
Neyi kutsadığınızı bilmek istiyorsanız Sel Yayınları’ndan Kaos’un Kutsal Kitabı tam da içinde bulunduğumuz bu günlerde, tam da Dünya böyleyken okunması gereken bir kitap.
İçinde bulunduğumuz ‘milenyum marka’ yüzyılımızın tek kutsalı O. Gündelik yaşamımızın olmazsa olmazı. Rutinimizin başat unsuru. Biliyor musunuz; uykumuzda bile var. Rüya görmüyorsanız artık, sadece kabustan ibaretse tüm gördükleriniz, uykularınızın her bir yanı O’nunla sarmalandığı için. Kutsandı çünkü. Kimisi nihilizm dedi bu kutsamaya, kimisi varoluşçuluk, kimisi hiçlik, kimisi modernizm. Tanıştırmama gerek yok sanırım; çok iyi tanıyorsunuz kendisini.
Kaos.
O’na gösterilen özen hiçbir şeye gösterilmiyor artık. Ne derlerse desinler kendisine, neyse ne, kendisi adıyla müsemma bir karmaşadır.
Kaos kutsalımız artık.
Albert Caraco’dan Kaos’un Kutsal Kitabı hiç yoktan çıkıp gelerek hayatımıza eşlik ediyor gibi. Zira hayat-hayatımız zaten kaos. Bu sebepten dolayı Albert Caraco hiç yoktan çıkıp gelerek bizleri zınk diye durdurup gözlerimizi kendimize çevirmemizi sağlıyor. Sonra bizi tekrar tutup tekrar çevirerek etrafımıza da bakmamızı sağlıyor. Tüm varlığımızla içinde bulunduğumuz kaosun dışına çıkmamızı ve içindeyken aklımızı karıştıran bu kaosa-kaosumuza dışardan bakmamızı sağlıyor. Bunu da kimseye aldırmaksınız uzun uzadıya bir iç dökme ile, kesintisiz bir monolog ile, hiçbir akıllının beceremeyeceği deli sayıklaması ile yapıyor.
“Dünya, Büyük Keşifler öncesi gibi, yine kapandı, 1914 yılı ikinci ortaçağın gelişine işaret ediyor, kendimizi yeniden Gnostiklerin “tür hapishanesi” dedikleri şeyin içinde, asla içinden çıkamayacağınız sonlu evrende buluyoruz. Dört yüzyıl boyunca sayısız Avrupalıya nasip olmuş iyimserliğin sonucu bu; Kader gerisin geriye Tarihe dönüyor ve birdenbire nereye doğru yol aldığımızı, başımıza gelenin nedenini soruyoruz kendimize, giderek daha insani bir yaşama eşlik edecek sınırsız bir ilerlemeye babalarımızın duyduğu boş güven demek ki uçup gitmiş: Çemberin içinde dönüp duruyoruz, kendi eserlerimizi bile tahayyül edemiyoruz. Demek ki eserlerimiz bizi aştı geçti, insanın dönüştüğü dünya bir kez daha insan zekasını aşıyor, binalarımızı hiç olmadığı kadar ölümün gölgesinde inşa ediyoru, ölüme bizim şatafatımız miras kalacak, çıplak olma vakti yaklaşıyor, geleneklerimiz giysiler gibi birbiri ardına üzerimizden düşerek bizi çıplak bırakacak, ancak o zaman yargılanacağız, dışımız çıplak, içimiz boş, ayaklarımızın altında uçurum, başlarımızın üzerinde kaos.”
Nietzsche’nin “Tanrı öldü.” söylemini hatırlıyorsunuzdur. Albert Caraco “Kaos kutsaldır” diyor ve bir nevi Nietzsche’nin kalın bıraktığı yerleri daha da açarak insanlığın 20. Yüzyıldan itibaren 21. Yüzyılı kapsayan süre boyunca kaosu nasıl da normalleştirdiğini bizlere bitmek bilmez bir enerjiyle anlatıyor. Her iki yüzyıl insanının içinde bulunduğu ruh halini inanılması güç bir soğukkanlılıkla açıklıyor Caraco. Zaten böyle de olması gerekiyor çünkü; böyle olmadığı takdirde kendisinin de kaosun kutsal lanetine kapılıp gideceğini biliyor.
“Hayali bir görevi yerine getirdiğimiz ve zaman aşımına uğramış buyruklara uyduğumuz için sefiliz, ama görev bizi iğrenç durumumuzdan çekip çıkarmıyor ve buyruklar orada sebat etmeye zorluyor. Yirmi yüzyıldır üzerimizden tahakküm süren ahlak düzeni miadını doldurdu bizseonun barbarlığını ölçüyoruz hala, o ayakta kalmaya çabalıyor biz ölüyoruz, hem de sayısızca, şimdi o daima reddetmiş olduğu hoşgörüyü düzen kurbanlarından talep ediyor, kardeşlik vaaz ediyor, kendi hiç aldırmamıştı oysa, başkalaşmaktan söz ediyor, o ki hareketsiz olmakla övünürdü, eskimiş tulumlarına doldurmak için yeniliklere el koymak istiyor, gelmekte olandan tiksiniyor ve hiçbir şeyi engelleyemediğinden, kendini gösteriyor ve bize olmayacak vaatlerde bulunuyor.”
Bir kelimesine dahi sırtını dönemeyeceğiniz cümleler bunlar. Bize bir şeyleri rahatsız edici bir şekilde hatırlatan, her gün hiç yorulmadan oynadığımız ‘iyi insan, sağlıklı birey, bilinçli toplum’ riyakarlığını, ‘sizler (bizler) işte böylesini’ deyip yüzümüzü kendimize çevirmemizi sağlayan kaotik, korkutucu paragraflar. Tüm oyunlara ve bütün yalanlara rağmen kaostan kaçamadığımız hatta kendi kaosumuzu kendimizin yarattığı, üstüne bir de kutsadığı bir düzen.
Albert Caraco 10 Temmuz 1919 yılında İstanbul’da doğmuş. Caraco ailesi önce Orta Avrupa’ya İkinci Dünya Savaşı sırasında da Nazi tehdidi karşısında Güney Amerika’ya göç etmiş. Savruluşlarla geçen Albert Caraco’nun münzevi hayati birçok intihar girişimiyle de taçlandırılmış fakat başarılı olunamamış bir kaos. Fakat Caraco bunca kaosa rağmen cinsellikten Yahudi sorununa, sembolizmden, felsefi meselelere birçok konuda eserler vermiş bir yazar.
“Hiçbir konuda anlaşamayacağız, çünkü her şeyimiz eksik olacak, ne Açlıktan ne de Irkçılıktan kaçınabileceğiz, kendimizi birine teslim ederek diğerinden kaçamayız, bir gün yemek yemek için Irkçı olacağız, sözcüğün aldığı en kötü anlamda ihtiyaç insanı olacağız, hem Metaryalist hem Irkçı olacağız, bu iki ilke birleşecek, tıpkı günümüzde Milliyetçilik ve Sosyalizmin birleşmesi gibi.”
Tam da bu günlerde Dünya’da ve Türkiye’de şahit olduğumuz ve bizatihi yarattığımız kaosun aslında kendimiz olduğunu bile bile yaşanıyor, yaşanılan ne varsa. Neyi kutsuyoruz, nedir uğruna çalıştığımız şey?
Neyi kutsadığınızı bilmek istiyorsanız Sel Yayınları’ndan Kaos’un Kutsal Kitabı tam da içinde bulunduğumuz bu günlerde, tam da Dünya böyleyken okunması gereken bir kitap. Bir de:
Farkında olmanız için artık; kaos kutsanalı uzun zaman oldu.
- Kaos’un Kutsal Kitabı
- Yazar: Albert Caraco
- Çeviri: Işık Ergüden
- Türü: Deneme
- Basım Tarihi: 2016
- Sayfa Sayısı: 104 Sayfa
- Yayınevi: Sel Yayıncılık
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021