verdiğini söylerken İspanya’ya özgü bir şeye duyduğu özlemi dile getiriyor. (s.14)”

Emilia artık kimseyle sevişmeyecek, kendini birine bırakmayacak, kimseyle yatıp kalkmayacak, ne ..kişecek ne ..kuşacaktır. Julio’ya bunun Şili’yle, genç Şilililerle ilgili bir sorun olduğunu belirtir. Sevişmek için fazla gençtirler. Şili’de sevişmiyorsan sadece ..kişir ve ..kuşursun. Ama Emilia, Julio’yla ..kişmek ve ..kuşmak istemez. Düzüşmeyi tercih eder, tıpkı İspanya’da olduğu gibi. Ancak Emilia o zamanlar İspanya’yı bilmez, yıllar sonra bol bol düzüşeceği Madrid’de yaşayacaktır ama artık Julio ile değil. Aşkın başlangıç metaforu olan yumru biçimini aldıktan sonra; bir iki saatliğine ayarladıkları evlerde çarşafları pisco sour kokteyli kokan motellerde düzüşmeye devam ederler. Bir yıl boyunca düzüşürler ve bu bir yıl upuzun olsa da onlara kısa gelir. Düzüşmek sözcüğü yukarıdaki biçimde sözlükteki tanımına en yakın yani cinsel ilişkiye girmek anlamında kullanılıyor. Peki, Emilia’nın Julio ile aşklarında İspanya’ya özgü bir şeye duyduğu özlem bu mu gerçekten?

Ahmet Oktay’ın “Yazın İletişim İdeoloji” kitabında yer alan “Argo Üzerine Düşünceler” yazısının bir bölümü her ne kadar farklı bir bağlama ait olsa da konuya oldukça ilginç bir bakış açısı getiriyor: “Belden aşağı kullanımlarda salt o yanıyla bile, argo halk kültürünün kimi değerlerini kendince nesnelleştirme çabasının imi sayılmalıdır diyorum. Bu çaba yeterli, tamamlanmış değildir elbet. Ama sevişme olgusunu ‘muamele’ ya da ‘düzüşme’ sözcükleriyle karşılamak yalnızca belden aşağı olmak, cinsel ilişkiyi değerden düşürmek değildir. Bu sözcükler doğal ve tensel olana da gönderiyor aynı zamanda, aşkın son kertede bir ‘teknik’ de gerektirdiğini vurguluyor. Böylece yazın dünyasının kişileri de buradan, günlük iş-güç ortamının içinden görülebilmek olanağına kavuşmaktadır. Bu sözcükleri kullanan aşkı algılayış biçimini olduğu kadar uygulayış biçimini de açığa vurmuyor mu aslında? Yalnızca ‘tenlerimiz kadar ruhlarımız da sonsuz bir hazla birleşti” türünden bir cümlenin insanal olabileceğini kim öne sürebilir? ( Adam Yayıncılık, 1. Basım, Şubat 1982, s.100-101)” Düzüşmek sözcüğü, metnin farklı yerlerinde sanki cinsel ilişkide bulunmak anlamında kullanılıyormuş gibi görünüyor ki bu doğru aslında. Ancak aşkı bütünleyen anlamda da kullanılıp duygu değeri yüklenerek ve çoğul anlamlılık yaratarak metnin belirsizliğini sözcükler ölçeğinde artıran bir işlev de kazanıyor. Konuya ilgi duyan okuyucuya romanın 33. sayfasında geçen devam etmek-sürmek sözcüklerinin anlamları üzerine düşünmelerini öneriyorum.

Sonuçta Bonzai romanıyla ilginç bir okuma deneyimi yaşadım. Başlangıçta birkaç kez elimden bıraktım, sonrasında birkaç kez okuyup bitirdim. İçimde yeni keşifler yapmak için bir kez daha okuma isteği uyandırdı. Başucu kitabım oldu. Aslında ben hiç böyle hayal etmemiştim. Çevirmenini tebrik ediyorum.

  • Bonzai
  • Yazar: Alejandro Zambra
  • Çeviri: Çiğdem Öztürk
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 2015
  • Sayfa Sayısı: 73 Sayfa
  • Yayınevi: Notos Kitap

 

Serkan Parlak
Latest posts by Serkan Parlak (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Karaman’da en çok okunan yazar oldu

Read Next

Korkak Yaratıcı Ölümü Haketmiştir

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *