Günlükler, mektuplar ve hastane kayıtlarından derlenen bu biyografik kitabı, psikanaliz tutkunlarının özellikle de kadınların heyecanla okuyacağını tahmin ediyorum.
Sabina Spielrein ile sanıyorum ilk olarak Soul Keeper filmi (2002) ile tanışmıştım. O zamanlar psikoloji öğrencisiydim. Filmin beni oldukça etkilediğini anımsıyorum. Sabina Spielrein, Nietszche Ağladığında’da ki Lou Salome’ye benzer bir yer etmişti zihnimde. Yakın zamanda ise A Dangerous Method (2011) filmine konu olmuştu. Her iki filmde de terapistini (Jung) baştan çıkaran histerik bir kadın olarak yansıtılmıştı Sabina.
Kabarık psikanaliz literatüründe ise kendisinden bahseden çok fazla kaynak ile karşılaştığımı söyleyemem. Bu açığın farkına varmış olacaklar ki, Sabina Spielrein hakkında oldukça kapsamlı bir kitap kaleme alınmış. Sabina Spielrein: Psikanalizin Unutulmuş Öncüsü, iki psikanalist tarafından derlenmiş psikanalitik bir biyografi kitabı. Çevirisi İdil Dündar tarafından yapılan kitap Pinhan Yayınlarından Nisan 2016’da yayınlandı. Kitap içerisinde: Sabina Spielrein’ın günlüğünden alıntılar, Jung, Freud ve Spielrein arasındaki yazışmalar, hastane kayıtları ve Spielrein’ın yazdığı dört psikanalitik makale yer alıyor.
Sabina Spielrein Kimdir?
Sabina 1885’te Rusya’da doğar. Çocukluğunun ilk yıllarında ciddi histeri belirtileri gösterir. 17 yaşındayken Zürih’e getirilir ve Jung’un başhekim olduğu psikiyatri kliniğine yatırılır. Sabina hastaneye yatırıldığında bir gülüp bir ağlayan, sayısız tiki olan, bacaklarını kasan, başını sarsıp dilini dışarı çıkaran, korkunç baş ağrıları çeken, oldukça sinirli bir tiptir. Tedavisini Jung üstlenir. Jung’un analizine göre; babası tarafından dört yaşından yedi yaşına kadar uygulanan fiziksel cezalar, hastanın erken yaşta oluşan ve fazlasıyla gelişmiş olan cinsel farkındalığı ile ilişkilidir. Kendisine uygulanan cezayı uyluklarını birbirine sürterek mastürbasyon ile birleştirir. Her dayaktan sonra mastürbasyon yapma gereği duyar. Zamanla bu durum gelişir ve değişir, Sabina aşağılandığında ve hatta kendisine emir verildiğinde dahi uyarılır ve mastürbasyon yapma isteği duyar.
Babasının Sabina’ya uyguladığı cezalar hep bahsedildiği gibi, sadece bir ceza mıdır yoksa gizlenmiş bir ensest mi söz konusudur? Jung ve Freud neden bunu hiç sorgulamamıştır?
Sabina’nın Jung ile başlayan terapi süreci hastane yatışı sonlandığında da devam eder. Sabina iyileşmektedir. Aralarındaki ilişki çalkantılı bir aşk ilişkisine dönerken tıp fakültesini bitirir. Oldukça başarılı bir kadındır. Öyle ki Psikanaliz temasında doktora tezi yazan ilk kadın olur. Sabina Spielrein’ın otuzdan fazla yayını vardır. Freud’un Haz İlkesin Ötesinde’de (1920) ele alıp geliştireceği cinsel içgüdünün “yıkıcı” (ölüm içgüdüsü) unsurunu ele alan ilk kişidir. Jean Piaget’in de analisti olan Sabina, çocuk analizine de ilk katkıyı yapan isimlerdendir. Anna Freud ilk makalesini, kendisinden on yıl sonra yazmıştır. Ancak bunca başarıya rağmen, adı ne Anna Freud kadar ne de Melanie Klein kadar ön plana çıkmamıştır. Kendisi histerik bir kadın etiketi ile tarihin tozlu raflarına uğurlanmıştır. Neden?
Sabina Spielrein, Jung’un psikanaliz methodunu uyguladığı ilk vakasıdır. Jung ve Freud arasındaki yakınlık da bu süreçte gelişir. Meşhur “aktarım” ve “karşıt aktarım” kavramları ise Sabina vakasından sonra şekillenir.
Aşk mı Karşıt Aktarım Mı?
Jung ve Sabina arasında olanlar skandal etkisi yarattığında, tehlikeyi sezmiş olan Freud psikanalistlere analizden geçme ön koşulunu getirir. Sonrasında tüm olanlar histerik bir kadının, terapistine olan aşkı düzeyine çekilir böylece Jung ve parlak kariyeri koruma altına alınmış olur.
Peki tüm olanlar tutkulu bir kadının hezeyanları ise Jung’un Sabina’ya yazdığı bu satırlar ne anlama gelmektedir?
“Zihnim derinliklerine doğru yırtıldı. Çok sayıda zayıf insan için bir güç kulesi olması gereken ben, hepsinden daha zayıfım. Böyle olduğum için beni affedecek misiniz? Böyle olarak sizi gücendirdiğim ve bir doktor olarak size karşı görevlerimi unuttuğum için? İnsanlar arasında en zayıf ve en dengesizlerden biri olmamı anlayışla karşılayabilecek misiniz?
Siz hastayken size verebildiğim sevgi, sabır ve özverinin birazını bana geri verin. şimdi ben hastayım.”
04.12.1908
Kitap, bu ve bunun gibi bir çok mektup ile tarihin bilinmeyen yüzüne ışık tutuyor. Gerçeği kesin olarak bilemesek de en azından gerçeği tartışma imkanı sunuyor.
Jung, Sabina Spielrein’ı tedaviye aldığında henüz mesleki kariyerinin başındaydı ve yeni evliydi. Mevcut düzenini bozmaktan bu kadar korkmasaydı, Sabina Spielrein şimdi daha farklı anılıyor olur muydu? Freud veliahtı olarak gördüğü Jung’u bu kadar parlatmasaydı ve ona sahip çıkmasaydı, Jung’un kariyeri başlamadan biter miydi? Sabina Jung’un psikanalize aldığı ilk vaka olmasaydı da onlarca vakasından sonra gördüğü bir vaka olsaydı ne değişirdi? Süreci daha iyi yönetebilir miydi? Yoksa yine aşka yenik mi düşerdi? Sabina’yı iyileştiren psikanaliz miydi yoksa Jung’a olan aşkı mıydı? Bunlar tartışılır.
Günlükler, mektuplar ve hastane kayıtlarından derlenen bu biyografik kitabı, psikanaliz tutkunlarının özellikle de kadınların heyecanla okuyacağını tahmin ediyorum. Çünkü güçlü ve üretken bir kadının başarılarına tanık oluyorsunuz. Her şey olumsuz seyrederken, yılmadığını, direndiğini, mesleki camiada dışlanmasına rağmen, elinden gelenin iyisini yapmaya çalıştığını görüyorsunuz. Çok emek verilerek derlenmiş olan bu kitap, Sabina Spielrein’ın ruhuna iadei-i itibar niteliğinde ve okunmayı kesinlikle hak ediyor.
|
- Gezi ve Psikanaliz - 2 Haziran 2017
- İkinci Hayat - 25 Mayıs 2017
- Psikanalizin Unutulmuş Kadın Öncüsü - 8 Mart 2017
FACEBOOK YORUMLARI