
Veysel Kaygusuz: Don Kişot çok satanların neredeyse hiç satmadığı bir kitabevi. Hatta hangi kitap için bu çok satıyor koyalım raflara dedimse tozlarla ağırlaşan bir küfür gibi kaldı raflarda hep.
Söyleşi serimizin ikinci konuğu Gaziantep Don Kişot Kitabevi kurucusu Veysel Kaygusuz.
Kendi deyimiyle şirin bir kitabevi kurma hayaliyle yola çıktığı günden bugüne çok yazarla, çok kitapla yolu kesişmiş Kaygusuz’un, en nihayetinde okurların edebiyatla buluştuğu bir adacık yaratmış şehirde.
Kendi çoksatanlarını, hepsatanlarını yaratalı çok olmuş. Edebiyat dünyasını da, bu dünyaya eklenen yeni isimleri de yakından takip ediyor.
Söz Gaziantep’ten bağımsız bir kitapçıda, Veysel Kaygusuz’da, Don Kişot’ta.
![]() |
Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Yıllar içinde yayınevimden farklı yazarlarla konuk olduk Don Kişot’a birçok kereler, her buluşmamız bir öncekinden kalabalık geçti.
Ben teşekkür ediyorum. Evet, buluşmalar hep şenlikli geçti, geçiyor.
Don Kişot’un kuruluşu hikayesiyle başlayalım. Ne zaman, nasıl kuruldu kitabevi, fikir nasıl oluştu?
Don Kişot 2013 yılının Mart’ında kuruldu. Çoğu okur gibi biraz “yaşlanıp” “işlerimi yoluna koyup” şirin bir kitabevim olsun istiyordum fakat Don Kişot gençliğime ve gayet yoğun çalıştığım zamanlara denk geldi. Devren kiralık ilanından, burası çok güzel kitabevi olur heyecanına evrildiğimde iş işten geçmiş, zehri çoktan içmiştim. Fırat ilanı getirdiğinde, “hemen başlayalım restorasyona ortak,” dediğimi hatırlıyorum.
İlk sattığınız kitapları, Don Kişot’un ilk hepsatanlarını, çoksatanlarını hatırlar mısınız?
Tabii ki. Türk ve dünya klasiklerinden çokça sattık .Ama daha çok ‘bizim yazarlar’ı öne çıkardık. Murathan Mungan, Murat Uyurkulak, Burhan Sönmez, Ayfer Tunç, Hakan Günday, Behçet Çelik, Cemil Kavukçu, Murat Menteş, Mahir Ünsal Eriş, Seray Şahiner, Aylin Balboa, Ece Temelkuran, Mehtap Ceyran ve daha sayamadığım niceleri. Yaşar Kemal,Oğuz Atay, Bilge Karasu, A.Hamdi Tanpınar, Hasan Ali Toptaş, Barış Bıçakçı ve genç öykücüler hep satanlarımız oldu.
Yayıncılık dünyasının değişimini, dönüşümünü yıllar içinde kitabevinden izlediniz, kitabevinde yaşadınız zannediyorum. İlk günlerden bugüne, yayın dünyasını, geleneksel ve yeni yayınevlerini, kitaplarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsan bilmediği konularda çok acımasız oluyor, çoğu konuda böyle bu. Kitabeviniz olunca yayınevleriyle kurucuydu, kapaktı, gelenekti, ideolojikti meselelerinden/tercihlerinden kopup reel,t icari akışa geçiyorsunuz. Kimler iyi işler çıkarıyor, kimler sevdiğimiz yazarlara sahip, kimler ticari kaygıdan -kısmen-uzak, incelikli işler çıkarıyor ona mercek tutmaya başlıyorsunuz. Son beş yılda bile eski yayıncılık yenilendi ve yeni hâl okur tarafından da güzel karşılandı.
![]() |
Çoksatan listeleri Don Kişot’ta ne kadar karşılığını buluyor? Yoksa şehir, Don Kişot’un okuru, kendi çoksatanlarını mı yaratıyor?
Don Kişot çok satanların neredeyse hiç satmadığı bir kitabevi. Hatta hangi kitap için bu çok satıyor koyalım raflara dedimse tozlarla ağırlaşan bir küfür gibi kaldı raflarda hep. Don Kişot nitelikli okurlara sahip şanslı bir kitabevi. Şunu da söylememi kibir olarak anlamayın lütfen: Nitelikli bir kısım okur da yarattı Don Kişot “Çok Okunmasını İstediklerimiz” ile. Fırat da ben de önce kendi dersliklerimizden, öğrencilerimizden başlayıp kitap önerisi isteyen okurlara evrilen bir alternatif okumalar listesi oluşturduk. Söylemesi ayıp bizler zaten iyi okurlardık ve Don Kişot adından da anlaşacağı üzere ticari kaygıdan uzak bu alternatifliğe direnebildiği kadar direnecekti.
Wattpad kitapları, boyama kitapları, klasiklerin çizgi roman formatında yayınlanma furyası Don Kişot’ta ne kadar gösterdi kendini? Herhangi bir heyecan yarattı mı bu furyalar?
Dediğiniz furya bizde hep cılız kaldı. Okuru da cılızdı, gündelikti belki de ondan.
Yayınevlerinin saha sorumluları ziyaret ediyor mu Don Kişot’u? Yeni kitapların haberlerini nereden alıyorsunuz?
Daha çok dağıtım şirketleri üzerinden kitap teminleri sağladığımız için o şirketlerin temsilcileri uğruyor. Yukarıda da dediğim gibi edebiyat zaten ilgi alanımız ve günü gününe takip ediyoruz yazarları, yayınevlerini ve kitaplarını.
![]() |
Türkiye’de dağıtım meselesiyle ilgili de görüşlerinizi almak isterim.
Dağıtım konusunda çok büyük problemler yaşamadık. Bazı yayınevleri aynı zamanda dağıtımcı. Bir tek onlarla sorun yaşadım. “Edebiyat mafyası mısınız, ne demek sizin şirketten alışveriş yapmıyorum diye yazarınızı imzaya davet edemem!” cümlesi derdimi anlatıyordur zannımca.
Yerel yazarlarla kitabevlerinin ilişkisi de üzerinde düşünmeye değer. Bir yönüyle o yazarların profesyonel dünyayla bağlantı kurmasını sağlayan, hadi yol gösteren diyelim, dönemdaşlarının edebiyatıyla tanıştıran kitapçı.
Ahlat Ağacı’ndaki sahne çok iyiydi ancak gerçekçi değildi. Yerel yazarlar ve yazar olmak isteyenler o keskinlikte sohbet edebiliyorlar mı? Don Kişot’ta çok yaşamadık. Gerçekçi değil derken şunu demek istiyorum: Yazarları tanrısallaştıran bir okul kitlesi çoğunlukta. Onları zorlayan okur sayısı çok az ya da buralarda ben pek denk gelemedim.
Don Kişot’un imza günleri, söyleşileri güzel geçer, sık sık da yazar ağırlıyorsunuz. Okur yazar buluşmalarını, imza ve söyleşi günlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gaziantep taşra bir şehir. Nüfusu, ticari zenginliğiyle ters orantılı bir kültür dünyası var. İmza günleri kendimize ve şehre alan açmak için önemli bir fırsat. Sağ olsun yazarlarımızın imzaları Don Kişot’u hep yüceltti, güzellikleri arşivimizde. Kişisel tarihim için de böyle bu. Misafir ettiğimiz yazarlarla sohbet etmek, yazının büyüsüyle zaman geçirmek çok kıymetli, hepsinden bir şeyler öğreniyorum. Yoksa sıraya gir, ismini söyle, imzalat kitabını, bir fotoğraf… Önemli gelmeyebilir ama bunlar bile çok kıymetli bura okuru için. Yazarlarla karşılaşmak genç okuru sonrası için yukarılara taşıyan önemli bir temas.
![]() |
Zaman içerisinde yeniden keşfedilen, baştan keşfedilen yazarlar hepimizin gündeminde. Sabahattin Ali, Tanpınar, Oğuz Atay… Küçük Prens’in yeni baskılarla beraber yeniden yükselişi… 1984’ü baştan keşfeden, her yaştan okur… Neye bağlarsınız bu durumu? Popüler dergilerin etkisi mi demeli, tanıtım faaliyetlerinin ve yeni yayıncılığın gücü mü, her yeni nesille şekillenen yeni alışkanlıklar mı?
Bence saydığınız unsurların hepsi var. Popüler dergiler en önemli geçidi haline dönüştü yeni neslin. Orada okuduğu manşet bir kitap cümlesi, aynı okurun kitabın tümünün altını çizeceğini ya da kitabı seveceğini zannetmesi vesaire. Benim için bu konunun en büyük derdi genç okurun kötü metinleri edebiyat zannetmeleri. Aşklı metinlerin aforizmaları bunlara örnek. Şöyle şeyler de oluyor artık: Bir dizide Oğuz Atay’ın görünmesi o hafta o yazarın kitap satışını artırıyor doğru fakat o yazarı anlamak zaman alacağı için ölü bir süreç başlıyor o genç için. Hiçbir şey okumamasından kötü mü? Hiç değil. Mesele çok köşeli. Üzerinde çok konuşulması gereken bir şey. Tek röportaja sığmaz:)
Dünya edebiyatıyla okurun ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz? Farklı coğrafyaları farklı hikayeleri, söz gelimi Kore’den, Çin’den bir yazarın kitabı, yahut Arap bir yazarın öyküleri ne kadar ulaşabiliyor yazara?
Ulaşıyor kesinlikle bu konuda hiç sıkıntı yok. Hatta sadece dünya edebiyatı okuyup Türk yazarlara burun kıvıran bir kitleyle çok karşılaştım son zamanlarda. Belki bu yönüyle sıkıntılı bir iletişim var.
![]() |
Türkiye edebiyatında okuru kimler heyecanlandırıyor, hangi yönleriyle heyecanlandırıyor Don Kişot’a gelen okurlardan yola çıkarsak?
Okur samimiyeti önemsiyor. Gündeliğini kitaplarda görmek ona iyi geliyor. Esas heyecan bu.
Dönemsel eğilimler çok etkili oluyor. Dergiler, sosyal medya paylaşımları vesaire. Bir hafta bakıyorum herkes Tomris Uyar, Turgut Uyar okuyor. Bir hafta bakıyorum Küçük Prens ellerde.
Sosyal medyayla birlikte sınırlar, taşra ve merkez meselesi yeni bir düzeye geçti. Kitabevi olarak sizi nasıl etkiledi bu durum? Sosyal medyayı Don Kişot ne sıklıkta, ne kadar etkili kullanıyor?
Sosyal medyada sıkça görünüyoruz. Kitap mevzusu biraz da sunum oldu artık. Okuma toplulukları kuruluyor, haftalık ve aylık kitap değerlendirmeleri kişinin kendini iyi hissetmesini sağlıyor. Paylaşımlarının beğenilmesi, takipçi sayısı gibi sanal şeyler gerçeklikten daha önemli hale geldi, başkasına ihtiyacım yok yanılsamasına sebep oldu.”Takipçilerim, kitaplarım ve layklarımla mutluyum.”diyenler çoğaldı. O yüzden sosyal medyaya kitabevimiz raflarını sıkça sildiriyorum:)
Çok keyifliydi, teşekkür ederim.
Aynı şekilde. Ben teşekkür ederim.
Son bir not: Dünyada her yıl Nisan ayının son Cumartesi günü Bağımsız Kitapçılar Günü olarak kutlanıyor 2014 yılından beri. Ülkemizde de bu günü gelenekselleştirmeyi, çeşitli etkinliklerle bağımsız kitapçıların günlerini kutlamayı öneriyoruz Kitap Eki ekibi olarak. İlk kutlamamız 2019’da, dosyamız da hazırlıklarımızın ilk halkası niteliğinde.
Yıllar içerisinde temas ettiğimiz, okurluğumuzu şekillendiren Türkiye’nin dört bir yanından kitapçılarla söyleşilerimiz devam edecek, listelerimizi hazırladık, okurlarımızın önerilerini, kitapçılarımızın katkılarını da heyecanla bekliyoruz.
OKURUNU YARATANLAR, OKURUYLA YAŞAYANLAR: BAĞIMSIZ KİTAPÇILAR ANLATIYOR![]() Nazlı Berivan Ak’ın gerçekleştirdiği söyleşi; “Okurlar Bize Öğretti, Biz Okurlara!“ Hikâyesini sorduğumuz, görüşlerini aldığımız ilk isim Tarsus’un efsane kitapçısı İsmail Kün. Antik Sahaf’ın kurucusu ve sahibi… |
- VAROLUŞ İNANCININ DAYANAĞIDIR AŞK! - 29 Mayıs 2021
- Balkan Dünyasında Üç Gün - 19 Eylül 2020
- Koray Sarıdoğan: “Bu Kitapta Salvo Yapmıyorum, Olanı Söylüyorum.” - 10 Ağustos 2020