İktidara karşı itaatsizlik gösteren bu vicdan sahibi erdemli insanların hikâyelerini okuyun.
At izinin it izine it izinin at izine karıştığı ki hangisi hangisine karışıyordu benim de karıştırdığım bugünlerde şair İlyas Tunç’un “itaatsiz Portreler” adlı kitabını okuyunca kafamdaki itaatsizlik, biat, pasif direniş, vicdani ret, sivil itaatsizlik kavramları anlattığı portrelerin hikâyeleri ile açıklığa kavuştu.
Bu kitap Anayasa veya kutsal kitaplar gibi sorgusuz sualsiz itaat gerektiren kitaplardan değil aksine sistemi sorgulayan, vicdanında yer bulmayan karşılığı olmayanlara karşı eylem koyanların sivil itaatsizlerin vicdani retçilerin hikâyelerini şiirsel bir dil ile anlatan bir kitap… Şiirsel dil diyorum çünkü bu tür kitapların dili akademik veya belgesel dil olduğunda okunabilirliği daha zor oluyor oysa kitabın dili bir edebiyat dili olunca hele de bu edebiyatçı şair olunca kitabı son sayfasına son satırına kadar okumaya da doyum olmuyor. İlyas Tunç’un şiirdeki ustalığını düzyazı da nasıl kullandığını, okuyanı nasıl hikâyenin içine çektiğini her satırda her hikayede görüyoruz. Bunun en güzel örneği portre hikâyelerinin adlarıdır. Bu şiirsel başlıklar bile bizi yazılanı okumaya çağırıyor. İşte bunlardan birkaç tanesi; Aferin Süfrajet Kardeş, Gerçeğin Gücü Ve Küller, Yine Uzun Uzun Nil’e Baktı, Cam Kadehte Kömürden Kalp, Ağlayan Ağaçlar, Ağaçtaki Kelebek, şık Hala Yanıyor, Her Şey Bir Şarkıdır
İtaatsizlik haksızlıktan doğan iktidara yönelik bir tepki eylemi olmakla beraber bireysel hareketten toplumsal harekete uzanan eylemlerdir. Bireysel derken, önce kişi yapılan haksızlığa karşı geliştirdiği iç sesi yani vicdanın sesini dinlemesiyle başlar. Oysa iktidar bu sesi çeşitli kavramlarla bastırmaya çalışır. Yasak, günah, ayıp bu bastırma argümanlarından yalnızca birkaç tanesidir. Vicdan bu baskıyı reddederek bir sivilce çıkarır; “sivil itaatsizlik”
Aldous Huxley’in “dört köşe bir delikte yuvarlak çivi olma serbestisi” olarak tanımladığı sivil itaatsizlik kavramını literatürlere kazandıran kişi, Henry David Thoreau’dur. 1817 yılında Amerika’nın Concorde kasabasında doğan Henry David Thoreu,1946 yılında Amerika-Meksika savaşı sırasında ödeyeceği paranın adam öldürmek için kullanılacağı gerekçesiyle “kafa vergisi”ni ödemeyi kabul etmediği için cezaevine girer. Thoreu, kafa vergisini ödemesini isteyen polis Sam Staples’in bu isteğini yerine getirmez. Üstelik, Staples’in, “paraya sıkışıksan vergini ben ödeyebilirim” önerisini de geri çevirir. Thoreu, vergisini ödememesini “bir ilke sorunu” olarak açıklayarak, vergi ödeyerek köleci bir devletin işini kolaylaştırmak istemediğini belirtir. Devlet memuru olduğunu ve yasaları uygulamak zorunda olduğunu anlatan Staples’e oldukça açık bir teklif yapar:
“Olup bitenden hoşlanmıyorsan istifa et.”
Gelişmeler karşısında cezaevine konulan Thoreu’nun amacı, tutuklanarak içeri girmek ve böylece dikkatleri kölelik karşıtı harekete çekebilmektir. Ancak, bir gece cezaevinde kalan Thoreu’nun borcu bir yakını tarafından ödenir ve Thoreu serbest bırakılır. Thoreu’nun gelişmeler karşısındaki tavrı da nettir: Vergi borcunu kendisi ödemediği için cezaevinde kalmasının hakkı olduğunu söyler. Ancak, çıkmazsa zorla çıkartılacağı yanıtını alınca, mecburen dışarıya çıkar. Olaydan sonraki ilk görüşmelerinde, kölelik karşıtı hareketin önde gelen isimlerinden arkadaşı Ralp Wald Emerson , Thoreu’ya sorar ; “ Henry, neden buradasın?” o da yanıtlar “ Waldo,sen neden hala burada değilsin?
Thoreu’nun arkadaşına verdiği yanıt aslında bir pasif direniş çağrısından başka bir şey değildir.
Thore’nun bu pasif direniş çağrısına değişik zaman dilimlerinde, yerlerde ve şartlarda katılan kişiler vardır.
Sivil itaatsizlik yürüyüşünün “Gandhi tuz yürüyüşü “ile başladığı da kabul edilir. Mahatma Gandhi’nin Hindistan’da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930’da yaptığı 400 kilometrelik “Gandi Tuz Yürüyüşü “ile ülkesinin Britanya’ya karşı başkaldırmasına nasıl öncülük ettiği, bu yürüyüşün takipçilerinden Martin Luther King’in 1 Aralık 1955 günü Rosa Parks, Jim Crow yasası gereği yerini bir beyaza vermesi gerektiği halde buna karşı geldiği için tutuklanmasını,Bu olay üzerine King’in, Montgomery “Otobüs Boykotunu “düzenlemesini, 11 Haziran 1963’de Thick Quang Duc’un Güney Vietnam hükümetinin din adamlarına yaptığı baskı ve eziyetleri protesto etmek için Saigon’un işlek bir caddesinde öğrencileri ile beraber üzerine benzin döküp kendilerini yakmalarını, yakma yakılma denilince yine akıllara gelen Doğa ve Tanrı’nın birbirinden ayrı düşünülmeyeceğini iddia ettiği için Kilise tarafından yakılan Rahip Giardano Bruno’yu, fazla modern bulunduğu için Kahire Üniversitesine kabul edilmeyen Düriye Şafak’ın hikayelerini kitabın sayfaları arasında bulabilirsiniz.
İtaatsizlik sadece yabancılara mı ait? Tabi ki hayır! Sinoplu Tarzan Kemal’in ve vicdani retçi Tayfun Gönül’ün hikayeleri ile beraber Aydınlık İçin Bir Dakikalık Aydınlık, Cumartesi Annelerinin Oturma Eylemleri, eratta protestoları ve yine yakında yaşadığımız Gezi Parkı Direnişi gibi ülkemizdeki sivil itaatsizlik örneklerini okuyabilirsiniz.
İktidara karşı itaatsizlik gösteren bu vicdan sahibi erdemli insanların hikâyelerini okuyun.
Başlangıçta söylediğim gibi kutsal ve anayasa kitapları gibi bu kitaba itaat etmeyin. yalnızca itimat edin.
Unutmayın itimat itaat gerektirmez!
- İtaatsiz Portreler
- Yazar: İlyas Tunç
- Yayınevi: Dafnekitap
- Basım Yılı: Nisan 2016
- Sayfa Sayısı: 316 Sayfa
- Kendi Boşluğunun Ağırlığını Merak Eden Şiirler - 30 Kasım 2018
- Şi Sayılı Şiirler - 13 Mayıs 2018
- Ve Nihat Ziyalan - 28 Mart 2018
FACEBOOK YORUMLARI