Kumkurdu: Üçü Bir Arada

Kumkurdu Serisi büyüklere çocuk kitapları türünden bir seri. Bambaşka bir duyguya kapıldım, heyecanlandım, içimde kelebekler kanat çırpmaya başladı.

Çocuk kitapları okumaya oğlum sayesinde başladım. Gerçekten çok güzel çocuk kitapları okudum. “Vay be bizim zamanımızda niye yoktu böyle kitaplar, çok güzelmiş” diye yorumladım okuduktan sonra.

Kumkurdu’nu okurken ise bambaşka bir duyguya kapıldım, heyecanlandım, içimde kelebekler kanat çırpmaya başladı. Zevkle okumanın, okuduğumdan çıkarımlar yapabilmenin yanı sıra şiirsel bir tat aldım. Bu noktada çevirinin payını unutmamak gerek. Sosyal medya hesaplarımda bazen beğendiğim kitapları paylaşarak daha çok okunmasına vesile olmaya çalışıyorum. Kumkurdu’nu, çocuk kitabı olmasına rağmen çocuklara ya da içimizdeki çocuğa önermekten ziyade doğrudan 38 yaşındaki birinin beğeniyle okuduğu bir kitap olarak önerdim.

Zackarina deniz kenarında bir evde anne ve babasıyla yaşayan bir çocuktur. Bir gün sahilde çok bilgili Kumkurdu ile tanışıp arkadaş olurlar. Üç kitaplık seri, Zackarina ve Kumkurdu’nun küçük maceralarının yer aldığı, her bölümde farklı bir temanın ele alındığı kısa hikâyelerden oluşuyor. Serinin son kitabında Zackarina sadece birkaç yaş daha büyüyor, onun dışında genel olarak önemli bir değişikliğe rastlanmıyor.

Hikâyelerde evrenin sonsuzluğu, uzay, yaşlılık ve ölüm, aşk ve cinsellik, zaman algısı, büyümek, iletişim sorunları gibi zor konular ve öfke, hüzün, pişmanlık, utangaçlık, korku gibi duygular rahatlıkla açıklanmış. Alt metinlerde önemli çıkarımlar yapılabiliyorken, hikâyeleri okurken kesinlikle bir mesaj kaygısı ve ders verme telaşı hissedilmiyor. Konular hikâyenin akışı içinde içimize nüfuz edip, hissettiriliyor.

“Ya işte böyle,” dedi Kumkurdu “Evrendeki her şey böyledir. Hiçbir şey yok olmaz, sadece başka bir şeye dönüşür; tekrar tekrar.”… “Evren her şeydir” dedi Kumkurdu. Var olan her şey! Burada ve şimdi, o zaman ve orada. Aydınlık ve karanlık, galaksiler ve yıldızlar; gezegenler, kuyrukluyıldızlar, trampetler ve kartallar ve ayılar ve bazen pantolon cebinde duran tozlu, kırmızı şekerlemeler. “Benim biraz önce yuttuğum da mı?” dedi Zackarina. “o da mı evrenin parçasıydı?” “Elbette!” dedi Kumkurdu. “o da evrenin bir parçasıydı. Sen de Zackarina, sen de evrenin bir parçasısın.”

Kumkurdu’nun duygular konusunda söyledikleri ise şu ana kadar okuduğum kişisel gelişim kitaplarında rastlamadığım şekilde ilham verdi bana. Biz büyükler büyüdük diye çocukken zorlandığımız her duyguyla rahatlıkla baş edebileceğimizi sanmıyoruz elbette. Küçüklüğümüzden farklı olarak utanma, korkma, öfkelenme gibi toplumda pek kabul görmeyen duyguları daha iyi saklamayı, bastırmayı öğreniyoruz.

Zackarina bir gün eve ziyarete gelen annesinin arkadaşlarından utanarak, evden uzaklaşıp Kumkurdu’yla dertleşmeye gidiyor. Annesinin arkadaşlarının geveze konuşmalarını, kendisine gülmelerini ve bir de kendisinden şarkı söylemesini istediklerini anlatıyor.

“Demek ki şarkı ve müzikten hoşlanıyorlar,” dedi Kumkurdu. “Öyleyse kendileri söylesinler dedi Zackarina. “Belki cesaret edemiyorlar,” dedi Kumkurdu. “Belki de utangaçlardır.” Hayııır, hiç utangaç değiller,” dedi Zackarina. “Vıdı vıdı konuşup duruyorlar.”

“Eğer insan görülmek istemiyorsa bir şeyin arkasına saklanır,” dedi Kumkurdu. “Bir çalının veya bir kapının. Ya da bir sürü gevezeliğin.”

Hikâyenin devamı gerçekten ilginç, okumanız gerekir.

Zackarina her başı sıkıştığında ya da sadece sohbet etmek için Kumkurdu’na gidiyor.

Kumkurdu anlayışlı bir arkadaş, onu dinliyor, yerinde doğru sorular sorarak uygun davranış biçimini bulması için yönlendiriyor onu.

Hikâyelerden birinde iletişim kurmanın ilk şartının dinlemek olduğu çok güzel ifade buluyor:

“Belli ki sana bir şey anlatmaya çalışıyor,” dedi. “Ama sen bir türlü dinlemediğin için tekrar tekrar söylemek zorunda kalıyor.” …”Dırdır,” dedi ve gözünü kapadı. “Bir çeşit bozuk konuşma. Hiçbir işe yaramaz. Hata genellikle kulaktadır.”

Kumkurdu’nun siste kaybolan Zackarina için şiirine ise bayıldım:

“Yolunu kaybederse bir gün birisi, tralala, telaşa kapılmadan beklemeli en iyisi”.

Kumkurdu’nun bilgili olmasının yanında son derece naif, çok iyi niyetli ve hümanist olduğu tüm hikâyelerde hissediliyor. Serinin üçüncü kitabında şöyle ifade ediliyor:

Kumkurdu suları sıçrattı, eşindi ve düşündü: her şey çok harikaydı, keşke herkes için böyle olsaydı. Yastık kabartır gibi vurdu sulara ve bal diledi hastalara ve pasta açlara ve elbise çıplaklara ve neşe üzgünlere! Parlak ve sıcak kumlar, uzun güneşli günler.

Son olarak kitapla ilgili dikkatimi çeken önemli bir nokta da cinsiyetçi yaklaşımın olmaması. Örneğin baba karakterini ev ve mutfak işleri ile ilgili sorumluluklarda pek çok kitapta rastladığım gibi anneye yardımcı olan değil de bizzat işin gerçekleşmesini üzerine alan karakter olarak görmek çok güzeldi.

  • Kumkurdu Serisi
  • Yazar: Kristina Digman
  • Çeviren: Ali Arda
  • Türü: Çocuk
  • Sayfa Sayısı: 328
  • Basım Tarihi: Mart 2016
  • Yayınevi: Pegasus Yayınları
Ayşegül Gezgin
Latest posts by Ayşegül Gezgin (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Yeni Çıkanlardan 5 Roman Önerisi

Read Next

Polisiye Dosyası; “Rebus’un Dönüşü”

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *