Nefes Alan Bir Roman: Hava

Buket Uzuner, serinin diğer kitaplarında olduğu gibi Hava’da da, insanın doğayla bozulan ilişkisini irdeliyor.

“Bütün kadim gelenekler havayı ve gökleri,
Rüzgârı ve fırtınayı kutlar ve kutsar.
Çünkü gelecek göklerde, göklerin havasıyla kanımızdır.”

Buket Uzuner’in Tabiat Dörtlemesi’ndeki ilk kitabı Su ve ikinci kitabı Toprak’tan sonra, Hava da yayınlandı. Okurlarının merakla beklediği serinin bu üçüncü kitabının üst başlığı: “Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları”.

Kadın, çocuk, hayvan, çevre hakları savunucusu Defne Kaman, idealist ve cesur bir gazetecidir. Sürdürülebilir ve yenilenebilir temiz enerji kaynaklarının önemi üzerine yazdığı “Neden Nükleer Enerji Değil?” yazısı yüzünden açılan soruşturma ile karşı karşıyadır. Duruşma için anneannesi Umay Bayülgen ve diğer dostları ile birlikte Kayseri’ye gelir. O gün, Gevher Nesibe’nin büstü, sergilendiği müzeden kaybolmuştur. Bu esrarengiz olayla başlayan roman, duruşma sonrasında Defne Kaman’ın kaybolmasıyla son bulur.

Aynı zamanda biyolog ve çevre bilimci olan Buket Uzuner, edebiyatımızda romancı, öykücü ve gezi yazarı kimliğiyle yer alıyor. Yazarı, 1993 Yunus Nadi Roman Ödülü’ ne layık görülen “Balık İzlerinin Sesi”  ve 1998 İstanbul Üniversitesi Yılın Romanı seçilen “Kumral Ada, Mavi Tuna”nın yanı sıra öykü ve gezi yazılarından oluşan kitapları ile tanıyoruz. Eserleri ile uluslararası edebiyat çevrelerinde de kabul gören yazar, Tabiat Dörtlemesi’nin sondan bir önceki adımını yine mitolojik kültür atmosferi içinde, çevre ve iklim bilinci üzerinde atıyor.

Uzuner, serinin diğer kitaplarında olduğu gibi Hava’da da, insanın doğayla bozulan ilişkisini irdeliyor. Bu kez, Defne Kaman’ın fantastik kurgusal maceraları üzerinden, çoğu kez Umay Nine’nin kadim Kam öğretileri ile yapıyor bunu. Dünya üzerindeki tüm canlı varlıkları eşit gören, doğayı saygıyla kutsayan Şaman(Kaman) anlayışını esas alan roman, çevre ve iklim bilincini günlük bakış açımıza yerleştirmek, bu algımızı geliştirmek gibi bir işlev de yerine getiriyor.

“Tabiatta hiçbir canlı, öbürünün hatta kendi evladının bile sahibi değildir. Kendini insanların, hayvanların ve tabiatın sahibi olduğunu sanan kişi en çok yanılandır ki, bu tiplerin hiçbiri tarihte hayırla anılmamıştır.”

Romanda Defne Kaman’ın adalet arayan hukuk macerasının yanında kendi hikâyeleri ile yer alan Umay Bayülgen’, Sahaf Semahat, Karaca ve diğerlerini, serinin önceki kitaplarını okuyanlar tanıyor. Tanımayanlar için ise yazar, onların hikâyelerini anımsatarak ve yenilerini ekleyerek açıklayıcı bölümler oluşturmuş. Bu hikayeler, çevre-iklim sorunlarının yanında adalet, düşünce özgürlüğü, kadın hakları, aile içi tecavüzler, rant kaygısı gibi konulara işaret ediyor. Tüm bunlar Anadolu tarihi, Türk mitolojisi ve kadim Kaman kültüründen alınan destekle anlam kazanıyor. Yazarın yalın ve akıcı dili, romanı bir solukta okunanlar arasına yerleştiriyor.

Her biri ayrı bir kitapta ele alınacak kadar kapsamlı konular var kitapta. Birbiriyle doğrudan ilişkili hatta iç içe geçmiş bazı konular, romanda işlenmeden, değinilip geçiliyor gibi duygu oluşuyor. Yazarın bunları Tabiat Dörtlemesi bütünlüğü içinde ve karaktere bağlı bir kurgu üzerinde işlemesi, ortaya zorlama bir bilgi kaynağı görüntüsü çıkarıyor. Üstelik Türk mitolojisi, Kaman kültürü gibi derya deniz bir zemine dayandırıldığında iş daha da zorlaşıyor. Saf hikâyeleri sevenler ve kitaptan edebiyat tadı bekleyenler, ansiklopedik bilgilerin fazlalığından, özdeyişe yakın cümlelerden sıkılabilirler. Bilgi edinmek için okuyanların ise Defne Kaman’ın her defasında kaybolması ile sonuçlanan fantastik denilebilecek yolculuklarına hazırlıklı olması gerek.

Serinin tarzını devam ettirmenin, önceki romanlarla ilişkisini korumanın, aynı zamanda bağımsız bir kimlik kazandırmanın oldukça zor olduğunu kabul etsek de yazarın bu konudaki çabası okurun gözüne fazlaca batıyor. Nükleer enerji, iklim ve çevre bilimi ile ilgili teorik bilgilerin yanında, Kam öğretilerinin uzun diyaloglar içinde, yaşanan her olayın temel referansı olarak verilmesi okuyucuyu bir bilgi sarmalı içine alıyor. Bunun yanında Selçuklular başta olmak üzere Anadolu halklarının tarihine, olayın yaşandığı şehir Kayseri’nin yöresel unsurları da eklenince, bu bilgi aktarım yoğunluğu okuyucuyu yoruyor.

“Fazlalık” duygusu veren böyle bazı kısımların varlığına rağmen, Hava romanı, edebiyatın bir meselesi olduğunu ispatlarcasına yazılmış. Üzerinde yaşadığımız dünyayı algılayışımıza etki etmek, sorunlara ve çözümlerine yönelik bakış açısı yaratmak gibi bir mesele. Çok satanlar rafından kitap seçenler için anlamlı bir seçim olmaya aday.

  • Hava
  • Yazar: Buket Uzuner
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 2018
  • Sayfa Sayısı: 330 Sayfa
  • Yayınevi: Everest Yayınları
Hande Çiğdemoğlu
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Yeni Gelen dergisi Ekim sayısıyla raflarda!

Read Next

Öfkenin, isyanın ve acının özeti: Latin Amerika’nın Kesik Damarları

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *