Zihin açan mektuplar

Dostlarla Mektuplaşmalar’da Stefan Zweig’in hümanist kişiliği şiddete ve baskıya karşı olan tavrı çok daha iyi hissediliyor.

Ahmet Arpad çevirisiyle Tekin Yayınevinden çıkan “Dostlarla Mektuplaşmalar” Stefan Zweig’in Rainer Maria Rilke, Arthur Schnitzler, Hermann Bahr, Maksim Gorki, Sigmund Freud ve Hermann Hesse ile yıllar süren mektuplaşmalarını içeriyor.

Kitap baskı kalitesi ve dizgisi bakımından sorunsuz hazırlanmış. Çeviriyle birlikte çevirmenin yazmış olduğu önsöz Ahmet Arpad’ın kalitesini ve konuya hâkimiyetini gösteriyor.

Ülkemizde en çok “Satranç” kitabıyla tanınan ve sevilen Stefan Zweig, mektuplarla ve imzalayıp gönderdiği kitaplarıyla başlattığı arkadaşlıklardan, çok önemli dostluklar kazandığını görüyoruz. Kitapta mektuplaşmaları bulunan birbirinden oldukça farklı altı kişiyle kurduğu ve uzun yıllar sürdürdüğü dostlukların temeli mektuplardaki ve mektuplardan yola çıkarak tahminlerde bulunabildiğimiz buluşmalarındaki üsluba dayanıyor. Bu da bir yetenek, zira dostları gibi birçok yazın insanının içine kapanık, seçilmiş yalnızlıkla yaşamını sürdürdüğünü biliyoruz. Stefan Zweig ise onlar gibi değil, mektuplarda dostlarını sürekli bulunduğu şehre çağırıyor. İçlerinde bulundukları kötü ortamdan ya da hastalıklardan kurtulmalarının bir çaresi olarak kendisinin yaşadığı Salzburg ya da Viyana’ya çağırıyor zaman zaman. Bu çağrıların altında ünlü yazarın dostluklarını güçlendirmek ve yüz yüze görüşmelerle karşı taraftan alacağı faydayı en yüksek seviyeye çıkarmak istediğini düşünmek yanlış olmaz herhalde.

Mektuplarda Stefan Zweig’in hümanist kişiliği şiddete ve baskıya karşı olan tavrı çok daha iyi hissediliyor. Dostlarıysa onu pek az hayal kırıklığına uğratıyor.

Kitabı okumaya başlarken içerisinde neler bulacağıma dair meraklarımın çok kısıtlı olduğunu okudukça fark ettim. Stefan Zweig her çıkan kitabını dostlarına ulaştırıyor ve onların yorumunu merakla bekliyor. Mektuplarla gelen eleştirilere cevap veriyor, tartışıyor. Dostlarının kitaplarını da eleştirirken çevirmenin de önsözde bahsettiği gibi “nabza göre şerbet” hazırlıyor. Zaman zaman birbirlerine önerdikleri farklı eserler hakkındaki düşüncelerine de rastlıyoruz mektuplarda. Sigmund Freud’un Dostoyevski üzerine düşünceleri etkileyici. Rus edebiyatı, özellikle de Tolstoy, Stefan Zweig ve dostları arasında sık sık sohbet konusu oluyor. Tolstoy üzerine önemli değerlendirmelerini okuyabiliyoruz.

Bazı sayfalarda arka arkaya gelen, sadece buluşma zamanı ve yerinden bahseden mektuplar okurda bu sayfaları hızla geçme isteği uyandırsa da buradaki geçen zamanı ve aralarındaki yüz yüze görüşmeleri bilmek açısından kitapta yer alması gereken bir bölüm olduğunu göz önünde bulundurmalıyız.

Kitapta savaşın ve dönemin baskılarının izleri de derinden hissediliyor. Yayınlamayı düşündükleri kitapları, oynanması düşünülen tiyatro eserleri için yer yer kaygılar taşıyan bu adamlar, dönemin iktidarlarıyla yaşadıkları problemleri görüyoruz. Almanya’daki kriz sırasında Avusturyalı yayıncı ve yazarların desteğini anlatan mektuplar da kitaptaki önemli kısımlardan biri. Stefan Zweig’in Avrupa medeniyeti üzerine söylemleri de, onun politik yönünü anlamamızı sağlıyor.

Maksim Gorki’nin 279. sayfadaki mektubunda bir cümle bu kitaptaki tüm mektuplara genel bir bakış sanki: “Sanatçı, sanatçıyı her zaman bir tarihçiden veya eleştirmenden çok daha iyi anlar.” İşte bu mektupları okumamız için en önemli neden. Aralarındaki samimiyet, başkalarına göstermedikleri sıcaklık, üsluplarındaki saygı ve içtenlik bu mektupları daha da okunası kılıyor zaten.

  • Dostlarla Mektuplaşmalar
  • Yazan: Stefan Zweig
  • Çeviren: Ahmet Arpad
  • Yayınevi: Tekin Yayınevi
  • Baskı tarihi: 2015
  • Sayfa sayısı: 384
Soner Üçkuşoğlu
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Sıradanlığın çok ötesinde bir akıl: Flannery O’Connor

Read Next

Büyük unutuşların şehri: Cinlerin İstanbulu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *