Bir Komünistin Hesaplaşması ya da Neçayev Dönüyor

Ayrıntı Yayınları daha önce Neçayev Dönüyor adıyla bastığı Jorge Semprun’un romanının yeni baskısına Hesaplaşma adını uygun görmüş. Hesaplaşma bir siyasi polisiye.

“xxxii
Ey gemileriyle birlikte yiten denizler
ve bağlı limanlarıdır! ki unutulmasın
Gerçeklikte, gemiler terketmektedir fareleri.”
Ece Ayhan; Zambaklı Padişah**

Hesaplaşma Luis Zapata’nın öldürülüşü ile açılır. Silahlı iki kadın yılların haydudunu görkemli jaguarının önünde öldürür. Zapata’nın “Neçayev döndü” acil aramasıyla onunla randevulaşan Elie Silberberg bu cinayete tanık olur. Silberberg üzerinden Fransa’nın yakın tarihine, günceline doğru bir yolculuğa çıkarız.

“Neçeyev’in gerçek adı Laurençon’du Daniel Laurençon… Öbür dördüne gelince… Marc Laloy sekiz gündür ABD’de… Galiba yarın dönecekmiş… Julien Serguet ise daha bu sabah Paris’ten ayrılıp Cenevre’ye gitti… Kala kala Elie Silberberg ile Adriana Sponti’nin cinayet saatinde nerede olduklarını araştırmak kalıyor…”

Proletarya Öncüsü adlı örgütün dört üyesi, beşinci üye Neçayev kod adlı Daniel’i ihanet gerekçesiyle öldürürler. Kalan üyelerin bu ölüm üzerinden konsolide olmaları beklenirken durum beklenildiği gibi gelişmez.

“…Grubunuzun dört üyesini, muhbirlik yaptığı bahanesiyle beşinciyi öldürmeye itiniz; kan döktükleri anda birbirlerine bağlanacaklardır…” Dostoyevski’nin bu cümlesini tam bu sırada anımsadı. Neçayev davasından esinlenmiş bir roman olan Ecinniler’den alınma bir cümle.’

Elie Silberberg Zapata’nın öldürüldüğü yerde geçmişe gidip Dostoyevski’den yukarıda aktardığım pasajı hatırlıyor. Daniel’i yani kendi Neçayev’lerini öldürttükleri gerçeğini düşünürken. Silberberg roman boyunca da defalarca kere kanıtlanıyor ki “…duruma cuk oturanların cümlelerini, şiir bölümlerini hatırlamakta ustaydı.”

Silberberg için tespiti yapılan durum diğer roman karakterleri açısından da geçerli aslında. Semprun’un Hesaplaşması metinler arası geçişler konusunda okurun belli bir entelektüel birikime sahip olmasını şart koşuyor. 68 Mayıs’ının edebi, siyasi tartışmaları; el kitapları, mezar taşları üzerinden aktarılan entelektüel ortam kendileri de birer 68’li olan kahramanlarımız tarafından etraflıca ortaya konuluyor. Okuru bunları hatırlamaya, düşünmeye, kendi içinde tartışmaya itiyor.

“Nazi işgaline direniş yıllarından ’68 Olaylarına ve dar kadro örgütlerinin silahlı mücadele eylemlerine uzanan, bu örgütlerin yöneticiliğinden medya patronluğuna savrulan üç kuşak Batı Avrupa solcularının ve onların oğullarının, kızlarının hikâyesini anlatır Jorge Semprun.” Arka Kapak

Proletarya Öncüsü’nün üyelerinin Nazi kamplarında kalmış anne ve babalarının öykülerini, onların yeni dönemde yakınlıkları olan siyasi yapıları, Sovyetik olmaktan asla vazgeçmemiş komünistleri, Garbaçov’un yaptıklarına yeni bir NEP yakıştırması yaparak insanın içini acıtan, ‘çözülüş’ün ön günündekileri okuyarak hatırlamak insanı hüzünlendiriyor.

Neçayev’i, Rus Nihilistlerini, Bakunin’i hatırlatıyor Semprun bize. Borges’in Dostoyevski üzerine söyledikleri, Aristoteles’in yarasaları ya da Madam Bovary ve Flaubert’in o gün yaşamış olsalardı siyasi olarak nerede duracakları üzerine yapılan tartışma, Paul Nizan’ın Fesat’ı, İspanya İç Savaşı, Rosa Luxemburg filmi üzerine düşünceler, Proust’un Kayıp Zamanı, Velasques’in Nedimeler’i kadük gündemimizi ve çorak coğrafyamızı gözümüze sokuyor adeta.

ETA üzerinden milliyetçiliğe bir salvo yaparken; “Ortadoğu’daki İslamcı köktendinciliği yakından izleyen Daniel, sonunda, hiçbir şeyin, sitenin göbeğine bir aşkınlık dahil etme, bu dünyayı bir Tanrı’nın krallığına dönüştürme isteği kadar kötü, öldürücü olamayacağını anladı.” diyerek İslami köktendinciliği mahkûm ediyor.

Kendisi de bir komünist olan Jorge Semprun’un dilimize çevrilen başka romanları da var. Hayat Yazısı, Beyaz Dağ, Bir Ölü Lazım, Ne Güzel Bir Pazar, Ramon Mercader’in İkinci Ölümü ilk ağızda sayılabilecekler. Önce Fransız Komünist Partisi üyesi olan bunun sonucunda Naziler tarafından Buchenwald Toplama Kampına gönderilen Semprun, kamptan kurtulduktan sonra İspanyol Komünist Partisine katılır. Ne Güzel Bir Pazar romanında kamp yaşamına gönderme yaptığı soru tüm hayatının bir hesaplaşma olduğunu da göstermektedir ve Hesaplaşma romanındaki tartışmaları da barındırır içinde.

“Buchenwald’de geçen hayatım bir rüya mıydı? Ya da tam tersine, Buchenwald’den sonraki hayatım mıydı rüya olan?”

Hesaplaşma romanı daha önce Neçayev Dönüyor adıyla beyaz perdeye aktarılan Jorge Semprun, birçok başka senaryonun yanında Costa Gavras’ın ülkemizde çok bilinen Z ve İtiraf filmlerinin senaryolarını da yazdı.

Semprun’un romanı döne döne, tartışa tartışa okunuyor. Katmanlı yapısı, tek bir metin okunmadığı duygusunu uyandırıyor. Kolay bir metin değil fakat çok sağlam bir roman olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

*Jorge Semprun’un Hesaplaşma romanı üzerine okurken Murathan Mungan’ın şiirinden bestelenmiş bir Yeni Türkü şarkısı Terkeden takıldı dilime.

Kimdi giden, kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman
Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu her şey kendiliğinden

**Romanın üzerine yazmaya başladığım gün ise Ece Ayhan’ın Zambaklı Padişah şiirinin bu son dörtlüğü. Madem yazının fonunda Terkeden şarkısını akıtamıyoruz, Ece Ayhan’a selam yollayayım dedim.

  • HESAPLAŞMA
  • Yazar: Jorge Semprun
  • Çeviren: Mustafa Balel
  • Yayınevi: Ayrıntı Yayınları – Kara Kitaplar
  • Sayfa Sayısı: 366
Güzella Bayındır
Takip için
Latest posts by Güzella Bayındır (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Osmanlı mimarisi ile kim ilgilenir?

Read Next

Dikkat çeken bir ilk roman; Tutulma

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *