
Herkes kendi içinde su, toprak ya da hava için duyduğu bir tutku keşfeder, ateş ise gezginin bizzat bedeninde dolaşır.
Yeryüzünde milyonlarca kişi hiçbir yere gitmeksizin, köyünden, kasabasından, şehrinden çıkmaksızın bir ömür yaşayıp gitmekte. Bir yerden bir yere yolculuk artık eskisi gibi değil, gün gelir (artık daha hızlı ve kolay yolculuklar yapıldığı için) insan mutlaka hayatında bir kere dahi olsa bulunduğu yerden dışarı çıkar diyebilir ve yazdığım tezi çürütebilirsiniz. Fakat ulaşım ne kadar gelişmiş olursa olsun dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayıp da bulunduğu yerden dışarı çıkmamış insanlar var. Bir çoğu için maddi nedenler belki, bir o kadarı için sağlık, bazıları da böyle bir bilgiye haiz olmayıp gezmeye, yolculuğa gereksinim duymayanlar.
Fakat insanoğlu sabitlenen bir varlık olmadı hiçbir zaman. Bunun böyle olduğunu bilerek “Yolculuğa Övgü” dersek bu yazıyı okuduktan sonra yolculuğa çıkma isteği içinizde oluşabilir elbet.
Redingot Yayınları tarafından yayınlanan Michel Onfray kitabı Yolculuğa Övgü tam benlik bir kitap. Gezmeyi, görmeyi, yeni yerleri, kültürleri tanımayı seviyorum. Gezmeye başladığınız an ve bundan zevk de duyuyorsanız eğer bir daha vazgeçemeyeceğinizi denli bir yaşam deneyimi sizi bekliyor demektir. Gezdikçe gezesiniz gelir.
Kitaba, Bir Varış Noktası Seçmek başlığıyla giriş yapalım:
“Yeryüzü haritası üzerine dikilmiş göz, önce mesafeleri pek kavrayamaz. Ölçek ancak aritmetik cambazlarına ve üstün yetenekli hesaplamacılara açık ve seçik anlam ifade eder. Bu benim aklıma Descartes’in bingenini getiriyor. Evet, zihinsel olarak tasavvur etmek mümkün ama ayrıntısına vakıf olmak imkansız. Müdrikeyle bin kenarı olan bir çok genin ne olduğunu anlarım ama tüm yüzlerin, göremem. Aynı zamanda Horn Burnunun ve Bering boğazının ne kadar uzak olduğuna veya tam bir dünya turunun ne anlama geldiğine akıl erdiremem, gelgelelim coğrafya söz konusu oldu mu, genelde Tanrı’nın isimleri gibi sorunlarıyla teolojiye has güçlüklere tosladığımız fark etmemek ne mümkün.”
Gördüğünüz gibi daha en başından alırsak bir varış noktası seçmek zor. Bir kere küçükmüş gibi görünen şehirlerin, kıtaların zihnimizde canlanış şekli uçsuz bucaksız. Zorluk zihinde başlıyor bu yüzden. Fakat dünyayı tam tur dolaşmak akıl çelici.
Onfray şöyle bir gerçeğe değinmeden geçemiyor. Yolculuk kütüphanede başlar diyor. Ya da bir kitabevinde. Gizemli bir biçimde orada sürüp gider, hayal dünyalarında. Ve bir soruyla yolculuk üzerine yazacaklarının kapsamını genişletmeye başlıyor.
Yolculuk gerçekten ne zaman başlar.?
“Heves, arzu, pek tabii, okuma, elbette tüm bunlar projeyi tanımlar ama yolculuğun kendisinin başladığı ne zaman söylenebilir? Yola çıkma ve bir yerden ziyade diğerine gitme kararı verildiği andan itibaren mi? Valizi kapattığımız, çantayı elimize aldığımız zaman mı? Hayır. Zira başlangıç için tekil, saptanabilir bir an, açık bir doğum tarihi, bir imza jesti vardır. Yuvamızın kapımızın kilidinde anahtar hareket ettiği, evimizi kapatıp bağlı olduğumuz limanı ardımızda bıraktığımız andan itibaren işte tam o kesin anda başlar gerçek anlamda yolculuk.”
Bir tür kendinden uzaklaşma, diğer yandan da kendine yakınlaşma meselesidir tüm yolculuklar. İnsanoğlu aslında ‘daima’ yerleşmekten hiçbir zaman keyif almaz. İnsanoğlunun o merak eden tarafı onu hep dürter, değişim yapmaya zorlar, bulunduğun yerden kaçıp kurtulma en naif anlamıyla uzaklaşma duygusu bir şekilde hep baskın gelir.
Birbirine bağlı, temas halinde, ilişki içinde, ağlar yaratan tüm büyük şehirler…
Sonuz gelmez trenlerle demir yolları…
Her yerde motorlar ve durmadan yinelenen bir göç halinde bir yerlere ulaştırılan, mekan değiştiren, bir yerden bir yere taşınan insanlar…
Gidişler, dönüşler, dönüşsüz gidişler…
![]()
|
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021