John Wyndham’ın yazdığı “Krizalitler” ilk kez 1978 yılında Yankı Yayınları tarafından yayımlanmıştı. Yazarı tarafından 1955 yılında yazılan bilim-kurgu türündeki roman Niran Elçi’nin çevirisiyle Delidolu Yayınları tarafından yeniden yayımlandı.
Bilim-kurgunun altın çağı olarak bilinen 1950’li yıllarda yazılan “Krizalitler” ülkemizde de tam bir altın değerindeydi. 1978 yılında baskısı yapılan kitap bilim-kurgu severlerin elde etmek istediği fakat sahaflarda dahi ulaşamadığı bir kitap olma özelliği kazandı. Bu kitap aynı zamanda ülkemizde yayınlanan ilk John Wyndham kitabı olma özelliğini taşır.
Niran Elçi tarafından tekrar Türkçeleştirilen kitap bundan binlerce yıl sonrasında geçmektedir. Dünyada “Büyük Gazap” yaşanmış tüm doğa ve yaşamlar farklılaşmıştır. Doğada bulunan her şey artık eskisi gibi değildir. Büyük Gazap’ın etkisiyle sebzeler, ağaçlar, hayvanlar ve özellikle insanlar farklılık göstermektedir. Tüm farklılıklar ise Waknuk Bölgesi halkı tarafından “sapkınlık” olarak tariflenmektedir. Hükümetin görevlendirdiği yerel müfettişler “saf ırk” olma standartlarına karar verirler. Tarım arazilerinde üretilen ürünlerden tutun da, yeni doğan bebeklerin hepsi bu standartlara uygun olmak zorundadır. Büyük Gazap’ın etkisiyle yeni doğan insanlarda görülen fiziki farklılıklar toplum tarafından ‘mutantlık’ olarak adlandırılmıştır. Evlerin duvarlarında ‘Mutantlara Dikkat Edin!’ yazar ve tüm halk “sapkınlara” karşı son derece dikkatlidir.
Yerel müfettişlerin ve halkın standartlarının belirlenimleri dini değerlere dayanıyor. Bağnazlık boyutuna ulaşan dini kurallar son derece acımasız ve tartışılamaz durumdadır. Hatta öyle ki 6 parmaklı olmak, tüysüz olmak, kolların ve bacakların normalden uzun olması şeytan alametleri olarak görülüyor. Yerel müfettiş tarafından “uygunluk belgesi” verilmeyen bebeklerin bu bölgede yaşamasına izin verilmez. Eğer bir kadın 3 kez “sapkın” doğurduysa o da artık halkıyla birlikte yaşayamaz. İnsanlar birbirlerine o kadar şüpheci yaklaşırlar ki tanımadıkları biriyle her karşılaştıklarında belgesini sorarlar, eğer şüpheli bir durum varsa derhal yerel müfettişe ispiyonlarlar. Kendi “saflıklarının” kutsal olduğunu düşünen halk bu kutsallığın sonuna kadar korunması gerektiğini savunur. Tüm “sapkınlar” ait oldukları yere Uçdiyar bölgesine sürgün edilmektedir. “Saf ırk” ile Uçdiyar’da yaşayanlar arasında ise bitmek bilmeyen bir savaş vardır.
Romanın asıl karakteri David ise herkesten farklı olduğunun artık farkındadır, hatta “sapkın” olarak adlandırılan türden bile farklıdır. Bu farklılığını Axel amcasıyla paylaşır. Axel ise bu özelliğini kimseye bahsetmemesini ve bir sır olarak saklamasını tembihler. David o sıralar daha çocuk denecek yaştadır ve olayın ciddiyetini buna rağmen anlamıştır. David, 6 tane ayak parmağı olan arkadaşı Sophie’nin kaçmak zorunda kalmasıyla toplumun “sapkınlar” üzerindeki baskılarını artık çok daha iyi bilmektedir.
David, diğerleri gibi fiziksel bir farklılık taşımamaktadır. Ancak öyle bir özelliğe sahiptir ki, bu özellik Waknuk Bölgesi halkı tarafından daha önce hiç karşılaşılmamış bir durumdur. David telepati yoluyla bu özelliğe sahip başka insanlarla konuşabilmektedir. David’in bu özelliği ise kendisi ve arkadaşları için çok büyük bir tehlikedir.
Artık genç bir delikanlı olan David ve onunla aynı özelliğe sahip olan sevgilisi Rosalind’in telepatik güçleri olduğu artık açığa çıkmıştır. Çoğu zaman halka vaazlar veren David’in babası toplumun en bağnaz insanlarından biridir. Babası dahil tüm halk artık bilinen ve bilinmeyen tüm “sapkınların” peşine düşer.
Kaçmak zorunda kalan David ve yanındakiler dışardaki hayatı daha yakından görürler. Uçdiyar gerçekten anlatıldığı gibi midir? Uçdiyar halkı anlatıldığı gibi canavar benzeri insanlar mıdır? Waknuk Bölgesi dışında hayat koşulları nasıldır? Tüm bu sorular David ve beraberindekilerin kaçış macerasında cevap bulacak.
Yakalandıkları takdirde işkence göreceklerini ve hatta öldürüleceklerini bilen David ve beraberindekiler bu bağnazlıktan kurtulabilmek için çetin bir yaşam mücadelesi verirler.
Kitap toplumun kendini idealize etmesi noktasında sıkı bir eleştirelliğe sahip. Kitabın sonunda ise “normal olan insanlar” bu standartları koyan bağnazlar mı yoksa başkaları mı sorusuna kendi cevabınızı verebileceksiniz.
Kendisinden başkasına duyulan tahammülsüzlüğün ne boyutlara ulaşabileceği ve farklılıklar taşıyanların ne tür bir zorlukla karşı karşıya kaldığı akıcı bir üslupla resmedilmiş.
Hikayenin akıcılığı ve dönemsel olarak verdiği toplumsal mesaj hala daha güncelliğini koruyor. Bu bağlamda “Krizalitler” romanının tekrar bilim-kurgu severlere kazandırılması önemli bir gelişme.
“Büyük Gazap” nükleer felaketlere, doğanın kimyasal yollarla tahrip edilmesine, nükleer savaşlara gönderme yapar nitelikte. Kimi diyaloglarda “kadim halkın” kendi kaderini bu şekilde belirlemesini ve “yozlaşmasını” konu alan göndermeler son derece kritik öneme sahip. Romanda adı geçen “kadim halk” dünyanın sonunu getiren halk olarak resmediliyor. Waknak Bölgesi’nde yaşayanlar ise kadim halkın bağnaz devamcıları niteliğinde. Dünyanın sonunu getiren toplumsal gerileme ve yönetsel sorunların bu denli dinci bağnazlıkla devam ettirilmesi romanda eleştirel olarak ele alınmış. Kendinden farklı olanı dışlayan mükemmeliyetçiliğe dair yöneltilen eleştiri kitabın yapı taşlarını oluşturuyor.
Hala daha güncelliğini koruyan “Krizalitler” kütüphanenizde mutlaka olması gereken bir kitap. Güncel tartışmalarınızda ve analizlerinizde sıkça göndermeler yapacağınız bir baş yapıt. Gözden kaçmasın…
- Krizalitler
- Yazar: John Wyndham
- Çeviri : Niran Elçi
- Türü: Bilim-Kurgu
- Sayfa Sayısı: 246 Sayfa
- Delidolu Yayınları
- Kehribar Geçidi’nden Tadımlık… - 29 Kasım 2021
- Kitap Eki Dergisi 7. Sayı Çıktı! - 15 Temmuz 2020
- Kitap Eki Dergisi 15 Ocak’ta Okurlarıyla Buluşuyor - 1 Ocak 2020
FACEBOOK YORUMLARI