O Bedreddin ki, döneminin tüm ilmini öğrenmiş, öğrendiklerini akıl terazisinde tartıp düşünce üretmiş bir önemli âlim kişidir. Yeri ve önemi için ille de bir “Batı” ölçütü göstermemiz gerekmez, ama “denklik” açısından bir örnek vermek gerekirse, batı dünyası ve düşüncesi için Sokrates neyse, doğu dünyası için de Bedreddin o denli önemli bir örnektir.
Kapital’i okumadan Mark eleştirisi yapan Baudelaire mıydı? Sorunun yanıtını araştıraduralım; bırakalım yanıtı bulmayı, böyle bir soru bile başlı başına bir yanlış durumu gösteriyor. Çünkü soru doğru. Bir “batı” düşünürü, başka bir “batı” düşünürünü okumadan ama onun üzerine yazılanlar/aktarılanlar üzerinden eleştiriyor, düşünce kuruyor. Akli/nakli yaklaşım meselesi bir yana, sorunun özünde Marks olması belki bu sonucu yaratıyor. Çünkü, isim tehlikeli ve ayrıca makbul bir isim de değil…
Makbul olmayan isimlerin başına böyle işler geliyor işte. Bu toprakların yüz akı kişiliklerinden bir olan Bedreddin gibi örneğin.
Şey Bedreddin’i Nazım yazmasaydı, acaba bugün adını kaç kişi bilirdi? O Bedreddin ki, Osmanlı’nın en karışık devrinde “fetret devrinde” felsefe yapmış, egemen düşünceye egemen dini ana akıma aykırı görüşlerini yazmış ve yaymış biri. Ki sonunda da 1420 yılında savunduğu düşünceler yolunda darağacına bedenini teslim etmiştir. O Bedreddin ki, döneminin tüm ilmini öğrenmiş, öğrendiklerini akıl terazisinde tartıp düşünce üretmiş bir önemli âlim kişidir. Yeri ve önemi için ille de bir “batı” ölçütü göstermemiz gerekmez, ama “denklik” açısından bir örnek vermek gerekirse, batı dünyası ve düşüncesi için Sokrates neyse, doğu dünyası için de Bedreddin o denli önemli bir örnektir.
Bedreddin’in düşünsel zenginliği ve genişliği, dönemim belli başlı bilim merkezlerine gidip yerinde kendini eğitmesi ile ilgilidir bir bakıma. Farklı merkezler ve farklı kaynaklardan beslenme, dinsel düşünce başta olmak üzere temel sorunsallarda farklı ve insanı temel alan bir düşünce dünyası kurmasını sağlamıştır. Bunu Varidat’da açıkça görebiliriz. Bu kitap, din ve tasavvuf konusundaki pek çok temel soru ve sorunun tartışıldığı bir yapıttır.
Yaşadığı dönemde iktidarda olan düşünce sahiplerine şöyle seslenir; “Hey cahiller! Hey gelenekçi âlimler! Siz Hakk’ın dilini anlamadığınız gibi, peygamberlerin, velilerin dilini de anlamazsınız. Aklınızın kıtlığı, kalbinizin bulanıklığı, ahiretten gafil kalışınız, dünyaya aşırı düşkünlüğünüz yüzünden onların sözünü de doğru anlamıyorsunuz…” O dönemde bunları söyleyebilmek için öncelikle bileğin değil kişinin bilgisinin çok güçlü olması gerekir.
İslam düşüncesi ve tasavvufun temel ve basit sorusu olan “Allah nedir” sorusuna, herkesin anlayacağı bir açıklama getirir; “Allah’ın zuhuru mazharlar vasıtasıyla gerçekleşir. Bu yüzden de görünen âlemde değil mazharlarda meydana gelir” Bu açıklama bizi nereye götürür? Açıklamayı yine şeyh veriyor; “Dolayısıyla her mazhar ‘Ben Allah’ım’ dese, bu söz doğru olur…” Bu sözü Nesimi’de görüyoruz: Derisi yüzülerek öldürülürken. Oysa Şeyh Bedreddin’in açıkladığı, “çoklukta birlik” tasavvuf düşüncesinin son derece sağlam temeli olan bir haldir. Onun, cehaletini haykırdığı kişiler, Nesimi’ye kıymıştır.
Şeyh Bedreddin’in çok bilinen ve az okunan kitabı Varidat, Tekin Yayınevi tarafından 2015 Temmuz’unda yayımlandı. Prof. Dr. Mehmet Kanar, sadeleştirerek yayına hazırlamış. Kitapta Prof. Kanar’ın kısa sunuş yazısı ile birlikte İbrahim Baştuğ’un on sayfalık “Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin” başlıklı değerlendirmesi, özellikle Şeyh Bedreddin’e aşina olmayan okur açısından oldukça aydınlatıcı ve yerinde bir yazı olmuş. Ayrıca kitabın sonunda, yüz yıl öncesinde yayımlanan, Mehmet Zeki, Mehmet Şerefeddin, Yusuf Ziya imzalı yazılar da kitaba ayrı bir zenginlik katmış. Bu makale ve yazılar da yine Mehmet Kanar tarafından çevrilmiş ve sadeleştirilmiş. Özellikle son yazıdaki; “Dinî nokta-yı nazardan garip ve çelişik bir mezhep, içtimai nokta-yı nazardan yarı komünistlik vaz etikten sonra 1415 tarihinde Serez’de idam edilmiş…” bilgileri ile başlayan 1928 yılında yayımlanmış kısa yazı Şeyh Bedreddin’e ilişkin bakış açılarından bir tanesini göstermesi açısından ilginç.
Başta, Marks’ı okumadan onu eleştirenlerden söz ettik. Hatta yerden yere vuranlar. Onun ne söylediğini bilmeden, söylediğini düşünüp, düşündükleri üzerinden eleştirenler. Bir de Marks’ı okumadan Marksist olanlar var ki, o da ayrı bir konusu!
Şimdi soru şudur; Bedreddin bilgisi Nazım’ın dizelerinden ibaret olan birkaç nesil, acaba Bedredin’i okumuş mudur? Üstelik 2016 yılı, Şeyh’in müritleri Dede Sultan Börklüce (Yörüklüce?) Mustafa ve Torlak Kemal’in isyanlarının 600. yılı. “uygar” dünyada, bu tür dönüm yıllarında önemli toplantılar yapılır, yazılır, çizilir. Bildiğim kadarıyla, İzmir Akdeniz Akademisi 2016 Haziran başında Uluslararası Börklüce Mustafa Sempozyumu düzenledi. Bu konuda Ömer Asan’ın da duyarlığı olduğunu biliyorum. Bakaca bir gündeme ne yazık ki rastlayamıyoruz.
Bu durumda başlığı değiştiriyoruz; Beş yüz yıl sonra Bedrettin’in Varidat’ını yeniden okumak!
- Varidat
- Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Mahmud Bedrettin
- Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mehmet Kanar
- Sayfa Sayısı: 168 Sayfa
- Basım Tarihi: Temmuz 2015
- Yayınevi: Tekin Yayınevi
- Azerbaycan Şiiri ve Çağdaş Bir Derviş, İbrahim İlyaslı - 1 Kasım 2018
- Paslı Bir Kelime; Umut - 15 Eylül 2018
- Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi - 1 Eylül 2018
FACEBOOK YORUMLARI