İlk Gençlik Kitaplarına Bir Örnek: Saklı Miras

100’ün üzerinde kitaba imza atan yazar Christine Nöstlinger’den nefis bir yaz romanı.

Lisede Almanca hocam Almanya’da yaşadığı dönemden her bahsettiğinde, ki bu sıklıkla olurdu, kültürel farklılıkları anlatmak için komşuluk ilişkilerini örnek verirdi. 3 yıl boyunca hep aynı hikayeyi dinledik: Hocamız yaşlı ve yalnız yaşayan komşusuna iyilik olsun diye çorba yapıp kapısını tıklatır, kadın açmadan kim o diye sorar. Kendini tanıttıktan sonra kapı zincir çıkarılmadan açılır ve yaşlı komşu bu sefer ne istediğini sorar. Hocamız iyi niyetini anlatacak birkaç cümle söyler, derste bu kısımları Almanca söylediği için ne dediğini bilemiyorum, ve çorbayı gösterir. Çorba aralık kapıdan alınır ve kapı suratına kapatılır. Hocamız da Türk kültürünün ne kadar misafirperver, ne kadar yüce bir miras olduğunu düşünerek evine yollanırdı. Saklı Miras’ı okuduğumda aklıma ilk gelen şey hocamızın anlattığı huysuz bir ihtiyardan yola çıkan bu haksız kültür eleştirisi oldu. Saklı Miras; komşuluk, kültürel kodlar ve kuşak farklarını esprili üslubuyla harmanlamış oldukça akıcı bir kitap.

Sakli-miras-kpk-4bsk

Jakop, duvarları kağıt inceliğinde olan bir apartman dairesinde annesi ile birlikte yaşamaktadır. En yakın arkadaşları yan dairede oturan Zwoch ailesinin üç kızıdır; Tete, Pups ve Wuzi. Jakops hasta olduğu için evde yattığı bir gün Zwochların kapısı çalar ve bir mektup evde kimse olmadığı için kendisine teslim edilir. Bu mektupta uzak bir akrabadan kalan miras hakkında belgeler bulunmaktadır ve Jakops miras konusuna böylece dahil olmuş olur. Uzak akrabadan yalnızca yıkık dökük bir ev kalmıştır ve bu çocukları –özellikle de Jakop’u- tatmin etmemektedir. Mirasın geri kalanını aramak için yola çıkan çocuklar heyecanlı ve bir o kadar da emek gerektiren bir maceraya atılırlar. Hikayenin sonu çocukların amaçlarına ulaşması ve herkesin hak ettiğini bulması ile bitiyor. J

Bu hikayede nerede kültürel kodlar, nerede kuşak çatışması var diye düşünebilirsiniz. Miras arama hikayesi tam gaz devam ederken aradaki küçük olaylarda çocuk dünyasına ve Alman kültürüne dair çok güzel ipuçları bulunuyor. Okurken hikayede atılan her adımın bir alt metni varmış hissine kapıldım. Jakop yan daireye avukattan gelen bir mektubu neden bu kadar önemsiyor ve peşine takılıyor? Hikaye olsun diye uydurulmuş bir merak mı diye düşünmüyorsunuz; çünkü Jakop anne-babasının da avukatlardan gelen mektuplardan sonra arasının bozulduğunu ve ayrıldıklarını hikayenin bir yerinde düşünüveriyor. Ve kendi başına gelen arkadaşlarının başına gelmesin diye bu kadar merakla mektubun izini sürüyor. Aile ilişkileri olarak da iki komşunun arasındaki farklıklar çok güzel verilmiş. Jakop’un annesi yalnız ve boşanmış kadın, diğer anneye göre daha açık fikirli ve daha esnek davranıyor ve komşu kızları keşke bizim annemiz de böyle olsaydı diye imreniyorlar. Zwochların ailesinde ise baba sürekli iş seyahatindeyken çocukların sorumlulukları çalışan anneye düşüyor. Anne Zwoch, kendi annesinin işlettiği kafede geç saatlere kadar çalışıyor, bir yandan da bakıcıyı çocuklarına bakmaya devam etmesi için ikna etmek için şirinlikler yapıyor, çocuklarının düzeni bozulmamasına çabalıyor. Zwoch kızları Kutsal Aziz Yortusu gününde istemeseler bile mezarlık ziyareti yapmak zorundalar; ama annesi bu konuda baskı yapmadığı ve daha özgür düşündüğü için Jakop o günü evde geçirebiliyor. Ya da Jakop bir fikir ortaya attığında annesi bu konu üzerine sohbet ederken; kızlar anneleri ya da babaları ile pek sohbet fırsatı bulamıyorlar. İstediklerini elde etmek için genellikle en küçük kardeş Wuzi’nin mızmızlanmasını kullanıyorlar. Bunlar tanıdık gelmediyse şunu dinleyin; Jakop evde hasta yatarken annesi onu komşu anneye emanet ediyor ve diğer evde et piştiği zaman oraya gidip karnını doyurmasını salık veriyor.

Çocuk kitapları genellikle mesaj barındıran hikayeler anlatır; hikayenin sonundaysa bu mesaj son bir kez dillendirilir ve kitap amacına ulaşır. Bu, mesajı net hikaye kitapları on yaşındaki kurgusal düşünmeye başlamış çocuklarımıza basit ve sıkıcı gelebilir. Saklı Miras, mesajları olan ama onları okuyucunun gözüne sokmayan bir hikaye. Jakop, saklı bir miras olduğunu düşünmeye başladıktan sonra hiç vazgeçmiyor. Ona inananlar azalmaya başladığında; annesi, Zwoch kızları bile mirası aramaktan vazgeçtiğinde o vazgeçmiyor. Mirası bulamadığında hayatına bambaşka bir yol açılıyor, iş ediniyor ve para kazanmaya başlıyor. Jakop karakterinin en sevdiğim özelliği ise mızmızlanmaması. Hasta olduğunda ya da zor bir durumda kaldığında acilen kendini cesaretlendirecek birkaç söz buluyor ve çözüm aramaya başlıyor.

“Kendini berbat ve halsiz hissediyor, dizleri titriyordu. Kendi kendine, “Birazdan yine daha iyi olacağım, birazdan yine iyileşeceğim, birazdan yine daha iyi olacağım, birazdan yine iyileşeceğim…” diye mırıldanmaya başladı.

Jakop, “kendi kendine hipnoz”a çok inanırdı. Yüreklendirici sözlerle gücünü kazanıp canlanacağı konusunda kesin bir inanca sahipti. İşe de yaradı.”

Ve aşk, kitapta bir de aşk var. 4. sınıfa giden Jakop ondan 2 yaş büyük olan Tete’ye aşık. Aşkı karşılıksız ama sorun sadece bu değil; Tete’nin kendisiyle aynı yaşta olan kardeşi Pups da ona aşık! Bu aşk üçgeni çok zararsız bir şekilde çocuk gözünden anlatılıyor, kitabın ana teması değil.

Son olarak; kitabı baştan aşağı beğenmek olmaz diyerek bir eleştiri ile yazımı sonlandıracağım. Yalnızca bir paragrafta kitabın hiçbir bölümünde denk gelmediğim cinsiyetçi söylemlerle karşılaştım. Her ne kadar on yaşında bir çocuk bu cümleleri kurabilir dense de bunu Jakop’un ağzından söyletmek cümlelere hak vermek demek.

“Bu Jakop’u hiç teselli etmedi. Ona göre, kızlar için örümcek korkusu normaldi. Ama normal bir oğlan için bu korkunç bir kusurdu! Bir erkeğin mantıklı olması gerekirdi! Mantıklı bir insan kendisine hiçbir zararı dokunamayacak küçük bir hayvancıktan korkmazdı.”

Kızlar için normal olması, “normal” bir oğlan, mantıklı erkek-mantıklı insan… Paragrafın tamamı cinsiyetçi ve kaba önyargılarla dolu, ben okurken yazara komplo amaçlı eklenmiş olduğunu hayal ettim ve içimi rahatlattım.

Yazar Christine Nöstlinger, oldukça üretken bir yazar. 100’ün üzerinde kitabı yayınlanmış yazarımızın çocukluğu Hitler döneminde bir bodrum katında saklanarak geçiyor. Birçok ödülü olan ilk ve en ünlü kitabı Alev Saçlı Kızı da en kısa sürede okumayı planlıyorum.

Saklı Miras, iki günlük iş ziyaretimde olaylara esprili yaklaşımı ile beni kendine bağladı, İzmir yolculuğumda bana yarenlik etti. Bu kitap yaz tatili, sahil, anane-babane-dede evi, köy-memleket ziyaretleri için biçilmiş kaftan, keyifli okumalar.

Ebeveynlere Faydacı Puanlama:

  • Görsellik: Görsellik yok, 10+ yaşa hitap ediyor. (Bu kategori değerlendirme dışıdır, puan tamamlamak için 5 puan verilmiştir)
  • Hikaye: 5 puan. Akıcı ve sürekli çözüm bekleyen olaylar hikayeye heyecan katıyor.
  • Eğitici/Öğretici Nitelik: 5 puan. Ana karakterin özellikleri amaca ulaşmak konusunda oldukça eğitici
  • Hayal Gücü Gelişimi: 4 puan.
  • Kültürel Gelişim: 5 puan. Karakterlerin ev, okul yaşantıları farklı kültürler için örnek teşkil ediyor.

Kitap 25 üzerinden 24 puan alıyor.

  • Saklı Miras
  • Yazar: Christine Nöstlinger
  • Çeviren: Mine Kazmanoğlu
  • Yayınevi: Günışığı Kitaplığı ( 2015, 4. Baskı)
  • Sayfa Sayısı: 177 Sayfa
Pınar Palamutlu
Latest posts by Pınar Palamutlu (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

İşgal Altındaki İzmir’de Bir Rus Ajanı

Read Next

Anthony Burgess’ten Otomatik Portakal

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *