Büyülü bir köy; Bayram Dağı

Bir çok etnik grubun birlikte yaşadığı Dağıstan’ın hikâyesi anlatılıyor Tekin Yayınevinden basılan Bayram Dağı’nda. Tanıdık gelebilecek karakterlerin mücadelelerini okumaya hazır olun.

“Hiç duydun mu sen Rohel-meer’i? Büyülü bir köy. Bayram Dağı! Onu bir görüyorsun, bir görmüyorsun. Dediklerine göre…”

2008 yılında Gorki Edebiyat Ödülü’nü almış olan Alisa Ganieva’nın Bayram Dağı kitabını bitirdim az önce. Doğusunda Hazar Denizi, batısında Gürcistan ve Çeçenya, güneyinde Azerbaycan ve kuzeyinde Rusya olan Dağıstan’ı anlatan bir kitap bu. Avarlar, Kumuklar, Lezgiler, Azeriler ve daha birçok etnik grubun birlikte yaşadığı bir ülke burası. Ben de Bayram Dağı sayesinde öğrendim bunları.

Bir yanda Rus hükümeti, öbür yanda İslamcı mücahitler. Bütün bunların ortasında günlük yaşamını sürdürmeye çalışan Dağıstan halkı. Bütün bu bulanıklık içinde yönünü tayin etmeye çalışan Şamil’in hepimize tanıdık gelecek hikâyesi. Tanıtım bülteninde böyle anlatılıyor kitap.

“Başka şeyler söylüyorlar. Bizi Rusya’dan ayırıyorlarmış. Bir yerlere set çekiyorlarmış, Berlin Duvarı gibi.”

Herkes gündelik hayatla meşgulken kuzeydeki -zamanında kurtarıcıları olmuş olan- Rusya’nın, ülkeleri ile aralarına set çekme haberi yayılır. Ülke bu dedikodu ile çalkalanır, herkes gidişatın ne olacağını merak eder ve acaba kuzeye doğru göç etmek gerekir mi diye düşünürken İslamcı kesim atağa geçer. Ülkeyi şeriata uygun hale getirmek, yönetimi ele almak için hareketlenen bu kesim bir kısım halkı kendilerine katılmaya ikna eder, bir kısım insanı huzursuz eder, bir kısmın ise isyan etmesine yol açar.

“ ‘Elbette kendimde değilim,’ diye patladı birden kız, ‘dans bile edemiyorum! Giyinemiyorum! Konuşamıyorum! Gülemiyorum! Tabii, kendimde değilim! Benim için tek yol var: Buynak Akıl Hastanesi!’ “

Her zaman ve her yerde olduğu gibi öncelikle ve özellikle kadınların yaşadığı sıkıntılar, zorluklar, mücadeleler var kitapta. Evet, çoğunlukla Şamil üzerinden gitse de olaylar, Medine, Cemile, Asya gibi kadınların ve daha birçok başka karakterin yaşadıklarını kitap boyunca ufak ufak okuyabilirsiniz.

“ ‘Peki, şimdi gerçekten değişebilir mi insanlar? Şimdi yeni hükümet sadece sermayeyi değil, hakikati, adaleti ve ahlakı da koruyacak.’

‘Buna inanıyor musun?’

‘Yani, en azından, aptallığın, anlamsız dizilerin, cesetlerle savaşların, iğrenç reality-showların propagandasından kurtulacağız. Beynimizi temizler bu.’

‘Arip, beyinlerin temizliği sürecek, ama başka türlü. Denizde artık sadece uzun donla yüzeceksin, düğünlerde ne müzik olacak ne dans! Bari sen böyle aptallıkları yutma!’ diye patladı Şamil.”

Şeriatın gelişiyle istikrara, düzene, refaha, Rusya’nın kuracağı sete karşı bir tavra kavuşacağına safça inanan bir kitlenin yanında Şamil gibi olayların daha da kötüye gideceğinin farkında olan bir grup daha vardır. Ama nasıl mücadele edeceklerini pek bilemezler. Olan bitenlerden dolayı hala şaşkın gibidirler. Umutsuzca bir takım söylentiler aralarında dolaşır.

“Hayali devletin kadıları gölgelerden çıkıp herkes için saha mahkemeleri kurdu; Selefilerin başlıca dogmalarını reddetmek, herhangi bir din okuluna ya da âlime bağlı olmak, yenilik yanlısı olmak, zararlı imalar ve lanetli Sufi dansı yapmak sebeplerinden insanlar bu mahkemelere çıkarıldılar.

Genç kızlar popüler CD’lerini şiltelerin altına sakladı, sonra da birbirlerine korkunç fısıltılarla Leninkent’ten gelen Necib adında birinin kendi üvey kardeşini sırf saçlarını örtmeyi reddetti diye kurşuna dizdiğini, Buynaks’tan Marina’nın da odasına yakışıklı müzisyenlerin posterlerini asmak suçundan betona gömüldüğünü anlattılar.”

Alisa Ganieva, bizim yaşadığımız ülkenin durumunu ve gidişatını da anımsatan bir roman yazmış. Klasik Rus romanlarını hatırlatan tarzının yanı sıra ufak mizahi dokunuşları da var.

“Kargaşalar devam ediyordu. ‘Soldan sağa yazılan her şeyi yakalım!’ diye pankartlar belirdi birdenbire Mahaçkale’de.

‘Amma tuhaf iş,’ diye şaşırdı insanlar, ‘bu pankartı da yakmak gerekecek!’

Böylece gerçekten de bir çelişki ortaya çıkmıştı. Hükümet bütün vilayetlerde Arapça alfabeye geçmeye karar verdi, ama bunu bir anda yapmak çok zordu. Zaten mücahitler bile Arapçayı kendi anadilleri kadar bilmiyordu, bu yüzden de Rusça konuşmak zorunda kalıyorlardı. “

Gerek isimlerle, gerek olaylar karşısındaki tavırlarla Bayram Dağı karakterleri bizden birileri gibi. Benzer gidişatın yaşadığımız ülkede de oluştuğu düşünülürse okurken çok da yabancı gelmeyecek bir kitap. Avrupa edebiyatı, Amerikan edebiyatı derken daha önce hiç girmediğim diyarların kitabını okumak ilginç oldu doğrusu. Siz de böyle yeni ülkelere yelken açıp tanımak ve okumak isterseniz Bayram Dağı’nı deneyebilirsiniz.

Keyifli okumalar…

Hasavyurt’tan Alcana soruyor, dedi ekrandaki genç, elindeki kâğıtlara bakarak: ‘Gözlerimi kapatarak namaz kılabilir miyim?’ Hayır, Alcana, gözlerini kapatarak kıldığın namaz kabul olmaz.

  • Bayram Dağı
  • Yazan: Alisa Ganieva
  • Çeviren: Sabri Gürses
  • Sayfa Sayısı: 228 Sayfa
  • Tekin Yayınları, Nisan 2016
Perge Dündar
Latest posts by Perge Dündar (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Soğuk Savaşın Son Cephesinde Castro’yu Öldüremediler

Read Next

Hakikatin Gücü Adına: Şiddetsiz Direniş

2 Comments

  • Süper tanıtım

  • Kİtap bizim şu an ki halimizi anlatıyor gibi 🙁

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *