Dalga’dan Kaçıp Kıyıya Vuran ‘Misafir’

Kerem Yücel’in fotoğrafladığı, Serdar Korucu’nun metinlerini yazdığı Misafir adlı çalışma Can Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Suriyeli mültecilerin vatanlarında tanık oldukları savaşın ardından Türkiye’ye gelip sürdürdükleri yaşantılarına objektif tutuyor Kerem Yücel. Daha düne kadar kardeşçe yaşayan insanların bugün düşman olmasının verdiği üzüntü ve belki de 2. Dünya Savaşı’nın ardından görülmüş en büyük yıkımın insanlarda yarattığı tahribat fotoğraf karelerine yansıyor.

Her fotoğraf karesinde ayrı bir hüzün var. Umutları ellerinden alınmış insanlar hayata tutunmaya çalışıyor. Suriyeli mülteciler bizim ülkemizde “misafir” olarak adlandırılıyor. Yani sığınmacılık kavramının yeni versiyonu olan bir hitapla “ağırlanıyorlar”.

Bu 96 sayfalık kitapta, koca bir halkın hayat hikayesi mükemmel bir özetle ifade ediliyor. Hangi dinden, hangi milletten olursa olsun herkes Misafir adlı çalışmanın konuğu oluyor.

Hatay’dan Batman’a Diyarbakır’dan Urfa’ya kadar bir hayat sürmeye çalışan Suriyeli ailelerin yaşama tutunma mücadelesi ve kalplerinde taşıdıkları acı sizi etkisi altına alıyor.

Kerem Yücel’in ifadesiyle “Savaş büyük bir dalga ve önünde duran insanların hepsini ayırt etmeksizin yıkıp geçiyor.

Öyle bir dalga ki her insanın hayatında iyileşmesi imkansız yaralara neden olmuş. Keskin nişancı tarafından vurulduktan sonra kör olan bir kadın “ne bir anne gibi hissediyorum ne de bir kadın gibi” diyor. Annelerinin hiç gülmeyen yüzüne bakan çocukları ise bir an önce büyüyüp doktor olmak istiyor. Bu kız çocukları annelerini iyileştirip onun gülmesini sağlamak istiyor.

Kaybettiği aşkının dövmesini, en büyük alanı kaplasın diye sırtına yaptıran Suriyeli bir adam ise acıların en katmerlisini yaşıyor.

Suriye’de ki savaştan kaçıp ülkemize sığınan insanlar yaşamayı ikinci bir şans olarak görüyorlar. Koskoca bir insanlık ayıbından kaçıp, kuru ekmekle hayatta kalmak kimileri için ikinci bir şans…

Savaşta doğan Suriyeli bebekler ise anne sütünün tadını hiç öğrenemeden büyüyorlar. Savaşın yıkıcı atmosferinden kaynaklı sütten kesilen kadınların bebeklerini büyütebilmek için yapabildikleri tek şey onlara şekerli su içirebilmek oluyor. Annelerin ağzından her zaman ortak cümleler dökülüyor; “Çocuklarım için ayakta kalmalıyım.

Suriye sınırına yakın şehirlere yerleşenlere çoğu zaman misafirperver davranılmıyor. Kendi evlatlarını Kobane’ye savaşa uğurlayanlar, Suriyelileri savaştan kaçıp burada keyiflerine keyif kattıkları düşüncesiyle suçluyorlar. İşte bu düşünceye Suriyeli bir kadının cevabı ise şu oluyor; “Savaştan kaçmak keyif mi?

Sanıldığı gibi keyifle yaşamadıkları ise Kerem Yücel’in objektifine oldukça objektif bir şekilde yansıyor. Boş bir inşaatın tek odasını yarıya kadar örülmüş duvarlarıyla kiralayan bir genç, yaşam alanını gerçek bir eve dönüştürmek için sağdan-soldan tuğla bulmaya çalışıyor. Evinin duvarlarını yavaşta olsa tamamlamaya çalışıyor.

Sudan’daki eli palalılardan kaçıp Suriye’de mülteci olan bir baba bu sefer de Türkiye’ye sığınmacı oluyor. Bir insanın ömrüne kaç savaş sığar? O insanın ömrüne kaç defa mülteci olmak düşer?

Ayrı mezheplerden olup da birbirine aşık olan gençlerin kafasındaki en önemli sorunsal ise onları nasıl bir geleceğin beklediği.

Kocasının işkence edilerek öldürüldüğünü, kocasının cenazesine baktığında anlayan bir kadın ise insanın aklından hiçbir zaman silinmeyecek o soruyu soruyor; ”Acaba şimdi evlilik yüzüklerimizi kimler takıyor?

Osmanlı’dan bu yana savaşlardan ve kıyımlardan kaçan halklara ev sahipliği yapan Suriye bugün derin ve ne zaman çözüleceği bilinmeyen bir bunalım yaşıyor. Yıllarca ev sahipliği yapan insanlar ise artık “misafir” statüsünde yaşam mücadelesi veriyor.

Suriyelilerin hayat hikayelerini derleyen Misafir adlı çalışma her milletten ve dinden insanın hayatını bizlerle buluşturmaya çalışıyor. Bu savaşı “en çok” ben yaşadım diyen bir millet olamaz herhalde. Ezidiler, Türkmenler, Arap Alevileri, Suriyeli Hristiyanlar, Yahudiler, Ermeniler ve Süryaniler kardeşçe yaşadıkları topraklardan koparılıp başka bir ülkede yaşamak zorundalar. Onlar için hiç kolay olmayan bu hayatı, yine onları suçlayarak zorlaştırmamak en doğrusudur sevgili okur.

Egemenlerin savaşlarında, faturayı acı çekenlere kesmek kadar kolay bir yöntem yoktur. O sebeple savaşları bitirecek olan şeyin halklar arasındaki düşmanlığı betimlemekten uzak durup, bizleri kan deryasına atan bir avuç sömürücü azınlığı hedef tahtasına koymak doğru olandır.

Savaştan kaçmak zorunda olup bizimle aynı mahallede yaşayanlar da, memleketini ve sevdiklerini geride bırakıp Rojava’da insanlık için savaşanlar da kardeşimizdir.

Ve son söz yerine; Aylan bebek unutulmasın…

  • Misafir
  • Fotoğraflar: Kerem Yücel
  • Metinler: Serdar Korucu
  • Sayfa sayısı: 96 sayfa
  • Can Yayınları
Gün Çağ Aydın
Takip için
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Öldür Gitsin

Read Next

Fransız Devrimi’ni Yeniden Düşünmek

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *