Felsefe, Din ve Kültürde Zaman

Kitapta Antik Yunandan başlayarak günümüze kadar pek çok filozofun zaman anlayışına değinilmiş. Temel görüş, kimlerden etkilenildiği, düşünürün bu anlayışı hangi kitaplarında ele aldığı, açıklamaların açmaz yanları karşılaştırmalı olarak ele alınmış.

Zaman…
Zaman kavramı, varlığın anlamına ulaşmak isteyen insanoğlunun en merak ettiğidir. Onun sırrına varan, yaşamın da ölümün de gizemine sahip olacaktır sanki. Stephan Hawking, Zamanın Kısa Tarihi’ni yazdığında, kitap zor anlaşılan fizik kuramlarıyla dolu olmasına rağmen satış rekorları kırar. Bu yoğun ilgi, elbette zamana duyulan merakın yansımasıdır. İnsanlık tarihinin en cevapsız sorularından biridir zaman. Onu alt etmekse en önemli arzularındandır vakti kısıtlı insanoğlunun. Zamanı avucunun içine almak, ele geçirmek ve nihayetinde ona hükmetmek ister. Zamana sahip olarak ölümü yenmektir amaç.

Zaman geçmişten geleceğe doğru akan bir süreçse, hayat da zamanın algılayabildiğimiz parçası, izdüşümüdür. Doğumdan ölüme, bebeklikten yaşlılığa doğru bir akıştır yaşam. İnsan hem zamansal hem de zamanda olandır.  Zamansal olmak ölümlü olma nedenidir. Bu sonlu olma durumu insan için en büyük kaygı kaynağı olmasının yanında hayatın anlamını da verendir. Zamanda olmaksa değişimi getirir; insan zamanda yol alır, değişerek ve dönüşerek.

Soru işaretlerini çoğaltan ve hep cevapsız kalan sorular vardır. Varlığın anlamı gibi. Zaman gibi. İşte bu nedenle felsefe, din ve bilimin temel konularıdır onlar. Ve üstünde yoğunlaştıkça daha derine kaçar öz anlamları.

Öyleyse Zaman…

Tanrı kavramından sonra felsefenin en çok ele alınan, tartışılan konusudur zaman. Aziz Agustinus’un ‘Eğer hiç kimse bana onun ne olduğunu sormazsa biliyorum. Fakat soran kişiye onu açıklamak istersem, bilmiyorum’’ diye anlattığı da zamanın anlamsal açıdan ele geçirilemez oluşudur. Üzerine düşündükçe ve kavramaya çalıştıkça uzaklaşır. Asırlardır mitolojinin, dinlerin, felsefenin ve bilimin çözmeye çalıştığıdır. Yaşamın ve ölümün anahtarı; varlığın sırrıdır bir anlamda.

Felsefe, Din ve Kültürde Zaman

Gündelik yaşamımızda belki de her gün sorguladığımız bu kavramı yeterli ve doğru bir şekilde ele alan kitaplar ne yazık ki çok sınırlı. Bu denli kapsamlı ve zor bir konuyu ana başlıklarıyla değerlendiren, aynı zamanda içinde kaybolmadan okunabilen bir kaynağa ulaşmak oldukça zor. Say Yayınları tarafından temmuz 2017’de yayımlanan Felsefe, Din ve Kültürde Zaman, zaman konusunda merak edilenlere dair bir kitap. Düşünsel-bilimsel alanlarda sorulan soruları, verilen cevapları derinlemesine araştıran, derleyen, yorumlayan bir başucu eseri. Oldukça kapsamlı olmasına rağmen içinde kaybolmadan okunabilen. Temel kavramları anlaşılır ve akıcı bir dille anlatan.

Yazar…

Kitabın yazarı Prof. Dr. Arslan Topakkaya, doktora tezini zaman kavramı üzerinde yapmış. Almanya’da Freiburg Üniversitesi’nde doktorasını tamamladıktan sonra Mersin Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan Topakkaya, halen aynı üniversitenin bölüm başkanlığını yürütüyor. Akademisyen kimliğiyle üzerinde uzun yıllar çalışma yaptığı bir konu olması nedeniyle zaman kavramını tüm yönleriyle ve özümseyerek ele alıyor. Bu denli yoğun ve hacimli bir içeriğe sahip olan konuyu okurun anlayabileceği bir özet haline getirebilmesini sağlıyor mesleki geçmişi. Aynı zamanda sadece bilgilerin derlemesiyle sınırlı kalmayıp  kendi görüş ve yorumlarını da ekliyor kitaba bu sayede. Böylelikle felsefe tarihinin özeti olmanın çok ötesinde bir metin hazırlamış. Konunun içinde kaybolmadan ve temel noktaları ıskalamadan ele almış zamanı.

Anlatım…

Kitap beş ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm Eski Uygarlıklarda Zaman. Bu bölümde eski Mısır, Mezopotamya, Hint, Latin Amerika, İran gibi uygarlıklarda ve  eski Türklerde zaman anlayışını ele alıyor. İkinci bölümdeyse üç semavi dinin; Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın konuya yaklaşımını inceliyor yazar. Üçüncü bölüm felsefede zaman. Kitabın en yoğun, kapsamlı, okuru düşünsel ve tarihsel bir yolculuğa çıkaran bölümü olduğu söylenebilir. Dördüncü bölüm fizikte zamanın irdelenişine dair. Klasik ve modern fiziğin farklı anlayışları, zamanın yönü, zamanda yolculuğun mümkün olup olmadığı, zamanın gerçekliği ve mutlaklığı, kuantum fiziğine göre zamanın yapısı gibi son derece ilginç ve merak uyandırıcı konular ele alınmış. Son bölüm olan bireysel ve sosyal zamanı incelerken konuyu bugüne, günlük hayatımıza getiriyor.

Hem felsefi ve tarihsel hem de bilimsel açıdan ele alınmasına ve konunun teorilere, bilimsel açıklamalara, akademik göndermelere sahip olmasına rağmen kitabın dili son derece anlaşılır ve akıcı. Bu anlatım tarzı kitabın yoğun içeriğine rağmen çok kolay okunmasını sağlıyor. Dilin estetiğinden ve anlamdan ödün vermeden basitleştirilmiş konu. Aynı şekilde konunun beş ana bölüm ve her bölümde de alt başlıklar halinde ele alınması okurun dağılmadan okumasına olanak sağlıyor. Böylelikle oldukça kalın olan kitabı zamana yayarak ve bir sıraya tabi olmadan okuyabiliyorsunuz. Bir başvuru/başucu kitabı olarak ele alınırsa, konu hakkında merak edilen bilgiye kolaylıkla ulaşma imkânı yaratıyor. Kategoriler yoluyla benzer konuların ardışık anlatımı, anlama ve belleğe kaydetme kolaylığı sağlamış.

İçerik…

İnsanın varlığını sorguladığı ilk zamana kadar uzanır bu sorgulama. Zaman nedir? Varlığa mı aittir yoksa yokluğa mı? Hareket ya da mekân ile özdeşleştirilebilir mi, değişim olmadan zaman olur mu? Doğaya ait bir süreç mi yoksa insan algısına mı dairdir zaman? Canlılar olmasaydı dünyada, aktif bir yaşam var olmasaydı yani,  gene de zamandan bahsedebilir miydik? Tüm bu sorular ve daha fazlası hep sorulmuş, üstüne düşünülmüş ve cevaplar aranmıştır.

Zaman kavramı aslında çoklu algı ve anlamlara gebedir. Zaman dediğimizde bir şey yapmak için geçen süreyi, saatin ilerlemesini, doğan günü ya da yaşımızı düşünürüz genellikle oysa bunlar zaman değil onun ölçülme ve algılanma halleridir. O halde zamanı fiziksel ve algısal olarak iki farklı başlık altında düşünmek onu anlamlandırmayı bir miktar kolaylaştırabilir belki. Fiziksel zaman kozmik saatin işlevidir, doğaya ve evrene ait olandır. Algısal zamansa insanın zaman idrakini ifade eder; geçmişin anılarını ve geleceğin umutlarını içerir. Bu bir anlamda bilinçsel zamandır. Bilim genelde fiziksel zamanla ilgilenirken felsefe bilinçsel ve algısal zamanı odağa alır.

Kitapta Antik Yunandan başlayarak günümüze kadar pek çok filozofun zaman anlayışına değinilmiş. Temel görüş, kimlerden etkilenildiği, düşünürün bu anlayışı hangi kitaplarında ele aldığı, açıklamaların açmaz yanları karşılaştırmalı olarak ele alınmış. Çağların ve akımların hakim zaman anlayışı incelenmiş. Kitapta aynı zamanda çok ilginç  bilgiler de yer alıyor. Geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman kavramları ele alınarak zamanın varlığı üzerine düşüncelere de yer verilmiş.

Kısa kısa…

Aristoteles’in zaman konusunda sorduğu ilk soru varlığa mı yoksa yokluğa mı ait olduğudur. Filozofa göre geçmiş zaman yaşanmış, geçmiş, bitmiştir. Yani şu anda gerçekten yoktur. O sadece anılarda hatırlama/iz olarak yer alır. Gelecek zamansa henüz gelmemiştir, sadece bir olasılıktır, yani o da yoktur. O halde gerçek olan tek zaman şimdiki zamandır. Ancak şimdiki anı düşündüğümüz o kısacık aralıkta bile o da geçer, geçmişe ait olur. Şu an, ele geçirilemeyen, sahip olunamayandır. Şimdi o kadar geçici ve fanidir ki var derken yok olmakta yerine yeni bir şimdi geçmektedir. O halde zaman var mıdır yok mu ya da başka bir deyişle varlığa mı dairdir yokluğa mı?

Aziz Augustinus’un zaman anlayışı sırf felsefi kaygı taşımaz. Tanrı ve sonsuzluk kavramları onun zaman felsefesinin mihengi taşlarıdır.

Newton zamanı süre olarak görür. Modern fiziğin gelişimine kadar onun zaman anlayışı temel kabul noktasını oluşturur. Buna göre zaman mutlak ve sabittir. Leibniz Newton’un Tanrı’sını zaman zaman saatini ayarlamak zorunda kalan bir saat ustasına benzetir. John Locke, ilk kez zamanı aşkın bir varlığa/ilkeye bağlı kalmadan açıklamayı denemiştir. Ona göre sürenin ölçümü ruhla değil bilinçle mümkündür.

Zaman felsefesi açısından köşe taşları; Platon, Aristoteles, Augustinus, el-Kindi, Aquinolu Thomas, Newton ve Kant’tır. Kant’a göre genel tek bir zaman olmasına rağmen, bu zaman herkes tarafından farklı algılanmakta ve yaşanmaktadır. Bergson ise zamanın sayı olmadığını ve doğrudan ölçülemeyeceğini savunur. Heidegger’e göre insanın varolma kaygısı zamanın fark edilmesiyle ilgilidir, dünyada olmak zamanda olmak demektir. Bu zaman bilincinin sonucu ise ölüm kaygısıdır.

Brentano’ya göre Tanrı problemi hariç hiçbir mesele insanı zamanın temelinin ne olduğu düşüncesi kadar meşgul etmemiştir.

Einstein, izafiyet teorisiyle beraber o güne kadar geçerli olan Newton fiziğini yerinden eder ve zaman konusundaki genel kabulleri değiştirir. Einstein, zamanı dördüncü boyut olarak mekana ekler.

Son Olarak…

Zaman sadece bilimin ve felsefenin ele aldığı bir kavram değildir. Sanat ve özellikle edebiyat zamanın ne’liği ile yakından ilgilidir. Dünya ve varlık algımız, ölüm bilincimiz, değişim hep zamanın sayesinde oluşur. Yaşamın anlamı ölümlü olmamızda yani zamanda ve zamansal olmamızda yatar. Bu son derece önemli ama bir o kadar da yoğun ve zor konuda hem bilimsel-felsefi hem de anlaşılır bir  kaynağa ulaşmak da bir o kadar zor. Bu nedenle pek çok açıdan konuyu irdelemeyi sağlayan bu kitabın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Doğru ve anlaşılır bilgi için. Ve hayatın en temel sorununa dair.

  • Felsefe, Din ve Kültürde Zaman
  • Yazar: Arslan Topakkaya
  • Türü: Felsefe
  • Baskı Yılı: Temmuz 2017
  • Sayfa Sayısı: 472 Sayfa
  • Yayınevi: Say Yayınları
Pınar K. Üretmen
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Bir Albert Camus Romanı; Yabancı

Read Next

Gettysburg Konuşması

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *