
O beyaz bir hırka değil, semavatın en üst katından inmiş gibi ışıldayan, nurani bir urbaydı sanki. Dünya bu kadar; Syf; 135
Birkaç yıl önce günlük soL gazetesinde spor yazılarını okurdum Mahir Ünsal Eriş’in. Futbolla ilgim malum sebeplerle Çarşı ve Livorno taraftarı (!) olmanın ötesinde değildir. Bununla birlikte Eriş’in yazdığı yazıları zevkle okuyordum.
Kitaplarıyla tanışmam daha sonraki zamanlara denk düşer. Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde ve Olduğu Kadar Güzeldik öykü kitaplarını peş peşe okumuş ve özel bir öykü sever olmamama rağmen çok beğenmiştim. Okuduktan sonra öykülerinin uzun süre zihnimde döndüğünü hatırlıyorum. Şimdi öykülerini düşündüğümde aklıma hep çocukluk ve biber kızartması kokusu geliyor. Öykülerden insanın üzerine sızan birçok başka temanın dışında ve ötesinde bu iki imge belirler aklımdaki Mahir Ünsal Eriş öykülerini. Bir de sıcakta kana kana içilen gazozlarla akan terlerin yanaklardaki tozlar üzerinde yol yaptığı görüntüler.
Bir Beyaz Hırkaya Meftun Oldu Gönül
Öykü kitaplarını okuduğumda roman yazsa da okusak diye düşünmüştüm. Geçtiğimiz yıl basılan romanı Dünya bu kadar hakkında yazmak bu sıcak haziran gününe denk düştü.
Her zaman rastladığınız yöntemlerden değildir çok kahramanlı romanlar. Hele sayfa sayısı olarak 200’ün altında, ince sayılabilecek bir romansa bu daha dikkat çekicidir. Mahir Ünsal Eriş’in 196 sayfalık romanında sayabildiğim kadarıyla yirmi civarında karakter/kahraman yer alıyor. Tüm kahramanların hayat hikâyelerine kuş bakışı bakıyor, yakınındaki ya da uzağındaki bir başkasının hikâyesine geçiyoruz. Kuş gibi. Konduğumuz yeni omuzda yeni öyküyü takip ederken geride kalanın öyküsünün nereye doğru gideceğini deli gibi merak ediyoruz.
Mahir Ünsal Eriş Dünya bu kadar romanında farklı farklı kişilerin öykülerine dokunmuş. Kalabalık bir karakter toplamı var romanın demiştik. Hatta hızlı okuyan bir kişiyseniz ara ara duraklayıp karakterin kim olduğunu anlamak için önceki sayfalara döndüğünüz oluyor. Bu bir roman için kusur mudur bilmiyorum ama ben birkaç kez başa döndüm, onu söyleyebilirim.
Deprem, hazine, aşk, ölüm, harita kavramlarının karakterlerin hikâyelerinde nasıl farklı anlamlara geldiği üzerine resmedilen dünya çok başarılı. Bir de metaforik olarak kullanıldığını varsaydığım bir beyaz hırka dolaşıyor romanda, bir heyula gibi. Kimi zaman tekrar görüşmek üzere özellikle banka bırakılıyor, kiminde karısından ayrılmak isteyen adamın parçalayıp bıraktığı özel bir eşya oluyor, kiminde ise ilk görüşte âşık olunan bir kadının üzerinde yer alıyor.
Tüm Mahir Ünsal Eriş metinlerinde olduğu gibi gerçekçiliğinden en ufak şüphe duymadığınız bir samimiyet var cümlelerde.
İyi bir anlatıcı olduğunu öykülerinden biliyorduk, bir kez daha hatırladık. Dünya, hayat, ölüm hakkındaki tespitleri çok başarılı.
Üstelik ölüm hakkında söylenen her şey, yaşayanlar tarafından söylendiği için hiçbir hükmü olmadığından… Syf; 80
Bir insanın hayatında yapılacak onca şey, altına girlecek onca sorumluluk yokmuş gibi, durmadan tuhaf kitaplar okuyarak, herkesin anlayamayacağı filmler izleyerek bu huzursuzluklarını daha da aşılmaz hale getirmeyi severlerdi. Syf; 131
Karakterlerin tekil hikâyelerinin dışında tümünü ‘toparlayan’ bir de ana izlek var. Romanın sonuna doğru karakterlerin bir kısmının yan yana geldiği, dünya bu kadar dedirten bir ana tema. Ayrı dünyalardan, farklı sınıfsal kökenlerden kişilerin Anadolu’nun ortasında bir kasabada bir araya gelişleri ülkeye dair bir panorama oluşturuyor. Kadim Anadolu hala sonradan görmesini de, burnundan kıl aldırmayanını da, okumuş yazmışını da bir kazmanın etrafında birleştirebiliyor.
Mahir Ünsal Eriş’in öykülerini de romanlarını da okuyun. Konuştuğumuz dilde yazılmış iyi edebi eserler okumak hepimizin hakkı.
- Dünya bu kadar
- Yazar: Mahir Ünsal Eriş
- Türü: Roman
- Sayfa Sayısı: 196 Sayfa
- Basım Tarihi: 2015
- Yayınevi: İletişim Yayınları
- Çağatay Yaşmut’tan Moda Cinayetleri - 16 Şubat 2019
- Bir Sevgi Masalı ve Organik Kitaplar - 19 Ocak 2019
- Domingo’dan Böcek Çılgınlığı - 12 Aralık 2018