
Fazilet Eczanesi’nin ilk on sayfasına ulaştığınızda gerçekten bazı oyun metinlerinin okunmak için yazıldığını anlarsınız.
Bir tiyatro metni okudum. Haldun Taner‘in Fazilet Eczanesi… Şimdi bu satırları okuyanlar bir oyun metni neden okunur diye sorabilirler. Tiyatro metinleri sahnede görsel dekorla ve müzikle zenginleştirilerek sunulan ham bir metin sonuçta… Ben de aynı soruyu sordum kendime. Eğer bu sanat dalı ile uğraşan biri değilseniz sadece diyaloglardan ibaret çok farklı isimlerin konuştuğu, başlangıçta hangi lafı kimin söylediğini anlamadığınız, herhangi bir betimlemesi olmayan yalın bir konuşma metnini niye okursunuz? Evet ben kendim bu sanat koluyla ilgileniyorum ama ilgilenmeyenler neden okusun? Cevabını ararken bir arkadaşım yanıtladı: “Bazı tiyatro metinleri okunur” diye. Fazilet Eczanesi’nin ilk on sayfasına ulaştığınızda gerçekten bazı oyun metinlerinin okunmak için yazıldığını anlarsınız.
Önce şunu söylemeliyim ki Haldun Taner’in Fazilet Eczanesi isimli oyun metni bana çok iyi geldi. Herkesin cep telefonları ile kendi dünyasına gömüldüğü ve etrafında olan bitenlerle hiç ama hiç ilgilenmediği bu yabancılaşmış dünyada böyle bir tiyatro metni okumak kendimi gerçek bir dünyada, insanın insanla ilişkisinin olduğu gerçek bir dünyanın ortasında olduğumu hissettirdi bana. İçinde konuşma balonlarının asılı olduğu kocaman bir ormanda buldum kendimi. Ormanın içinden hayatın nehirleri yan yana veya birbirleri ile kesişerek öylece akıp gidiyordu. Bu kitabı okurken içinde olduğum kalabalıklar bana bir tiyatro metni gibi geldi. Yarım yamalak duyduğum cümleler, insanların değişik ifadelere bürünmüş yüzleri, bazılarını anladığım bazılarını anlamadığım hareketlerini gözlemlerken… Fazilet Eczanesi’nin kahramanlarını her yerde görüyor ve hissediyordum. Sadece diyaloglardan oluşmuş bir metin ne kadar güçlü olabiliyormuş! O kadar kuvvetli diyaloglar var ki sayfalarca betimlemenin ve edebi cümlelerin işlevini görüyor Şu cümlelere bakar mısınız?
Naciye; “senin sinirin bozuk” dedi. “gece kurulan hayaller sabaha dayanmıyor” dedim. “İlk gün ışığı soldurup eritiyor” sayfa: 72
Sadettin: “Nasıl bırakırsın beni? Bu harabenin ortasında? Tek başıma, baykuş gibi…” sayfa: 82
Naciye: “Gülme tuttu. Sinirli bir gülme, gözlerimden yaş gelircesine. Ancak o zaman anladım ağladığımı.” Sayfa: 89
Bu konuşmalar insana dair çok bilindik bir öykünün incelikle kurgulanmış olaylar örgüsü içinde geçiyor. Başkalarının hayatlarının içinde kendi hayatlarımıza benzer izler, benzer yaralar, benzer sevinçler bulduğumuzdan seviyoruz bu ustalıkla yazılmış konuşma metinlerini. Haldun Taner başka bir hayatın penceresini aralayıp bize gösterirken aslında biraz da kendimizle yüzleştiriyor.
Bu tiyatro metninin kahramanı Sadettin Bey…
Sadettin Bey ilacın, şirketler tarafından fabrikasyon yolu ile değil de eczacının kendisi tarafından bilgiyle, sevgiyle, vicdanla yapıldığı, o şimdi bize çok çok eski gelen geçmiş zamanların eczacısı. Ve ilacın dağıtımının şekil değiştirdiği, tüketim toplumunun dişli çarklarına yavaş yavaş girilen o geçiş döneminin içinde kalan geleneksel, namuslu, onurlu vicdanlı bir insan. Bu insanın en naif haliyle gelen yeni sisteme direnme çabası… İnsani birçok değerin korunduğu o eski zamanlar… Bu tiyatro metninde baba/oğul çatışmasına, hüzünlü aşklara, aldanmışlığa ve kısaca hayata ait konuşmalar var. Haldun Taner’in büyülü dili…
Fazilet Eczanesi oyununu sahnede seyretmiş olabilirsiniz. Ama bu oyunun metnini okumak yaşadığınız ortama tiyatro sahnesi gibi bakmanızı sağlıyor veya tam tersine okuduğunuz diyaloglar ile kendinizi gerçek bir dünyada hissediyorsunuz. Kendinizi daha iyi hissetmek için Haldun ilacını şiddetle tavsiye ediyorum. Fazilet Eczanesi’ne mutlaka uğrayınız lütfen.
- Fazilet Eczanesi
- Yazar: Haldun Taner
- Türü: Oyun
- Sayfa Sayısı: 92
- Basım Tarihi: Ocak 2016
- Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
- YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK - 18 Mart 2021
- Mahcubiyet ve Haysiyet - 7 Kasım 2020
- Martin Eden’i Okumak veya Okumamak - 22 Ağustos 2020
FACEBOOK YORUMLARI