“Garip bir gerçeklik olarak günümüzde bilmenin tersi cehalet değil, yalan ve hiledir artık.”
Siyasal hayatın kaygan bir zemin üzerinde kaotik hale geldiği günlerde sanatı teferruat olarak görenler olabilir. Ancak sanat ve siyaset bir bütünün parçalarıdır, toplumsal yapının şekillenmesinde ve dönüşümünde etkin olan ana çarklardır. Bu nedenle, siyasal gündeminin yoğun olduğu dönemlerde sanatla ve özelde edebiyatla ilgilenmek toplumu anlamak ve çıkış yolu aramak adına bir gerekliliktir. Ve bugün olduğu gibi toplumsal duyarlılığa, insancıl yanımızı kaybetmemeye gereksinim duyduğumuz zamanlarda sanat ve siyaset ilişkisini bilmek önemlidir. Bu denli siyasetle, toplumla ilintili olmasına rağmen iktidarlar eleştirel yaklaşımı özünde taşıyan sanatı ve sanatçıyı sevmez. “İktidar kendisinden bağımsız bir ilişki dizilimine tahammül edemediği için tarihin en eski sorunlarından birisi de Sanat ve İktidar sorunudur.”
Aydın Şimşek “Sanat ve İktidar” kitabında tarihsel süreç içinde toplumsal dinamiklerle sanatın ilintisini, sanat akımlarını, siyasetle ilişkisini çok kapsamlı bir çalışmayla sorguluyor ve sorgulatıyor. Ekonomik, siyasi ve sosyolojik yol ayrımlarında sanatın dönüştürücü etkisini imleyen geniş bir değerlendirme sunuyor bizlere. Yazar aynı zamanda insan bilinci, etik, vicdan ve insani sorumluluk konularında bir iç hesaplaşmaya davet ediyor okuru. Yani daha aydınlık ve insancıl bir dünyaya ulaşabilmek adına sanatın önemini vurgularken bir yandan da tarihsel gerçekleri hatırlatarak yolumuza ışık tutuyor diyebilirim.
Kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde sanatın tanımı ve işlevi üzerine bir açılımı ele alırken ikinci bölümde siyasal tarih sürecinde ortaya çıkan sanat akımlarını, üçüncü bölümdeyse sanat ve iktidar ilişkisini inceliyor yazar. Bunu yaparken de sadece bilgileri derleyen, özetleyen gözlemci olarak kalmıyor, eleştirel yaklaşıma sahip, yorumlayan sanatçı kimliğini katıyor anlatıma. Bu sayede bir sanat tarihi kitabı değil felsefi yaklaşıma sahip düşünsel bir eser sunuyor okura. Tek bir ideolojinin sözcülüğüne soyunmadan, farklı bakış açılarıyla detaylı bir inceleme sunarken kişisel yaklaşım ve düşüncelerini de duyumsatıyor. Yazarın her görüşe yer vermesine rağmen tarafsız ve kişiliksiz bir tutumla değil toplumsal kimliğiyle tarihsel dönemleri ele aldığını söyleyebilirim. Sınıf ilişkilerini ve toplumsal üretim araçlarını göz önünde tutarak iyi, güzel, etik, insancıl ve estetik olandan yana tavrını koyduğunu, egemen aklın tek tip söylemlerine ve dogmatik yaklaşımlarına mesafeli durduğunu, taraf olduğunu ama gereğinde tarafını eleştirmekten de sakınmadığını görüyoruz. İdealist ve metafizik felsefe yerine materyalist bir dünya görüşü hâkim anlatıya.
Sanat tarihi neredeyse insanlık tarihi ile yaşıttır. Sanat belki de ilkel bilincin ilk ışığıdır. İlkel toplumlarda büyü ile başlamış ve günümüz sanatsal tasarımlarına dek süren bir yol izlemiştir. Kendine ait dili, araçları ve büyü gücü vardır. Aristoteles’e göre en önemli sanat dalı politikadır. Aydın Şimşek ilkel insandan yazıyı bulan Sümerlere, Mezopotamya uygarlıklarına, Kızılderili söylencelerine uzanarak ilk sözel metinler sayılan destan ve efsanelerden örnekler veriyor. Tarihsel gelişim boyunca sosyal ve ekonomik yaşamın sanat eserleriyle ilişkilerini ve toplumsal yaşamın sanatsal üretim üzerine etkilerini ele alıyor. İş kollarının farklılaşmasıyla sınıflı toplumun ve üretim araçlarının ortaya çıkışının, devletlerin kurulmasının sanatın etik ve estetik özellikler kazanmasına etkilerini duyumsatıyor. Doğanın diyalektiğinin şaşmaz işleyiş yasalarından biri olan değişimin, insan ve sanat üzerindeki izdüşümlerini gösteriyor.
Sanat bir bakıma insan tarafından güzelin yaratılma çabasıdır. Ancak güzellik kavramı sanatı açıklamak ve anlamlandırmak için yeterli değildir. Soyut bir kavram olan güzelin politik örgütlenmeye katılımı önemlidir. Bu sayede estetik, etik ve ütopik arayışlar, daha iyi bir dünyaya doğru yol alabilme çabasına dönüşebilir. Sanat eserinden alınan haz, onu kavramamıza yetmez. Sanatçı, toplumsal ve siyasi belleği diri tutan ve nesillere aktarandır. Sanat eseri bireysel olduğu kadar insanlık tarihinin belgesi, belleğidir aynı zamanda. Sanatçının bir işlevi de küreselleşme ve kapitalizmin dünyayı getirdiği dönemeçte iktidar tarafından yaratılmak istenen belleksiz toplum imgesini sorgulamaktır. Dünden bugüne gelen kültür yarına kültürleşme olarak aktarılır. Bu durum bireyin ve toplumun etik, estetik değerlerini oluşturur.
İktidarın yönettiği ve denetlediği alanlar yapısı gereği değişime karşıdır, merkeziyetçi ve totaliterdir. Bu hantal gövde çoğu zaman baskıcıdır, sıkı denetim, benzeştirme ve aynılaştırma ile yaptırım uygular. Bireyselleşme istemi ise tek tip yaşama karşı çıkar, özgünlüğün ve özgürlüğün yoludur. Bireyselleşme örgütlü bir tutumdur, kişiselcilikle aynı şey değildir. Kişiselcilik ilgisiz ve tarafsız olmaktır, oysa örgütlülük toplumsal olana karşı duyulan ilgidir. Bu ilgiyi sadece gözlemlemek ve eleştirmek için kullanmaz, aynı zamanda toplumu ileriye doğru taşıma adına eyleme geçer. Örgütlenmiş birey taraftır, taraf olduğunu bile sorgulayabilendir, toplumun katı, dogmatik ve şiddete eğilimli yanlarını inceltir. Bu nedenle iktidar sanata ve sanatçılara karşı tepkisel bir korku duyar. Bireysel örgütlülük üretim ve sınıf ilişkileriyle iç içe geçmiştir ve tarihsel bilinç taşır.
Uygarlığın gelişim süreci içinde sanat anlayışı ve sanatçıların yaratımları da farklılıklar gösterir. Sanat ürünleri insandan bağımsız olmadığı ve insanın da toplumsal, psikolojik, politik ve ekonomik bir varlık olduğu gerçeği toplum ve sanat etkileşiminin temelini oluşturur. Toplumsal hayatın gelişim sürecinde iki büyük uygarlık dalgası tarım ve endüstrinin bulunuşudur. Tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışı ve yayılımı, din ve toprak savaşları, ortaçağın dogmatik ve baskıcı yönetimi, Avrupa’da canlı bir ticaret hayatının oluşması, sanayi devrimi ve yeni pazarlara ihtiyaç duyulması, coğrafi keşifler ve sömürgeciliğin hâkimiyeti gibi büyük tarihsel olaylar toplumsal dinamikleri etkilediği gibi sanat anlayışını da dönüştürür. Sanatçılar bu büyük değişimlerden etkilenir, tarihsel süreç içinde farklı sanat anlayışları ve akımları ile yaratımlarını sürdürür. Otorite bu dönem içinde sanatı egemenliği altında tutarak kendi ideolojisinin sözcülüğünü yapmaya zorlar. Sanatçılar ise kimi zaman bu egemenlik mücadelesi içine sıkışarak gücü övmüş, bazen kendini toplumdan soyutlayarak kişisel ve nihilist bir tavırla kabuğuna çekilmiş, kimi zaman da eleştirel bakış açısıyla iktidarın karşısında durmuştur. Ancak bu süreç içinde sanatın farklı bakış açılarına sahip olması, güzel ve etik arayışı, eleştirel akılla olaylara dışardan yaklaşabilmesi nedeniyle egemen güçle sık sık çatıştığını ve baskılanmaya çalışıldığını görürüz.
On beşinci yüzyılda İstanbul’un fethiyle yeni ticaret yollarına ihtiyaç duyulması, coğrafi keşiflerle yeni zenginliklerin ele geçirilişi, teknolojik ilerlemeler ve ticaretin gelişmesi sonucunda feodal yapı ve din egemenliğinin zemini sarsılmaya başlar. Yeni bir sınıf olarak doğan burjuvazi, maddi ve yönetimsel gücünü arttırarak sanat ve endüstriye yatırım yapar. Bunun sonucunda Avrupa’da “Yeniden Doğuş” anlamına gelen Rönesans başlar. Bu dönem daha sonra sanayi devrimi, Fransız ihtilali ve aydınlanmaya dek uzanan bir süreci başlatacaktır. Sanat ve İktidar’da antik Yunan ve Roma sanatını, ortaçağ dönemini, ekonomik ve coğrafi değişimlerle burjuvazinin ortaya çıkışını, Rönesans’ı, Fransız İhtilali’ni, aydınlanma felsefesini, iki büyük Dünya Savaşı’nı ve sonrasında ideolojilerin sorgulamasını, dönemin sanatçılarından örnekler vererek ele alıyor Aydın Şimşek.
Tarihsel süreç içinde sanatı ve toplumu etkileyen en belirgin sanat akımları örneklerle yer alıyor kitapta. Siyaset tarihi ile sanat tarihinin etkileşime girdiği, çakıştığı her alan detaylı bir şekilde irdeleniyor. Ekonomik değişimlerin toplumsal ve sanatsal izdüşümleri inceleniyor. Sanatçıların sosyal hayatın çalkantılarından etkilenişi yanında döngüsel olarak sanatın da sosyal hayatı dönüştürme gücü gözler önüne seriliyor. Aynı zamanda birçok sanat akımının temel özelliklerini, ortaya çıkış nedenlerini, manifestolarını, toplumsal dinamiklerini, temsil eden sanatçıları ve edebi örneklerini içeren çok değerli bir derleme sunuyor yazar.
Klasik akım, Romantizm, Parnasse Okulu, Sembolizm, Fütürizm (Gelecekçilik), Dadaizm, Sürrealizm (Gerçeküstücülük), Gerçekçiler ve Eleştirel Gerçekçilik, Toplumcu Gerçekçilik (Sosyalist Gerçekçilik) kitapta çeşitli bağlamları, ilişkileri, temsilcileri ve ortaya çıkış dinamikleriyle ele alınan sanat akımları olarak sıralanabilir. Her akım üzerine paylaşmak isteyeceğim derin görüş ve bilgiler yer alıyor kitapta. Ancak bilgileri daha fazla detaylandırmanın bu yazının fiziki imkânlarını ve amacını aşacağı düşüncesiyle akımların adları ile yetinerek bunu okura bırakmak istiyorum.
Sanat ve Siyaset, geçmişin etkilerini ve geleceğin olanaklarını şimdide buluşturuyor. Daha iyi ve daha güzel bir dünya için sanatın gücünü duyumsatıyor okura. Ve estetik olanı etik olanla birleştirdiğimiz yerde kurulacak ütopik toplumun düşünü bırakıyor aklımıza.
“Çağımız sadece kitlesel öldürme çağı değil, aynı zamanda ölüleri unutma ve ölümleri sirke çevirme çağıdır.”
- Sanat ve İktidar
- Yazar: Aydın Şimşek
- Türü: Politika
- Basım Tarihi: 2007
- Sayfa Sayısı: 223 Sayfa
- Yayınevi: Kanguru Yayınları
- Bu Kitabı Ateşten Koruyun: Fahrenheit 451 - 26 Nisan 2018
- Sonuçta bir direniştir yaşamak; Ernesto Sabato Üzerine - 31 Mart 2018
- Nefes Kesici Bir Gerilim: Kurtulan Kızlar - 21 Mart 2018
FACEBOOK YORUMLARI