
Altay Öktem ve Hakan Bıçakçı editörlüğünde hazırlanan Düşlerin İzinde özgün ve bizden fantezi ve bilimkurgu öykülerinin seçkin örneklerini sergileyen bir derleme
Fantazya Bilim Kurgu Sanatları Derneği, (FABİSAD)[i] bu yıl ilk kez, 2014 yılında GİO öykü yarışması kapsamında dereceye giren yazarların eserlerini Altay Öktem ve Hakan Bıçakçı editörlüğünde kitaplaştırdı. Düşlerin İzinde ismiyle Esen Kitap’tan çıkan eser, ülkemizde pek de revaçta olmayan korku-bilimkurgu ve fantezi türündeki öyküleri sevenlerine sundu. Düşlerin izinden giden genç yazarlar, öykülerinde, yaşadığımız coğrafyaya fantastik bir ayna tutuyorlar.
Bilimkurgudan büyülü gerçekçiliğe, korkudan fantastik kurguya türler arasında gidip gelen tamamen yerli bir alacakaranlık kuşağı çıkarıyorlar karşımıza. Kitapta yer alan on iki öykü ve yazarları şöyle; Metal Fareler Kenti, Gökcan Şahin, Bir Büyücü Masalı, Ömer Faruk Yazıcı, Binmişim Bir Alamete İlyas Engiz, Hasat, Bora Aşık, Akan Kan, Gülten Ağrıtmış, Bekçi, Erdinç Sağlıkoğlu, Varlık, Özgür Hamza, Ölümün Rengi, Mümin Can, Eğitim Üzerine Zafer Göçer, Buralarda Yeni Bir Şey Yok, Ali Tarım, Kara Kedi Belma Fırat, Hasan’ın Karabaş’ı Kim Vurdu, Orhun Veli Batu.
Temel bir soruya yanıt
Öncelikle konuya yabancı okurlar için temel bir soruya yanıt verelim ve bu yanıtın ışığında kitaptaki öyküleri teker teker inceleyelim. Acaba bilimkurgu ile fantezi arasındaki fark nedir? Bilimkurgu, konusunu teknoloji ve bilimsel gerçekliğin insan-toplum ve davranışları üzerindeki etkilerini gelecekte konu edinirken fantezi büyü, mistik güçler, iyi-kötü çatışmalarıyla inanılmazların dünyasını geçmişte keşfeder. Her iki tür de bilinen gerçekliğin dışına çıkmalarına rağmen çok temel bir çizgiyle birbirlerinden ayrılırlar.
Bilimkurgunun yaratıcılığını teknoloji ve bilim beslerken, fanteziyi inanç besler. Bu farkı Gökcan Şahin’in Metal Fareler Kenti ile Ömer Faruk Yazıcı’nın Bir Büyücü Masalı adlı öykülerinde rahatlıkla görebiliriz. Yazıcı’nın kaleme aldığı öyküde kötü büyücü Efsunkar ile inançlı ve iyi Sultan arasındaki çatışma tam bir fantezi dersidir aslında. Büyüler, ateşten yaratılmış varlıklar, mistik güçler, farklı bir dünya, iyi ve kötünün savaşı, sonuçta da inançlı iyinin zaferi. Bir fantezi eserinin sahip olması gereken tüm öğeler kullanılmış. Bana Ursula Le Guin’in Yerdeniz Büyücüsü romanını anımsattı. Ünlü kitabın kahramanı Ged, daha büyücülük dersinin başında bir şeyin gerçek ismini bilmenin ona hükmedebilmek olduğunu öğrenir, bu da beni doğruca Sultan’ın tanrının isimleriyle yaptığı büyülere götürdü. Belki de bu yüzden fantezi öyküler içinde en etkileyici gördüğüm yapıt bu oldu.
Metal Fareler Kenti, bilimkurgunun spekülatif kurgusuna sahip, yarattığı dünya bileşenlerini bir novum[ii] ile karşı karşıya getiren, BK’nın tüm özelliklerini taşıyan keyifli bir öykü. Şayet bir gün uzaylılar dünyaya gelirse neler olabilir sorusundan üretilmiş, insan ve uzaylıyı (novum) karşı karşıya getiren, toplumun çıkarlarını bireyin üstünde gördüğü için hayatı dâhil tüm fedakârlıkları yapabilecek bir kahramanın olduğu, gelecekte geçen tam bir bilimkurgu. Gökcan Şahin öyküsündeki zaman atlamalarını, farklı karakterlerin omuzlarına yerleştirdiği anlatıcı kamerasıyla oldukça başarılı gerçekleştirmiş. Okuyucu olarak aynı anda hem geçmişe gidip kahramanın geleceği nasıl değiştirdiğini öğreniyor, hem de günümüze dönüp yaratacağı sonuçları bekliyoruz heyecanla.
Zamanda yolculuk
Bilimkurgunun zamanda yolculuk novumunu kullanarak farklı bir spekülasyon kurgusu işleyen Binmişim Bir Alamete, İlyas Engiz’in kaleme aldığı kitabın ilk öyküsü, yarışmanın da birincisi. Şayet zamanda yolculuk yapabilseydik gelecekte ne ile karşılaşırdık sorusuna akıcı bir dille yanıt vermiş yazar. Bir yanda Türk işi uzay yolculuğu projesini satirik bir dille anlatırken, ilerde karşılaşacağı tabloyu da bir o kadar trajikomik çizmiş. Değişmesi gereken şeylerin yok olacağına daha da çoğalarak toplumu ele geçirmesini, bunun yanında artması gerekirken yok olan değerlerin toplumda nasıl unutulup gittiğini anlatmanın da başka bir yolu olmasa gerek.
Korku, görünenin altına inmektir. Her ne kadar bolca kan ve kemik israfı gibi görünse de bu kolaya kaçmaktır. Gerçek dehşet insanın derinliklerinde yatar, kişiliğinde, ölüm korkusunda, kontrolsüzlüğünde, zayıflıklarında ve saklı hislerinde. En iyi korku derinlerdeki karanlığa inerken aydınlanma sağlayandır. Hasat (Bora Aşık), Akan Kan (Gülten Ağrıtmış), Bekçi (Erdinç Sağlıkoğlu) kitabın korku içeriği en saf olan öyküleri. Özellikle Hasat’ın kurgusu, mekân (insanlardan uzak bir çiftlik) ve karakter seçimleri (çocuk ve çılgın bilim insanı) ile öne çıkıyor. Önce okuyucuyu büyük bir gizeme sürükleyen yokuş, zirveye varana kadar türlü değişimler yaşatıyor kahramanına.
Final ise beklenmeyen bir gerçeği vuruyor yüzümüze. Her korku öyküsünde olduğu gibi, içimiz buruk, ürpermiş ve soğuk bir yalnızlık hissiyle ayrılıyoruz kitaptan. Bekçi öyküsünde kahramanın en derinlerdeki karanlığına yapıyoruz yolculuğumuzu. Öyle bir karanlık ki bir süre yolumuzu bulamıyoruz, tıpkı kahramanımız gibi. Ama sonrasında beraberce çok hoş olmasa da gerçeği buluyor, kurbanın seçim sebebiyle aydınlanıyoruz. Tüm öykü boyunca kahramanın zihninde olmak, umursamaz tavırlarına rağmen sakladığı öfkeyi keşfetmek, yapabileceklerinin boyutunu görmek ve gerçekleştirebileceklerine inanmak Bekçi’yi korku türünün başarılı bir örneği yapıyor.
Ölümün Rengi
Varlık (Özgür Hamza), Ölümün Rengi (Mümin Can), Eğitim Üzerine (Zafer Göçer), hem korku hem de derin fantezi içeren öyküler. Kahramanın sanrıyla gerçekliği harmanlayarak, iç dünyasıyla, korkularıyla, pişmanlıklarıyla yaşadığını sandığı olaylar sırasında yüzleşmesi bu öykülerin içeriğini oluşturmuş. Ölümün Rengi, pişmanlığın gördüğü renkleri ters yüz ettiği dünyada kahramanın geçmişiyle yüzleşmesini sanrılarla okuyucuya sunarken, Eğitim Üzerine tüm anlatılanların gerçek mi yoksa düş mü olduğu seçimini okuyucuya bırakıyor. Kahramanımız nevrozlar yaşayan genç bir adam mıdır yoksa korkunç gerçeği öğrendiği için tımarhaneye tıkılmış kurban mıdır?
Ali Tarım, Buralarda Yeni Bir Şey Yok adlı öyküsüyle aslında bizi hayata bağlayan, yaşamak için güç bulduğumuz şeyin fantezilerimiz olduğunu söylüyor. Peki, bunları gerçekleştirme şansımız olsaydı, sahip olduğumuz tek fantezi hayat bulsaydı ne olurdu? Kahramanımız Cabir bu sorunun yanıtını yaşayarak veriyor öyküde. Tam tersi bir meseleyi de Kara Kedi öyküsünde Belma Fırat sokuyor aklımıza. Şayet hayalini kurduğumuz bir fanteziyi yaşama fırsatı bize sunulsa neyi seçerdik, hayallerimizi mi mantığımızı mı?
Kitaptaki son öykü Orhun Veli Batu’nun yazdığı Hasan’ın Karabaş’ı Kim Vurdu isimli metin. Korku ve fantezi türünde lanetler, uğursuzluklar müthiş güce sahiptir, döner dolaşır ve kim hak ettiyse onu bulur. İşte burada da Hasan’ın intikam hırsı bir tür lanete dönüşüyor ve bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor.
Fantezi ve bilimkurgu, yenidünyaları, farklı varlıkları ve yaratılan bu yeniliklerle yaşanacak akla gelmedik çatışmaları konu alır, günümüzün sorunlarını geleceğe taşıyarak tartışır ya da iç dünyamızın karanlık tarafıyla yaşanan savaşın çirkin yüzünü anlatır. İnsanı, insan olmanın ne demek olduğunu araştırır. Her ne kadar coğrafyamızda pek popüler olmasa da, dünyada yüzyılı aşkın bir süredir ciddi hayran kitlesiyle sürekli gelişen, alt kültürler yaratan hatta çok önemli olaylara isim babalığı yapan (Star Wars füze savunma sistemleri, ilk atom enerjisiyle çalışan denizaltı Nautilus…), düşünce akımları üreten türlerdir.
Buna rağmen edebiyat çevrelerince ciddiye alınmamış, yalnız bırakılmış, kendi içinde ödüllendirilmiş, hafif de küçümsenmişlerdir. Yine de okuyucuları tarafından çok sevilmiş ve fan kulüplerle desteklenmiş, bu sayede edebiyat dünyasından görmediği değeri okuyucularından görmüştür. Tüm dünyada çok satan, çok izlenen payelerini alarak takipçileri tarafından onurlandırıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Düşlerin İzinde, türlerinin seçkin örneklerini sergileyen bir kitap.
Özgün ve bizden fantezileri görmek, korku ve bilimkurguda neler hayal edebildiğimizi öğrenmek isterseniz bu kitabı okuyun derim. Çünkü dünyadaki benzerlerinden çok da farklı değil. Aksine bize daha yakın. Bilimkurgu ve fantezi okurları olarak bize düşen, kendi değerlerimizi onurlandırmak, yazılmış eserlerin keyfini çıkararak yazarlarımıza destek vermektir. “Düşlerin İzinde” hayal gücünün özgürleştirdiğine inanan herkesin kitabı…
[i] FABİSAD (Fantazya Bilim Kurgu Sanatları Derneği) her yıl, bilimkurgu, fantezi ve korku türlerini desteklemek, yazarlarını, çizerlerini, sinemacılarını onurlandırarak teşvik etmek amacıyla dört farklı kategoride yarışmalar düzenler. Öykü, kısa film, illüstrasyon ve öykü kitabı olarak belirlenen bu kategorilerde sanatçılar hayal güçleri ve yaratıcılıkları doğrultusunda yarışırlar. Derece alan sanatçılar, İstanbul doğumlu ünlü Levanten sanatçı Giovanni Scognamillo’nun adının ölümsüzleştirildiği GİO ödülüne sahip olurlar.
[ii] Novum Latincede yeni anlamına gelir. BK edebiyatında ise yaratılan dünya bileşenlerinin karşılaştığı yeniliktir. Örneğin yaratılan bileşen sosyal bir düzen ise burada novum ütopya ya da distopyadır. Eğer yaratılan bileşen bir teori ise novum zamanda yolculuk olabilir.
![]()
|
- SORGULATAN, HAYAL KURDURAN KİTAPLARA İHTİYAÇ VAR! - 22 Mart 2020
- İnsanca bir başkaldırı; Aşk - 16 Mart 2016
- Gerçek Bir Çocuk Kitabı; Mumi Baba’nın Anıları - 20 Haziran 2017
FACEBOOK YORUMLARI