Mehmet Murat Somer Kitaplarında Eşcinselliğin Yeniden Sunumu

‘Muhafazakâr toplumumuzun’ henüz buna hazır olmamasından kaynaklı yok sayılan bir seriden bahsetmek istiyorum bu hafta. Toplam yedi kitaplık bu seri eşcinsellik üzerine yazılmış dilimizdeki en cüretkâr metinlerden; Hop-Çiki- Yaya Polisiyesi.

İyi Polisiye İyi Edebiyat

Ülkemizde kısa sayılamayacak bir süredir polisiye edebiyatın iyi örneklerini okuyoruz. Polisiye edebiyat sevenler olarak şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Hem telif eserlerin kalitesi ve bolluğu, hem de çeviri eserler çok önemli bir okuma deneyimi sunuyor bize.

Petros Markaris’in geçtiğimiz haftalarda editörlerimizle yaptığı söyleşide belirttiği “Toplumsal romanın bir kısmı günümüz dünyasında polisiye romandan çıkıyor.” saptamasına ben de naçizane katılıyorum.

Hop-Çiki-Yaya Polisiyesi ve bir toplumun ikiyüzlülüğü

Mehmet Murat Somer, mühendis, senaryo yazarı, kişisel gelişim eğitmeni ‘hep 27 yaşında’ bir yazar. Kişisel gelişim eğitimleri verdiği bir dönemde çok bunalmış ve kendisini eğlendirmek için girişmiş polisiye yazma işine. Ne iyi etmiş.

Hop-Çiki-Yaya bir dönem İstanbul sosyetesinin kullandığı “Hopçikiyayalık yapma” kalıbından çıkmaymış ki yazarın bir söyleşide söylediğine göre “Şorololuk yapma” anlamına geliyormuş.

İroninin tüm özelliklerini barındıran bir serinin adının da ironik olması başka bir ironi diyerek, bir cümle içinde ne kadar kullanılabilirse o kadar kullanıyorum ironi sözcüğünü.

Kendisiyle tesadüfen tanıştığım bir seri Hop-Çiki-Yaya Serisi. Beş diye başlanıp yediye tamamlanmış seri. Tamamlanmış tamamlanmasına da o kadar çok ve farklı basımı yapılmış ki toparlayabilmek için uzun uğraşlar gerekiyor.

Mehmet Murat Somer polisiyesi üzerine bir yazı yazayım da şu kasvetli ortamlarda ‘biraz gündemden uzaklaşayım, farklı bir deneyimin kapısını aralayayımcılar’ okusunlar diye eldeki kitapları masanın üzerine dizdim ve hiçbiri birbirine uymayan boyutlarla karşılaştım. Ben alırken bunu fark etmemiş miyim? Her birini farklı zamanlarda ve değişik keder günlerinde aldığımdan belli ki yan yana dururken, kitaplığa koyarken bile anlamamışım durumu.

Elimde Turkuaz, İletişim, Can, Sel, Everest, Merkez Kitaplar ve Nar Kitap etiketiyle basılmış edisyonları mevcut. Bu kadar farklı yayınevi işin içinde olmasına rağmen Hop-Çiki-Yaya serisinin kapak resimleri ve düzenlemeleri birer efsane. Ülkemizde durum böyle. Ya başka ülkelerde? Zira yurtdışında da başta Penguen olmak üzere kitapları farklı yayınevlerinden çeşitli dillerde basılan ve muhtemelen Türkiye’dekinden daha çok okunan bir yazar Somer.

Hop-Çiki-Yaya Polisiyelerinin Türkiye’de az bilinirliği ya da görmezden gelinmesi ikiyüzlü toplumumuzdan kaynaklanıyor. Mehmet Murat Somer tam da bunu anlatıyor seride. ‘Normal-Anormal’ ikileminde kendilerine hep anormal tanımlaması düşen travestileri, ölümleri dalga geçilerek verilenleri, gördükleri şiddetin halı altına süpürüldüğü steril ortamları, çoğu kez üçüncü sayfa haberlerinde bile yer verilmeyenleri anlatıyor. İçeriden bir bakışla düzgün ve eğlenceli bir dille.

Toplum nezdinde marjinal kabul edilenlerin ‘normaller’ tarafından katledilmesi romanların düğümünü oluşturuyor. Aristokratik, kalburüstü, ortalama gelir seviyesinin üzerinde, muhafazakâr ve toplumun büyük kısmı tarafından gıptayla bakılanlar psikopat ve katil; gay, jigolo, fahişe, travesti, transseksüeller maktul. Toplumun normal ve anormal kavramlarını ters yüz eden bir tarz. Katili genellikle beyaz Türklerden kurguluyor.

Karakterler farklı sınıfsal köken ve kesimlerden. Ponpon gibi gayet aristokrat bir aileden gelenlerden, Gönül gibi İstanbul’un köhne mahallelerinden birinde son derece sıradan bir ev kadını hayatı yaşayanına, gündüz devlet memurluğu yapıp gece sahne alanlardan, görece geleceğini kurtararak travestilerin ağdacılığına geçenlerine kadar geniş bir yelpazeden insanlar var romanda.

Basma Eteğiyle Gönül

Hop-Çiki-Yaya polisiye dizisindeki benim en eğlenceli ve sağlam kurulmuş bulduğum karakter Gönül. Sanıyorum ki Mehmet Murat Somer’in en eğlenerek kurguladığı karakter de odur. Gönül ilk kitaptan itibaren gerek kılık kıyafetiyle, gerek konuşmasıyla romanlardaki güldürücü, kimi zaman iç acıtıcı, kimi zaman da sinirleri zorlayıcı bir karakter. Yalnızca bir travesti değil diğer yandan görgüsüzlük, kabalık ve saflık timsali. Densiz, müstehcen ve ‘sıradan’.

Sözcüklerin sonuna eklenen “lar” ları “ler” yapmasıyla, “a”ları “e”ye çevirmesiyle bir dil bozan.

“… Ona göre orada hizmete hazır öleceksin. Adamların işleri tamamlanmış, ceplerine paraleri girmiş olunca ne isterler? Bizi!”

“Bir dakike” .dedi. “Beni orede anlarler mi dersin?” Peygamber Cinayetleri

Siyah Kimonolu Ponpon

İlk kitaptan son kitaba kadar kullandığı makyaj malzemeleri, sahnede duruşu, dili kullanmadaki özeniyle kalibresi yüksek bir travesti Ponpon. Gönül ne kadar kaba sabaysa Ponpon o kadar rafine.

“Gözler kısılmış, dudaklar sımsıkıydı… Kaşlar, alında olabilecek en üst yüksek noktaya çıkmıştı. Üstünde ‘içimi karartıyor ayolcuğum’ dediği siyah kimonosu vardı… Ve tabii ki benim ziyaretim şerefine Litst’in Cenaze Marşı çalıyordu.”

Burçak Veral

Hop-Çiki-Yaya Polisiyelerinin kraliçesi Burçak Veral. Anneannesi travesti olduğunu duyunca “bu soyadıyla ancak bu kadar olur” der hakkında.

Rezene çayı, Virgin Mary ve kahve içer.

Kendi tanımlamasına göre tüm travestiler gibi Sezen Aksu’dan nefret edip Ajda Pekkan’a tapar.

Mesafeli, cool ve oğlansı bir güzellik. Tıpkı hayranı olduğu Audrey Hepburn gibi.

İyi müzik dinler, meraklıdır, bilgisayar işlerinden para kazanıp kimi zaman hackerlik düzeyinde çalıştığı olur. Aikido ustasıdır ve bir gay kulübün küçük ortaklı patron müdürlüğünü yapar.

Entelektüeldir. Kulüpteki çalışma zamanları dışında erkek kıyafetleri giyer. Kulüpte Audrey Hepburn’ün filmlerinde kullandığı kıyafetleri kostüm edinir kendisine. Otoriterdir.

Televizyonu bilgi yarışması izlemek için açar ve iddialıdır bu konuda.

Amatör dedektif. Travesti ve transseksüellerin maktullerden olduğu seri cinayetleri çözer. Kimi zaman Gönül, kimi zaman Ponpon, bazen Cihad2000 yardımcı olur ona. Huzur Cinayetleri romanında bir maymuncuk vesilesiyle Celil Oker’e selam yollamışlığı vardır. Celil Oker son kitabı Sen Ölürsün Ben Yaşarım’da selamını karşılıksız bırakmaz.

Ne diyorduk “ayolcuğum”?

Hop-Çiki-Yaya Polisiyeleri eğlenceli, sıra dışı, mutlu edici bir seri.

Eşcinselliği karikatürize edip nefret objesi yapmayı, görmezden gelip, hastalık olarak kabul etmeyi tercih eden bilumum zevata karşı iyi ki Mehmet Murat Somer edebiyatı var. Burçak Veral LGBT bireyler açısından ne ifade eder bilemem ama benim açımdan şahane bir karakter. Bulduğunuzda alın, kederli olduğunuz bir anda açın bir tanesini ve okuyun. İyi gelecektir.

Yazar: Mehmet Murat Somer

Kitap Adı:

  • Hop-Çiki-Yaya Polisiyesi
  • Peygamber Cinayetleri
  • Buse Cinayeti
  • Jigolo Cinayetleri
  • Peruklu Cinayetler
  • Huzur Cinayetleri
  • Ajda’nın Elmasları
  • Kaderin Peşinde

Yayınevi: Muhtelif (Turkuaz, İletişim Yayınları, Can Yayınları, Sel Yayıncılık, Everest Yayınları, Merkez Kitaplar ve Nar Kitap)

Güzella Bayındır
Takip için
Latest posts by Güzella Bayındır (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Türk Edebiyatının en iyi öyküleri tek kitapta

Read Next

Çocuk kitaplarını çocuklar değerlendirdi

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *