Vahşi Kapitalizmin Literatüründe Gerici Bir Kavram; “Fıtrat”

İsmail Saymaz’ın İletişim Yayınları etiketiyle yayımlanan Fıtrat isimli kitabı, üretirken ölen işçilerin izini sürüyor.

KHK’larla yönetildiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Hatta “at izi it izine karıştı” görüşü oldukça yaygın. Sosyal medya hesaplarımız “Son Dakika!” görselleriyle dolup taştı. Bugün başkanlık tartışmaları, öncesinde yaşadığımız katliamlar, ondan öncesi 15 Temmuz… Bitmeyen bir gündem yoğunluğuyla karşı karşıyayız. İhbarcılık oldukça “popüler” bir hal almış. Sokakta yürürken yanımızdan geçenin “canlı bomba” olma ihtimali oldukça yüksek.

Hemen hemen her gün tartışacak bir konu bulabiliyoruz. Hayat bu haliyle akıp giderken köprüler kıtaları buluşturmaya, yollar dağları aşmaya, apartmanlar semaya yükselmeye, çarklar dönmeye devam ediyor.

İsmail Saymaz’ın İletişim Yayınları etiketiyle yayımlanan Fıtrat isimli kitabı, üretirken ölen işçilerin izini sürüyor. Bir türlü gündem olamayanların izini… Bir çok gündem ana sayfa haberi olarak değer görürken, iş cinayetleri başlığı bilinçli ve sistematik bir dokunuşla üçüncü sayfa haberi dahi olamıyor. Olabilmesi için aynı anda onlarca işçinin ölmesi gerekiyor.

Saymaz, yakın tarihimizde hafızalarımıza kazınmış iş cinayetlerinin üzerine gitmiş. Marmara Park AVM inşaatında yaşanan yangın, Torunlar’ın Ali Sami Yen’in yerinde inşa ettiği binalarda yaşanan asansör kıyımları, maden kazaları, tersanelerde hayatını kaybedenler, slikozis hastası işçiler ve belki de daha fazlası bu kitabın köşe taşlarını oluşturuyor.

Toplum egemenler tarafından kutuplaştırılırken üretim sektöründe yaşanan ölümler din, dil, ırk tanımadan devam ediyor. Hatta son gelişmelerle birlikte Reina katliamında gördüğümüz gibi emekçiler taranarak hayatını kaybedebiliyor.

Gündemdeki gelişmeler insanları ayıradursun, işçiler “kardeşçe” ölmeye devam ediyor. Kalıpçılar, sıvacılar, kaynakçılar, tekstil işçileri, tersane ve maden işçileri hatta tüm iş kollarında iş cinayeti görmek mümkün. İsmail Saymaz bu ölümleri “ilkel kapitalizme” bağlıyor.

İlkel kapitalizmin ruhunu çağıran bu sömürüden geriye, Bursalı Necla’nın kömüre dönmüş cesedinde parıldayan bir kolye kaldı” sf. 20

Üretim araçlarının teknolojiye bağlı olarak bu kadar geliştiği bir zaman diliminde kapitalizmi “ilkel” olarak değerlendirmek bazı kesimlere objektif gelmeyebilir. Kaldı ki ilkellik tespiti sadece teknolojik gelişmelere bağlı olarak yapılmaz, yapılamaz. Bu bağlamda insanların yaşamları, standartları, iş koşulları, güvenlik koşullarından hareketle çalışma yaşamında cisimleşen “vahşilik”, kapitalizmin “ilkel” bir döneminde olduğumuza işaret ediyor. Saymaz, gündem olmuş iş cinayetleriyle ilgili kapsamlı bir araştırmayı okuyucuyla buluşturuyor. Örneklediği, konu olan iş cinayetlerinde ortak olan özellik ise patronların hep kusursuz, işçilerin hep kusurlu olması. İşçiyi ölüme terk edenlere hukuk hiç dokunmuyor. İsmail Saymaz kitabında referans gösterdiği dava içerikleriyle bunu açıkça ortaya koyuyor.

Fıtrat, iş cinayetlerini bir “olay” olarak ele almaktan ziyade nedenlerini irdeliyor ve tarihsel bir bağlamda açıklıyor. 14 yıllık AKP iktidarının iş cinayetleri ile arasındaki ilişki kapitalizmin yapısal analiziyle gayet berrak açıklanabiliyor.

AKP’nin iktidara çöreklenmesiyle birlikte ülkemizde yer bulan ve kapitalistler açısından önem-anlam kazanan taşeron gerçeğinin iş cinayetleriyle organik ilişkisini kitabın sayfalarından bulmak mümkün.

Bu sistemde, işi veren firma “asıl işveren” olarak değerlendirilirken, işi alan ise “alt işveren” diye tanımlandı. İşveren ile işçi arasındaki özgür sözleşme yıkılarak, yerine müşteri ile tedarikçi arasındaki ticari ilişki doğdu. Böylelikle güvenlik riskleri ve sosyal haklar taşeron şirkete, taşeron şirket üzerinden, katmerli bir boyunduruğa sürülen işçiye devredildi.” Sf. 42

İşçi ölümlerinin çalışma yaşamının “fıtratında olması” gerçeği ise Saymaz tarafından oldukça objektif bir biçimde aktarılmış. AKP iktidarının beslendiği gerici ideoloji kapitalizmden de öte anti-bilimsel bir yaklaşımla işçilerin ölümünü kaderci bir anlayışa hapsediyor. Bununla birlikte kitabın derinlerine indikçe iş cinayetlerinin hiçbir şekilde kadere bağlı olmadığı bizzat sermaye eliyle oluşturulan çalışma yaşamıyla doğrudan alakalı olduğu bilimsel bir gerçek olarak ispatlanıyor.

Özellikle ekonomik krizden bir çıkış yolu olarak görülen inşaat sektöründe bu kadar fazla ölümün gerçekleşmesi kesinlikle tesadüfle açıklanamaz. Üretim hızının artması iş yaşantısında sömürünün de artmasına neden oluyor. Sömürünün azgınlaşmasıyla birlikte kaçınılmaz bir sonuç olarak iş cinayetleriyle karşı karşıya kalıyoruz.

Yakın tarihimizde iş cinayetlerinin bu kadar kayıt dışı ele alınması gerçeğiyle karşı karşıya kaldığımız bir dönemde İsmail Saymaz’ın bu çalışması son derece önemli. Bu kitabın tüm toplum tarafından okunması gerekliliği bir yana dursun özellikle işçilerin elden ele dolaştırdığı bir kitap olarak değer görmesi son derece önemli.

İsmail Saymaz’ın gazeteci kimliğiyle ortaya koyduğu bu önemli eser günümüz koşullarında kapitalizmin çalışma yaşantımızda nasıl konumlandığını gerçekçi bir yaklaşımla ele alıyor. “Bu karabasandan çıkış yolu var mı?” sorusunun cevabı ise on yıllardır yazılıyor. Çıkış yolunu bulmak için klasiklerden vazgeçmemek gerektiğini düşünenlerdenim. Güncel bir okuma için elbette “Fıtrat”, bir çıkış yolu bulmak için elbette “Ne Yapmalı?” kitabı elimizin altında bulunsun…

  • Fıtrat
  • Yazar: İsmail Saymaz
  • Türü: Araştırma
  • Baskı Yılı: Aralık 2016
  • Sayfa Sayısı: 252 Sayfa
  • Yayınevi: İletişim Yayınları
Gün Çağ Aydın
Takip için
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

İbrahim Meleknaz’ı Seviyor!

Read Next

Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *