Yaşamak Meselesi

Torik Akını, birey olmanın toplumsal hayattaki yansımaları ile zaman, mekan, doğa ve insan ilişkilerini harmanlayan, sadelikle bezenmiş bir eser olma özelliği taşıyor.

Kapağını açar açmaz rüzgarıyla savuruyor Torik Akını, ilk ‘hoşgeldin’ Sennur Sezer’in dizelerinden:

“Konuştum, susmak anamın diliydi”

Onun gibi yapıyor kırk dokuz yıllık hayat arkadaşı Adnan Özyalçıner de, konuşuyor; yokluğu, yoksulluğu, hiçliği, umudu ve umutsuzluğu anlatıyor. Tarihi es geçmeden belleğimizi tazeliyor ve yaşama dair her olguyu kendi özgün biçimiyle döküyor sayfalara.

Ekim 2017’de Manos Kitap etiketiyle yayımlanan Torik Akını, 39 kısa hikayeden oluşan bir öyküler toplamı. Kitap, birey olmanın toplumsal hayattaki yansımaları ile zaman, mekan, doğa ve insan ilişkilerini harmanlayan, sadelikle bezenmiş bir eser olma özelliği taşımakla birlikte, yazarın gerçek ile kurguyu bir araya getirdiği, çocukluk ve gençlik yıllarından da hikayeler içeriyor. Kitaba ismini veren ve aynı zamanda öykülerin ilki olarak karşımıza çıkan Torik Akını, büyük şehirde yoksullukla mücadele eden bir aile ile tanıştırıyor bizi. Bu, Adnan Özyalçıner’i daha önce okumamış biri için, kitabın devamında nelerle karşılaşılabileceğine dair tahmin yürütmeyi sağlayacak bir başlangıç yaratıyor.

Temel fikrini ‘mücadele’nin oluşturduğu bir kitapta, kıvılcımların etrafa en ahenkli saçıldığı yıllara rast gelmek şaşırtıcı değil elbette. Deniz’in sıkılı yumruğunun gölgesinde 68’in kavgası, bu kuşağın yitirdiği ilk nefer Vedat Demircioğlu’nun anısı, faili hala ‘meçhul’ Taylan Özgür’ün umutlu gülüşü ve Sinan’ların Nurhak’a ektiği inanç tohumları, bütün bu siyasi heyecanın etrafında filizlenen bir aşk hikayesine entegre oluyor.

Bir yandan da, çok da uzağa gitmemeli diyor kitap, Cizre’de Sur’da sokağa çıkma yasaklarıyla zihnimize kazınan olağanüstü halin ne kadar olağan hale geldiğini ve bunu nasıl da kanıksadığımızı düşünmemize vesile oluyor. Daha iki sene öncesinde, sokağın orta yerinde bir hafta bekletilen Taybet İnan’ı mesela. İnsanın hafızası fazla akışkan; yaşıyoruz, ölüyoruz, üzülüyoruz, ama nihayetinde hepsini unutuyoruz, bu kadar çabuk unutmayı ne güzel öğrenmişiz dedirtiyor kitabın bu bölümleri.

Torik Akını, son birkaç senemizi kaplayan insani meselelere, ölümlere, yokluğa değindiği kadar, doğanın başına bela olmuş kent tahribatlarını da öykülüyor. Doğanın yok olmasının, her canlı türünün yok olması anlamına geldiğini anımsadığımızda, hikayelere konu olan olayların en çok yaşamı temel aldığını görüyoruz. Adnan Özyalçıner, mekanik biçime hapsolmuş hayatlarımızı yüzümüze çarparken şunu da ekliyor: “Güneşimi kapatıyor gökdelenler!”

Burada belki de edebiyatseverler için önem arz eden bir noktaya da parmak basmak gerek. Kitap, Sennur Sezer‘in dizeleriyle başlıyor ve öykülerde de yer buluyor sevgili şair. İstanbul’un tarihi semtlerinde dolaşırken edebiyatçılarla bir araya geliyorsunuz. Haliç’i izlediğiniz bir yerde bir yazarla sohbet ediyor hissiyatına kapılırken, Beyoğlu’nda herkesin bir arada olduğu masalardan birinde karşılıklı gülüştüğünüzü hayal ediyorsunuz. Edebiyata emek vermiş değerli isimlerin arada bir karşınıza çıkması yüzünüzde bir gülümseme belirmesine sebep oluyor.

Kitabın genel bilgilerinin dışına çıkıp tek tek öyküleri incelediğimizde, özellikle bir tanesinin oldukça etkileyici olduğunu söyleyebiliriz: Ramallah’tan, Kudüs’e giden Filistinli iki sevgiliyi konu alan ‘Balon’.

İsrail askerlerinin denetiminde, kontrol noktasından geçen bu iki gencin yaptıkları küçük bir hareketliliğin ‘düşmanı’ ne kadar tedirgin ettiğinin hikayesi ile buluştuğumuz Balon, okura ana fikir olarak cesareti aşılarken, direniş kavramının ne kadar geniş bir hareket alanını ifade ettiğini de gözler önüne seriyor.

Torik Akını özetle, yaşamın her alanına dokunan meselelerin bir masa etrafında toplanmış biçimi. Yazarın yalın dili, içerikle uyuşan ve hikayeleri bir solukta okumayı sağlayan en önemli etken olarak öne çıkıyor. Elbette burada bir parantez de Sennur Sezer’e açmak gerek. “Ozan ya da yazar, kırık bir diş gibi bütün dış etkilere açıktır. Her şey sızlatır onu, zonklatır. Ama asıl sorun, bunu anlatmaktadır. Okurlarıyla ortak bir dil bulmak zorundadır. Yeni bir söyleyiş” diyen ve şiirlerinde, yazılarında bunu ilke edinen bir kadın ve bir şair olarak, hayat arkadaşının sayfalarında yer alması, edebi olduğu kadar duygusal bir havaya da sokuyor insanı. Nihayetinde, hatıraların rüzgarıyla sürüklüyor zaman zaman:

‘Hangisi olursa olsun, güzelliğin yaşattığı tattı damağınızda kalan.’

  • Torik Akını
  • Yazar: Adnan Özyalçıner
  • Türü: Öykü
  • Baskı Yılı: Ekim 2017
  • Sayfa Sayısı: 128 Sayfa
  • Yayınevi: Manos Kitap

Derya Doğan
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Vakıf Serisi devam ediyor: İmparatorluklar neden yükselir ve çöker?

Read Next

Umberto Eco’nun romanı “Gülün Adı” dizi oluyor.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram