
Paris’i anlamanın en iyi yolu elbette ki orada bulunmaktan geçer. Ama kitaplar da sayfalarında şehrin sokaklarından taşan hikâyeleri biriktirirler…
Paris saldırısından sonra Fransızlar bu katliamı yaşam tarzlarına sahip çıkarak göğüslemeye çalıştılar. Hemingway’ın yıllar önce yazdığı gibi Paris bir şenlikti ve bu şenlik ne olursa olsun durmamalıydı. Çünkü hayat; neşe, coşku ve arzu olmadan neydi ki? Birkaç günlük yasın ardında müzik yeniden yükseldi Paris kafelerinde. Sandalyeler belki biraz çekingen ama yine de sokağa bakar vaziyette yan yana dizildi. Randevular yeniden evlerden meydanlara, köşe başlarına kaydı. Gallimard Yayınevi de saldırıdan birkaç hafta sonra Paris Bir Şenlikti kitabına yoğun bir talep olduğunu, normal şartlarda yılda altı bin adet satan kitabın, şimdilerde baskı üzerine baskı yaptığını açıkladı. Parisliler Hemingway’ın satırlarından 20’li yılların bohem maceralarını okuyarak kendilerine psikolojik bir payanda sağlamışlardı. Kısacası Paris, hayatını bildiği gibi sürdürmekte oldukça kararlı bir tavır sergiledi.
David Harvey’in deyişiyle Paris modernitenin başkentiydi. Fransızların Belle Epoque (1871-1914) olarak adlandırdıkları altın çağ boyunca Paris gerçekten de dünyanın çekim merkeziydi. Siyasetin, sanatın, edebiyatın, modanın merkeziydi. Dünyanın dört bir tarafından siyasi sürgünler bir yudum özgürlük bulmak için, genç ressamlar şehrin akademilerine kaydolmak için, yazarlarsa aradıkları ilhama kavuşmak için Paris’e akıyordu. Paris onlara çoğu zaman sadece sefalet vaat etse de gelenler buna çoktan razıydı.
Osmanlı ve Cumhuriyet aydınları da bunun dışında değildi. Belle Epoque zaman dilimini biraz genişleterek 1860-1960 yılları arasını kapsayan yüz yıl boyunca Türk aydını da modernitenin başkentiyle epey haşır neşir olmuştu. Genç Osmanlıların temsilcisi Namık Kemal’den resim tahsili için 1860’da Paris’e ayak basan Osman Hamdi Bey’e, bir devrim umudunu Paris’te teorileştirmeye çalışan Ahmet Rıza’dan en güzel şiirlerini bu şehirde kaleme alan Attila İlhan’a kadar birçok isim Paris’te dirsek çürütmüştü. Sartre’ın varoluşçuluğunun büyüsüne kapılan bir diğer kuşak da neredeyse 1980’lere kadar Paris kafelerinin müdavimi olmuşlardı. Bu geleneğin şimdilerde bile tamamen sönümlendiği söylenemez. Entelektüel kesimde hala turistlik ziyaretten çok daha fazlasını ifade eden, “bir orada bulunuş hali” varlığını koruyor. Bu nedenle Türkiye’nin modernleşme tarihine Paris’in fikirsel katkısı başka hiçbir şehirle ölçülemez.
Paris’i anlamanın en iyi yolu elbette ki orada bulunmaktan geçer. Ama kitaplar da sayfalarında şehrin sokaklarından taşan hikâyeleri biriktirirler. Hele söz konusu kişisel bakış açıları olunca tüm şehirler daha da zengin bir hale gelir. Temas kurdukları şehri kavramaya çalışan ve hislerini okuyucularıyla paylaşan dört yazardan Paris üzerine dört deneme kitabını biz de sizler için derledik:
Paris, Ecekent
Enis Batur kendi Paris’ini anlatıyor ve bu şehre Ecekent ismini veriyor. Bazen bir ağaç bazen bir koku bazen de gördüğü bir tabela yazdırmış Enis Batur’a Paris denemelerini. Aslında denemeden çok bir aşk kitabı kaleme almış Enis Batur. Tutkuyu kendi özü haline getirmiş bir şehrin sokaklarında aynı hissiyatla bir başına dolaşıyor yazar. Okuyucusunu da bu içsel yolculuğa davet ediyor. Fotoğraflarla süslenmiş kitap kentin turistlik yönlerinden daha çok kıyıda köşede kalmış fragmanlarını ortaya çıkartıyor. Paris’i Enis Batur rehberliğinde dolaşmak isteyenlere şiddetle önerilir.
- Paris, Ecekent
- Yazar: Enis Batur
- Yayınevi: Remzi
- Sayfa Sayısı: 280
- Baskı Yılı: 2012
Paris Bir Yalnızlıktır
Başka bir usta edebiyatçıdan kent üzerine izlenimler içeriyor Paris Bir Yalnızlıktır. Feridun Andaç bu çalışmasını kendi satırlarıyla şöyle tanımlıyor: “Gitmeyi seçen bir yazarın dil, düşünce, duygu haritasından izleri, sevdiği/bağlandığı kentin mekânlarında gezinerek görmek…” Yazar bir serüven olarak kurguluyor gitmek üzerine inşa ettiği metnini. Görselleriyle de dikkat çeken kitap Andaç’ın kişisel dünyasına bir davet niteliğinde. Bir Paris kafesine kurulmuş çalışan bir yazarın dünyası bu. Yüzyıllardır Paris’in alışık olduğu bir manzara…
- Paris Bir Yalnızlıktır
- Yazar: Feridun Andaç
- Yayınevi: Kavis Kitap
- Sayfa Sayısı: 232
- Baskı Yılı: 2009
Benim Paris’im
Paris kendisine çevrilmiş her gözle büyür. Farklılaşır, yeni anlamlar kazanır. Tıpkı bir sanat eseri gibi. Cüneyt Ayral da Benim Paris’im diyerek sahipleniyor kenti. Paris’i bir gazeteci gözüyle dolaşmak biraz daha farklı. Küçük ayrıntılara bile haber değeri algısıyla yaklaşıyor Ayral. Ve bu ayrıntılar okuyucu için ilgi çekici kıyaslamalara dönüşüyor. Vitrinler, mönüler, metro koltukları, duvar resimleri, taş tabelalar, kitapçılar, yeraltı mezarları… Kitaptan çok şey öğreniyor okuyucu, 21. yüzyılın Paris’i ile karşılaşıyor. Ve kentin kendine has cinsel özgürlük anlayışı da Ayral’ın gözünden kaçmıyor!
- Benim Paris’im
- Yazar: Cüneyt Ayral
- Yayınevi: Oğlak Yayıncılık
- Sayfa Sayısı: 160
- Baskı Yılı: 2015
Paris Kahveler Atlası
Kitabın ismi sizi yanıltmasın. Bir kahvehaneler rehberi değil bu! Uğur Kökden Paris üzerine yarım yüzyıl önce yazdıklarını bir araya getirmiş. Cezayir Kurtuluş Savaşı’ndan, 60’lı yıllara şehrin önemli bir dönemine ait tanıklığını okuyucu ile paylaşıyor Kökden. Paris kahvelerinde hala filozoflara rastlayabileceğiniz bir dönem söz konusu olan. Sartre hayatta, Nazım Paris’e gelip gidiyor, Quartier Latin’de 68’i önceleyen sohbetler sürüp gidiyor. Türkiye’de ise Vedat Günyol Babeuf yazılarını çevirdiği için yargılanıyor… Uğur Kökden’in Paris’i geçmiş bir çağın tüm büyüsünü hala üzerinde taşıyor.
- Paris Kahveler Atlası
- Yazar: Uğur Kökden
- Yayınevi: Kavis Kitap
- Sayfa Sayısı: 208
- Baskı Yılı: 2011
- Büyük kedi katliamı! - 13 Nisan 2016
- Osman Hamdi Bey’in not defterleri - 24 Şubat 2016
- Bizans artık kahpe değil mi? - 10 Şubat 2016